Çünkü, millet, o gün burada toplanmış bulunan bütün güzide gençliğin oyunlarına, idman ve eğlencelerine karşı alâka gösteriyor, bunlara iştirak ediyor, coşuyordu. Ankara bir bayram havası yaşıyordu. Günlük kasavetin izleri, orada bulunanların yüzlerinden geçici olarak silinmişti.
Millet Meclisi binasına götüren yolun aksi istikametinde olan askerî yolda yürüyen kalabalık neşe içinde idi. Arabalar, atlılar, yayalar, ardı arası kesilmeksizin birbirini takip ediyordu. Civarda bulunan her ırktan halkın giymiş oldukları envaî biçim ve renkte elbise ve üniformaların, parlak güneşin altında, ahenktâr bir şekilde birbirleriyle karıştıklarını seyretmek pek hoştu. Ziraat Mektebi’nin bulunduğu geniş meydana gelmeden önce bir köprüden geçilir ve hemen sonra, bakımlı bir koruya varılır. Burada Sakarya Nehri’nin ayaklarından birinin kenarında, şehrin civarında muhafaza ile vazifeli olan fırkanın umumî karargâhı bulunmaktadır.
Nadir derecede kıymetli ve her cephede harbe iştirak etmiş bir zabit olan fırka kumandanı, oradan geçen halkı seyrediyor ve dostların sakin bir rıfk ile (tatlılıkla) selâmlıyordu. Kendisi, faaliyet ve ciddiyeti ile tanınmıştır. Askerlerine karşı fevkalâde muhabbetli olmakla beraber emri altında bulunanların en ufak bir tembelliğini müsamaha ile karşılamaz. Bu sebeple ordugâh, inzibat, nizam ve temizliğin hâkim olduğu bir nümune ordugâh olmuştur.
Ordugâhın mütenazır (karşısında) olarak dizilmiş ve şayan-ı hayret bir şekilde kurulmuş olan çadırlarını seyretmekten insan zevk duyar. “Miralay K. Beyin ordugâhında askerî doktora yapılacak iş kalmıyor” denilmektedir. Zira askelerinin sıhhati ile kumandan bizzat meşgul olmakta ve aldığı sert hıfzıssıhha (sağlık) tedbirleri dolayısıyla nadir olmakla beraber, askerleri hastalandığı zaman tedavilerini yine kendisi sağlamaktadır. Kumandan, nöbet mahallindeki bir nöbetçi gibi, karargâhından asla uzaklaşmamaktadır. Bu millî şenlik gününde güneşten yanmış, yorgunluğu yüzünden okunur bir halde zabitlerinin arasında, basitleştirilmesi mümkün olmayan vazifenin timsali olarak görülmesinin sebebi de budur. Üzerlerinde beyaz çadırların bulunduğu tepelerle çevrelenen yol imtidat etmekte (uzanmakta): Her tarafta asker var...
İleride, yolun iki yanında, Ziraat Mektebi öğrencilerinin tecrübe tarlaları ve nihayet daha ileride müsamerenin oluşturulacağı yarım daire şeklini arz eden meydanlık. Ankara valisi bu meydanlığın hemen kâmilen (tam olarak) tepeciklerle çevrili olmasından istifade ederek gayet mahirane tanzim edilmiş bir çeşit arena haline kalbetmiş (getirmiş). Ziraat Mektebi’nin müştemilât ve ambarlarının bulunduğu tepenin sağ tarafına, boylu boyunca konulmuş olan sıralarda muteber hanım seyirciler ahz-ı mevki etmeleri daha az itibarlı olan rengârenk çarşaflı hanımlarla bütün memurların valide, zevce ve kerimeleri ile diğerleri, tepenin teşkil ettiği tabiî ve göze hoş görünen bir sedirde, evvelkilerin arkasında yer almaları ile burası asar-ı atikadan (eski eserlerden) bir tiyatro haline gelmişti. Hanımlara tahsis edilmiş (ayrılmış) olan yerin karşısında, soldaki başka bir tepe üzerinde bulunan Ziraat Mektebi bütün seyircilerle davetliler ve erkân için kurulmuş olan çadırlara hâkimdi. Hükûmet erkânına tahsis olunan çadır ise en nihayette, Askerî Bando’nun karşısında bulunuyordu.