MUKADDES ANKARA’DAN MEKTUPLAR -40-

MUKADDES ANKARA’DAN MEKTUPLAR -40-

Düşman evvelâ bu mükerrer hücumların yok edici kuvvetini anlamalıdır

esat-atalay-001.jpg
İstikbal neler saklıyor?

Büyük fabrika, top ve kamyonlar tamir etmek üzere gece gündüz çalışıyor. Şehrin meşhur çarşısı her nevi yerli mallarla dolu. Bilhassa aralarına Kur’an ayetleri karıştırılmış pek güzel tezyinatı havi (süslemeleri içeren) Kütahya çinileri dikkati çekiyor. Türbeler, camiler... Fakat vaktimiz yok, istasyona gitmek lâzım. Tren, saat on bir buçukta hareket etti. Öğleden sonra saat üçte Alayund’a vasıl olduk.

Daha Sonra, Trende Afyonkarahisar Yolunda

Alayund’da, Karargâh-ı Umumî Erkân-ı Harbiye Reisi Miralay Arif Beyle birlikte bizi bekleyen İsmet Paşa ile buluştuk. İsmet Paşa kısaca boylu, sakin tavırlıdır. Ancak, zinde ve nafiz nazarları (etkili bakışları) simasının diğer kısımları ile tezat teşkil ediyor. Paşa, hâkî renkte sade bir üniforma giymiş. Miralay Arif Bey ise uzunca boylu bir zat. Pek ince işlenmiş Çerkez kemeri hayranlık nazarımı celp ediyor. Bu kemer müzelik bir parça. İsmet Paşa ile mülakatımız, trenin hareketine takriben iki saat kadar sürdü.

Avrupa’da bile tanınan hakikî kıymeti ile takdir edilen, büyü sevkülceyşçi teferruattan (stratejik ayrıntıdan) bahseder veya vazıh (açık) izahatta bulunurken, fütursuzluğunu (bezginliğini) gösteren bir sükûnetle konuşuyordu. Ancak, bu kadar geniş bir muhayyileye sahip bir kimsenin yavaş yavaş ve büyük bir ihtimamla tasavvur edip hazırladığı müthiş planının neticesinden, evvelâ Cenab-ı Hakk’ın inayetine (yardımına) sonra da askerlerinin kahramanlığına güvendiğini söylediği zaman kalplerimiz ümitle doldu. Zabitlerinin cesaretini de methediyordu. “Gayem, yabancı orduları tamamıyla imha etmektir. Her şeyi göze aldık. Benim Âlem-i İslâm’dan istediğim tek şey sabırdır. Şehirlerin, tarlaların hiç ehemmiyeti yoktur. Küstah düşmanımızın mütemadiyen, bilâ fasıla tokmaklanmalıdır. Düşman evvelâ bu mükerrer hücumların helâk (yok) edici kuvvetini anlamalıdır. Öldürücü darbe de nihayette vurulacaktır.” Yunanlıların bütün tasavvurlarını bildiği halde birçok şeylerden bu kadar sadelikle bahseden ve bundan tefahür etmeyen (övünmeyen) bu zat hakikaten muhteşemdi. Yunanlıların herhangi bir baskın hareketinde bulunmaları imkânsızdır. Paşa, bize bütün harp sanatını anlatıyor. Düşman, karşılacağı müşkilâtı hesaba katmaksızın, muharebe edeceği arazinin mahiyeti hakkında hiçbir malûmatı olmaksızın, cephe gerisindeki müthiş hazırlıklar, müdafaa hatları vesaire hakkında hiçbir şey bilmeksizin ilerliyor. Bu büyük sevkulceyşçi (stratejist), düşmanı getirmek istediği yere çekmesini pek iyi bilen bir kimse.

Görüp işittiklerime nazaran nihaî ve kat’î netice. Cenab-ı Hakkın inayeti ile ancak şu olabilir: Zafer. “Plânımız geniştir ve korkarım ki tatbiki uzun sürecektir. Sevgili vatanımız olan bu topraklarda herkes kendisine düşen mesuliyeti deruhte etmiştir (sorumluluğu üzerine almıştır).”

İsmet Paşanın, Yunanlıları ezen, ağır çekiçleri işleten muharrik (yıkıcı) kuvvet olduğunu Büyük Devlet Reisinin, ateşli Refet Paşanın da yardımı ile nihaî darbeyi hazırladıklarını bugün anladım. Bu harekât Ankara’dan evvel mi, ebedî şehir içinde mi, yoksa gerilerinde mi olacak? Bu bir sırdır ki, ancak Cenab-ı Hak ile büyük kumandanlar bilebilir. Paşa “Afyonkarahisar’da ‘Yıldırım’ı, yani Miralay Halid’i göreceksiniz” dedi. Birçok mevzu üzerinde halisane bir samimiyetle konuştuk. Hepimiz silâh arkadaşı değil miydik? Fakat trenin hareket vakti geldiğinden bu askerî dehadan ayrılmak icap ediyor.

İsmet Paşaya şan ve şeref olsun, Cenab-ı Hak bu kıymetli insanları sıyenet buyursun (korusun).