MUKADDES ANKARA’DAN MEKTUPLAR -13-

MUKADDES ANKARA’DAN MEKTUPLAR -13-

Genç gönüllüler cephede savaşan askerlere yardıma gitmişlerdi

esat-atalay-001.jpg
O gece konaklayacağımız mahalle varışımızdan iki saat önce, Sungurlu’nun âyan ve eşrafı ile birçok zabitten müteşekkil olan ve bizleri karşılayan heyet, belediye reisinin hemen o akşam vereceği ziyafete hepimizi davet etmeye gelmişti.

Belediyedeki ziyafet bilhassa alâka çekici oldu. Yunanlılara karşı milletçe duyulan nefreti anlatan eşraf, bu düşmanın sistemli olarak tatbik ettiği zulümleri teferruatı (ayrıntıları) ile anlattılar. Bu arada, millî haysiyeti kurtarmak için halk ile birlikte düşmana karşı cesurane mücadele eden Türk hükûmetine hudutsuz sadakatlerini (bağlılıklarını) Bekir Sami Beye teyit ettiler (doğrulattılar). Aynı zamanda muntazam ordu birliklerine mensup olarak cephede harp eden askerlerin yanında ehemmiyetli miktarda genç gönüllünün, mübarek vatan topraklarının kurtarılması için, bunlara yardıma gittiklerini ilâve eylediler. Heyet-i Murahhasa Reisi o akşam fevkalâde bir hitabet kabiliyeti gösterdi ve bütün bulutlar ve sui tefehhümler (yanlış anlamalar) böylece kesin olarak dağıldı.

Son derece mutekit (inanmış) bir kimse olan ve ne soğukkanlılığı, ne de daha iyi bir istikbale olan imanını kaybetmeksizin kanlı Gazze Muharebesine iştirak etmiş (katılmış) bulunan mevki kumandanı, Mısır’daki esaretlerinden avdet eden (dönen) harp esirleri ile birlikte hemen faal (etkin) hizmete girmişti. Yunan taarruzundan biraz önce vecit içinde duaya dalan kumandana mes’ut bir ilham vaki olmuş. Plânını mevki-i icraya koymak üzere mıntıkasındaki bütün binek ve yük arabalarına vaz’ı yet ederek (el koyarak), ma-fevklerinin (üstlerinin) müsaadesini almaksızın, işin mesuliyetini tek başına üzerine almak suretiyle elindeki bütün mühimmat ve cephaneyi cepheye sevk etmiş.

İnönü-Eskişehir muharebesinin kızıştığı bir sırada tam vaktinde yetişen bu mühimmat ve cephane, artık tarihe mal olan Türk mukabil (karşı) taarruzunun muvaffakıyetle neticelenmesini temin etmek gibi umulmadık bir talihe nail olmuş. Bu muvaffakıyetli teşebbüsünden sonra Büyük Devlet Reisi tarafından kendisine takdirname gönderilmiş. İnsanları ancak hadiseler yetiştirir ve onların da kadr ü kıymeti ancak ef’al (işleri) ve harekâtıyla ölçülür. Yukarıda nakledilen vak’a, bu hakikatı bir defa daha teyit (doğrulamakta) ve ispat etmektedir. Fakat şu zamanda vazifesini bilfiil ifa etmiş (yerine getirmiş) olmakla iftihar edebilen ve kısa ömürlerinin sonunda bu dünyada kâfi derecede ziyadar (parlak) bir isim bıraktıkları iddiasında bulunabilecek kaç kişi vardır?

Ertesi sabah erkenden Sungurlu’dan ayrıldık. Yol yeniden güzelleşmişti. Arabalarımız, altı saat müddetle, kâh haşmetli Kızılırmak’ın i’vicâclı mecrasını (kıvrımlı yatağını), kâh harikulâde yeşil ve baştan başa ekili geniş ovayı takip ediyordu.

Kısa bir müddet sonra Karabekir köyünün yanından geçtik. Sihirli manzara işte o zaman başladı. Çünkü, memlehaların (tuzlaların) üstünden yükselen ateş kızıl kayalar silsilesi, başka hiçbir yerde görülemeyen bir güzellik arz ediyordu. Kamaşan nazarlar bu beklenmedik parıltılı tablodan güçlükle ayrılır. Bu toprak parçasının korkunç ihtişamı ve müstesna rengi, oradan ayrıldıktan sonra uzun müddet insanın zihninden silinmez. Bundan sonra yarı harap bir köprüden geçtik. Bizimki gibi ehemmiyetli bir mevkip (kafile) için oldukça tehlikeli bir geçişti. Akşama doğru bir Türkmen merkezi olan Yağlı Köyü’ne muvasalat ettik (ulaştık). Altayların içinden gelen Asyalı muharip ırkının ahfadının (çocuklarının) bütün evsafını muhafaza eden bu köy, en iptidaî (ilkel) istirahat imkânlarından bile mahrumdu. Hiçbir şeye ihtiyaçları olmayan bu yavuz pehlivanlar hemen hemen iptidaî bir halde yaşamaktadırlar. Fakat tabiatı ne kadar çok seviyorlar! İnsan, bunların basit kulübelerini, bunları çevreleyen serin ve sevimli, iyi bakılmış, içindeki meyve ağaçlarının gölge ve güzel kokusu bir gecelik sığınacak bir yer isteyenleri büyüleyen bu güzel bahçeleri görür görmez, bu yorulmak bilmeyen göçebelerin bütün muhabbetlerini (sevgilerini) çiçekli bir toprak parçasına vermiş olduklarını anlamakta gecikmez.

Hemen bütün erkeklerin cepheye gitmiş olduğu Yağlı Köyü’nde tarlalarda çalışanlar kadınlar, çocuklar, hatta ihtiyarlar. Merhametsiz bir harbin getirdiği mahrumiyetlere rağmen bu civardaki ziraatin bu yıl yüzde 50 daha bol ve verimli olduğu tespit edilmiştir.