Müjdeler olsun, operasyon başladı!
Türkiye’yi bölmek, TC’yi, bitirmek operasyonu, “şeytan üçgeninde” , ABD-AB ve yabancı istihbarat örgütlerinin, himaye ve gözetiminde, usta cerrahlar tarafından başlatıldı... Sonuç şimdiden belli; “operasyon başarıyla tamamlanacak ama ’hasta’sizlere ömür!”
AKP Hükümeti’yle BDP arasında uzun süredir yapılması planlanan fakat Hakkâri’de engellenen görüşmeler, önceki gün Başbakanın TBMM’deki makam odasında başladı... Anlamlı! Aynı Erdoğan fiyaskoyla sonuçlanan “Açılımına” başlarken. “Önce PKK’yı terör örgütü olarak ilan et, sonra konuşalım. Canileri koruyacak, ’şehidimiz’ diyeceksin, sonra bu ülkenin başbakanından randevu bekleyeceksiniz. Bizim kitabımızda yok böyle bir şey” demişti. Anlaşılan, kitabı-mezhebi geniş!
Nereden nereye geldik... Dünkü yazımda da yazdığım gibi idam mahkûmu APO darağacının altından nerelere geldi. Sözde “Barışın Yol Haritası” onda, pusula onun elinde. Talimatlarıyla eylemsizlik sürecek, “diyalog” mu “monolog” mu her neyse, operasyon tamamlanana kadar sürecek...
İlk mutabakat Yeni Anayasa. İki taraf da kendi açılarından yeni bir Anayasa istiyorlar... Anlaşılan, bu konu, önümüzdeki gün ve aylarda tartışmalar ve anlaşmalarla, devam edecek.
Bölücülerin, istedikleri ve bayrağını açtıkları “Büyük Kürdistan’ın” ilk aşaması olan “Demokratik Özerkliğe” yeni Anayasa’da yol verilmesi; önce “eyalet sistemini” gerçekleştirmekle mümkün. AB ve ABD, zaten hep bu sistemi isterler. AB bir süredir Güneydoğu’da okul ve mahkeme binaları inşaatıyla, bu sistemin alt yapısını, herhalde iktidarın bilgisiyle, hazırlamakta.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek buluşmadan önce “Bu görüşmeleri fazla büyütmemek lazım... Bunlar hükümetle Mecliste temsil edilen partinin sorumluları arasında normal konuşmalardır” demiş ve sonra da, “Türkiye’nin her bölgesinin Ankara merkezinden idaresi güçtür” diye adeta eyalet sisteminin sinyallerini vermişti. Tabii DTP’nin Anayasa projesinde, “Türklük” ilkesinin değiştirilmesi, kaldırılması ve anadilde eşitlik yani okullarda Kürtçe öğretimi de olacak! Hatırlatalım Erdoğan da “Türkiye Türklerindir demek yanlıştır... Türkler de, alt kimliktir” demişti!
* * *
“Önü açık” diyaloğun ve eylemsizliğin, ne kadar süreceği belli değil, ama sormak lazım. Çiçek ve arkadaşları “tamam mı, devam mı” derlerken hatta daha başlangıçta “vazgeçilmeyecek” şartları masaya koydular mı? “Demokratik Özerklikten” ve “Büyük Kürdistan’dan vaz geçiyor musunuz?” diye sordular mı? Acaba BDP’nin istediği gibi Anayasa’dan “Türk milleti” , “Türk” gibi kavramların çıkarılması üzerinde de anlaşıldı mı? BDP’nin “Demokratik Özerklik” kavramı üzerinde uzlaşma sağlandı mı? Anadilde eğitime Cemil Çiçek Bey, sıcak mı bakıyor?
Eğer bu vazgeçilemez ön şartlar ileri sürülmüşse ve karşı taraf kabul etmemişse veya savsaklıyorsa, onurlu bir Devletin, onurlu olmaları gereken Bakanlarının yapacakları tek şey, “Konuşulacak bir şey yok” diye hemen masadan kalkmk olurdu... İsmet Paşa’nın Lozan’da savaşın devamını göze alarak yaptığı gibi!
Eğer amaç, akan kanların durdurulması ise bunu kim istemez... “Biz kana susayan savaş delisi manyaklar değiliz... Kanı durdurmak için onurlu bir barışı isteriz ama ne pahasına? Asıl, hükümetin, hemen söylemesi gerek.” Asla Türkiye’nin bölünmesi, TC’nin sonu pahasına değil!
AKP-Erdoğan, referandumda millete “hapı” yutturdular ama EVET’ler karşısında, %42 de olsa “Hayırlar” da var! Ama organize değiller. Ancak Türklüğün varoluşunun tehlikede olduğunu idrak edince uyanırlar ve çıldırırlar! Umudumuz bunda!
Çanakkale-Tunceli hattı
Uğur Dündar çok anlamlı bir şey yaptı; Çanakkale ile Tunceli’yi kardeş yaptı. Anlamlı çünkü Çanakkale şehitliklerinde yüzlere her kökenden Türkler-Kürtler yan yana yatıyorlar. Bu ortak vatanın savunması için omuz omuza vuruştular ve toprağa düştüler... Et ve tırnaktılar, mezarlarında yan yana yatıyorlar. Şimdi, onları nasıl ayıracaksınız. O şehitliklerde, o savaşlarda, demokratik özerklik, Büyük Kürdistan, “Ana dilde eğitim” mi vardı? Bu, milletimizin, ülkemizin asıl gerçeği, tılsımıdır! Bozulmasına müsaade etmeyelim...