MUKADDES ANKARA’DAN MEKTUPLAR -38-

MUKADDES ANKARA’DAN MEKTUPLAR -38-

Cenab-ı Hak kendisini ve kendisine benzerleri muhafaza buyursun

esat-atalay-001.jpg
Heyhat; pek kısa olan, fakat dostluğumuzu perçinleyen bu ikametin bana kazandırdığı dostlarım, arkadaşlarım, hepinize selâm olsun!

İsimlerinizi yalnız yakînen tanıdıklarımın isimlerini acele ile kaydediyorum:

Kafkas Ordusu Sabık Kumandanı ve hâlen Büyük Millet Meclisi’nde mebus, âlim ve tanınmış tarihçi, kıymetli asker, ateşin bir vatanperver ve hamiyetli bir Müslüman olan Yusuf İzzet Paşa. Aynı evde ikamet ettiğimiz zamanlarda, bana karşı gösterilen iltifatı asla unutmayacağım Sivas Mebusu Emir Paşa. Sabık İstanbul Mebusu, Âyan Meclisi Reisinin oğlu ve Millî Şair Namık Kemal Beyin torunu, kıymetli Maliyeci Muvaffak Bey. Sabık İstanbul Mebusu, çok muktedir bir muharrir, derin ve samimî sadakat taşıyan bir sima: Rauf Ahmet Bey. Cihan Harbi’nde olduğu kadar millî harekât kayıtlarında da mümtaz bir mevki sahibi yüksek rütbeli bir zabit olan Mebus Hüsrev Bey. Her türlü takdirin fevkinde gösterdiği dostluğu benim için son derece kıymetli olan Roma ve Ankara’daki dostum Kaymakam Edip Bey. Kafkasya’nın en meşhur ailelerinden birinin evlâdı, sabık Rus Süvari Zabiti, kullanmakta ve yaverleri paşaya refakat (eşlik) etmekteydi. Ve ateşin bir Müslüman ve kıymetli bir insan olan aziz dostum Ali Han. Mümtaz bir âlim olan ve birkaç lisana mükemmelen vakıf bulunan Hariciye Vekâleti Müsteşarı Ziya Bey. Kendisini muhakkak parlak bir istikbalin beklediği mağrur ve vakur Kafkasyalı ve Bekir Sami Bey’in oğlu Şevket Bey. Şayet aklımdan geçen bütün isimleri yazacak olsam, sonu gelmeyeceğinden bu işi burada bırakıyorum. Çünkü pek çok araba gelmiş; ve kalabalık! Veda ziyaretleri başladı.

Daha Sonra

Öğleden sonra saat ikiye kadar ziyaretçileri kabul ettim. Hepimiz heyecanlı idik. Saat üçte, Miralay Edip Bey refakatinde Refet Paşaya iade-i ziyarette bulundum. Paşa, maiyetindeki zabitanla birlikte bir trende ikamet ediyor (kalıyor). Trenin büyük salonu da kendisine çalışma odası vazifesini görüyordu.

İki saat süren bu çok ilgi çekici görüşmeden sonra, bu büyük kumandanın askerî kıymeti ile âlicenaplığını daha iyi takdir etmek imkânını buldum. İslâmiyetin en büyük saadeti için Cenab-ı Hak kendisini ve kendisine benzerleri muhafaza buyursun.

Paşa, Miralay Edip Bey ile birlikte beni vagonuma kadar teşyi etti (uğurladı).

Kalbim burkulmuş ve hakikî bir muhabbetle dolu olarak kendisini öptüm. Böylece birbirimizden ayrıldık. İstasyonda çok kalabalık vardı. İşte, harikulâde ve pek dâhiyane cazibesinin hatırasını Avrupa’ya götüreceğim Büyük Devlet Reisinin Mümessili. Derin minnettarlık hislerimi teyit ve samimî şükranlarımın ifadesini bütün vekillere ve eşrafa iblağını (ulaştırmasını) Ruşen Eşref Beyden rica ettim.

Bunun üzerine, kendisi, Büyük Devlet Reisinin nezdine gitti ve kulağıma bilhassa alâka-bahş bir şey fısıldadı; “Pekâlâ” dedim. Bunun üzerine, Bekir Sami Bey beni öpmek üzere eğildi ve “Yakında buluşacağız” dedi...

Tren hareket etti. Öğleden sonra saat beş...

Uzaklaşıyorum... tekrar buluşacağız, Cenab-ı Hak, seni halâs buyursun, mukaddes Ankara.

Ah! Şu hareket, ayrılış intibaı, ne kötü bir şey.