Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardından

Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardından

Hakkı Öznur yazdı: Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardından

5706d20e-e2a3-4f19-bcc7-a044554ddbfe.jpeg

Büyük Birlik Partisi Kurucu lideri, Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Şehadetinin 16. yılında Taceddin Dergahındaki kabri başında okunan Kur'an-ı Kerim ve dualarla, yapılan konuşmalarla andık. Devlet ve millet olarak zor zamanlardan geçiyoruz. Milletler, önderlere, liderlere ve gerçek devlet adamlarına bu zor zamanlarda ihtiyaç duyarlar. Büyük ülkü ve devlet adamları, idealist insanlar, devlete, millete, vatana, sahip çıkmalarıyla, varlıklarıyla, duruşlarıyla, yol göstermeleriyle anılırlar ve aranırlar. İşte, milletin adamı, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu da bugün aranan, özlenen, anılan büyük devlet adamlarından biriydi.

Bugün ülkemizde, eskilerin "kaht-ı ricâl" yani “devlet adamı kıtlığı” dedikleri bir süreç yaşanıyor. Muhsin Yazıcıoğlu’nun yokluğu hem devlet nezdinde hem millet nezdinde derinden hissediliyor. Toplumun bütün kesimleri birleştirici, bütünleştirici, yol gösterici, sağduyulu, itidalli tavrıyla hep örnek olmuş, Muhsin Yazıcıoğlu’nu özlemle arıyor.

İstibdada karşı istiklale aşık olan Muhsin Yazıcıoğlu, sağlam karakterli, yüksek ahlaklı ve dik duruşlu bir dava adamıydı. İstikamet ve vakar sahibiydi.

Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu, siyaset üreten bütün kesimlerle monoloğu değil diyaloğu tercih eden, konuşmalarında vatandaşları kucaklayıcı bir dil kullanan ve bir siyasetçide olması gereken bütün güzel vasıfları üzerinde toplamış, bir rol-model siyasetçi, yüksek bir şahsiyet, özüne ve sözüne kayıtsız itimat ve itibar edilen tertemiz bir devlet adamıydı.

Muhsin Yazıcıoğlu, yaptığı konuşmalarında devletin öfkeyle, nefretle, kinle, hırsla yönetilemeyeceğini söylemiş, devleti yönetimine talip olanlara, seçilip hükümet olanlara ve yönetimi elinde tutanlara “Milleti karşınıza almayın, milletin milli ve manevi değerlerine saygılı olun. Ülkemize ve milletimize karşı sorumlu olduğunuzu unutmayın” diye de tavsiyelerde bulunmuştur.

Muhsin Yazıcıoğlu, toplumu ayrıştıran, ötekileştiren kin ve nefret dolu üslubu hep tehlikeli bulmuş, kışkırtıcı dil ve söylemi, öfkeyi, inatlaşmayı ve kutuplaştırmayı, bir siyaset tekniği olarak kullanan siyasetçileri de nazik bir dille eleştirmiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, gelip geçici makamlar uğruna nefsinin esiri olmamış, ihtiraslara kapılmamış ve güç zehirlenmesi yaşayan, otokrasiye saplanan, kendini “tek adam” olarak gören, kibir abidesi siyasetçileri de daima uyarmıştır.

Siyasal yönetimlerin tek adam anlayışını kabul etmeyen Yazıcıoğlu, vatandaşları “benden yana olanlar” ve “öteki tarafta olanlar” diye ikiye ayıran düşünceyi zararlı bulmuş, “insanları ötekileştirerek bir yere varılamayacağını” çok kez ifade etmiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, milletin evlatlarını “bizler” ve “onlar” diye ayırmazdı! Ötekileştirici siyaset tarzını tehlikeli bulur ve bu dili ve söylemi kullananların demokrasiye ve aziz milletimize zarar verdiklerini söylerdi.

Türk milleti, bugün Muhsin Yazıcıoğlu gibi sözüne itimat edilen, güvenilen, ilkeli, seviyeli, tutarlı, toplumun değerlerine bağlı, hassasiyetlerini bilen, devleti ve milletini tanıyan bir insanı cumhurbaşkanı olarak görmek istiyor.

Muhsin Yazıcıoğlu, tarihi tecrübesiyle, birikimiyle, kamplaşmaya, cepheleşmeye, kutuplaşmaya, karşı çıkmış, ötekileştirici ve gerilim üreten kirli politikaları şiddetle eleştirmiş, bu konularda siyasileri ve hükümetleri uyarmış, demokrasiyi ve adaleti savunmuştur.

Muhsin Başkan’ın “gizli” ajandası yoktur. Açık, şeffaf ve milletiyle dava arkadaşlarıyla iç içe bir bütün olan milli bir liderdi. Muhsin Yazıcıoğlu deyince dava adamlığı, davaya adanmışlık, fazilet fedakârlık, vefa, kadirşinaslık, hasbilik, beklentisizlik akla gelir.

Biz, Allah yolunda, Kur’an yolunda, millet yolunda şehit düşen Muhsin Başkan’la beraber olduk. İyi ki onun gibi yiğit bir liderle, adam gibi adamla yol ve dava arkadaşı olmuşuz. Ne mutlu bizlere…

MUHSİN YAZICIOĞLU TÜRKİYE’NİN SİGORTASI ,MİLLİ DİRENÇ MERKEZİYDİ.

Muhsin Başkan, Türkiye’nin milli direnç merkeziydi, Meclisin sigortasıydı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenaze töreni; kalabalığı, kuşatıcılığı, mesajları ve toplumun her kesimini kucaklaması ve her kesime mesaj vermesi açısından çok önemlidir.

Devleti kuran ilk Meclisten bu yana ilk kez Millet Meclisinde tekbirler duyuldu. Kocatepe Camisi’nden Tacettin Dergâhı’na uzanan yolları, sokakları, caddeleri dolduran milyonlar, onun için gözyaşı döktü ve hüsn-ü şahadet etti. Cumhuriyet tarihi boyunca ölümüyle milyonları ağlatan, hüzne boğan ve ardından dualar, hatimler gönderilen kaç siyaset ve devlet adamı var!

Muhsin Yazıcıoğlu, devletin kilit noktalarında görev yapmadı. Ne cumhurbaşkanı oldu ne başbakanlık yaptı ne bakanlık… Ne iktidara geldi ne de hükümete ortak oldu. Hep milletin ve devletin bekasını savundu. Hep “Türk devleti ve milleti yaşasın” dedi. Ama buna rağmen hep darbeler yedi, zulümler gördü. Devlet ona bir gün lazım oldu, o gün de devlet Keş Dağları’nda yanında yoktu.

ALDANMADI, ALDATMADI, DİK DURDU, DÜZ YAŞADI

Muhsin Yazıcıoğlu’nun siyasi çizgisinde kırıklık yoktur. Ahlaklı, faziletli, dürüst, haysiyetli bir liderdi. Asla çıkarların adamı olmadı, daima fikirlerin adamı oldu. O, siyasi parti başkanının ötesinde tarihi bir kişilikti.

‘Aldanmadı’, ‘aldatmadı’, milletimizden özür dileyecek yanlışlar yapmadı. Ne ‘aldandı’ ne ‘aldattı’. Hep doğru, ilkeli, tutarlı siyaset izledi. Hiçbir çıkar ve menfaat duygusu olmadan millet aşkı ile yola çıkan Muhsin Yazıcıoğlu, politikanın fırıldaklarından olmadı, iki yüzlü davranmadı. İhtirasları yoktu…

Kendisi için bir gün yaşamadı. Ömrünü, hayatını, verdiği yüce davasına adadı. Her türlü istibdada karşıydı, İstiklal aşığıydı. Çile adamıydı. Davasının çilesini çekti hep. Nefsine esir düşmedi, kimseye iftira atmadı, kin tutmadı, Hep dik durdu, düz yaşadı. Hayat çizgisinde kırıklık yok. Çizgisini bozmadı, istikametini değiştirmedi. İnandığı değerlere hep bağlı kaldı.

Parti vesayetine, yargı vesayetine karşıydı. Otokrat siyasete, otokrat liderlere karşıydı. Tek adam, tek parti rejimine karşıydı. Siyasi yaşamında daima bürokratik oligarşi ile vesayetçi çevrelerle, zihniyetlerle, mücadele etti.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun siyaset çizgisi, ayrıştırıcı değil birleştirici, ötekileştirici değil bütünleştiriciydi. Muhsin Yazıcıoğlu, her daim adaletten, demokrasiden, milletten yana olmuştur.

Milletinin istiklali ve istikbali için birçok zorluğa göğüs gerdi. İstibdada karşı istiklale aşık olan Muhsin Yazıcıoğlu, sağlam karakterli, yüksek ahlaklı ve dik duruşlu bir dava adamıydı. İstikamet ve vakar sahibiydi.

ALLAH MUHSİNLERLE BERABERDİR

Bütün ömrünü, bütün varlığını Kur'an'a bağlayan bir adamdı. Davasını Kur’an’la anlatan, ülküsünü iliklerine kadar yaşayan Muhsin Yazıcıoğlu, kamil bir Müslüman, feraset sahibi bir liderdi.

Muhsin Yazıcıoğlu deyince Kur’an’a adanmış bir ömür ve Allah ve peygamber sevdası ile dolu bir yürek karşımıza çıkıyor.

Yüce kitabımız Kur’an diyor ki, “Allah, Muhsinlerle beraberdir.”

Kur’an ayetlerinde ‘Muhsin’ ifadesi birçok yerde geçmektedir.

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu deyince dava adamlığı, davaya adanmışlık, fazilet, fedakârlık, vefa, kadirşinaslık, hasbilik, beklentisizlik akla gelir. Kendisi için bir gün yaşamadı. Ömrünü, hayatını, verdiği yüce davasına adadı. Her türlü istibdada karşıydı. İstiklal aşığıydı. Çile adamıydı. Davasının çilesini çekti hep.

Hep dik durdu, düz yaşadı, çizgisini bozmadı, istikametini değiştirmedi. İnandığı değerlere hep bağlı kaldı. Kendisi için bir gün yaşamadı. Ömrünü, hayatını verdiği yüce davasına adadı.

Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül sürecini takip eden “1993 Örtülü Darbe’sinde” bu sürecin devamı olan 28 Şubat ve sonrasında yine demokrasiye ve millî iradeye sahip çıkarak, Türk demokrasi ve siyasi tarihine yiğit bir lider, gerçek bir ‘siyaset ve devlet adamı’ olarak geçmişti.

Örtülü darbe süreci (93 süreci, karanlık yıl 1993) 28 Şubat ve e-muhtıra sürecinin de çok iyi bilinmesi lazım. Bu süreçte siyasete dışarıdan müdahaleler vardı. Yine Türk siyaseti, küresel bir plan dahilinde dizayn edilmeye çalışılıyordu. Muhsin Yazıcıoğlu, bu süreçte de demokrasiyi milli iradeyi savundu.

Statükocularla, ordu içindeki mezhepçi, Sol cuntaların otoriter, BAAS’cı zihniyete sahip bir askerî darbe yapıp, yönetime el koymaya çalıştıkları karanlık 28 Şubat sürecinde “Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam!” diyerek millî irade ve demokrasi düşmanlarına karşı dikilmiş, demokratik sisteme sahip çıkmıştı.

Milletin adamı ve vicdanı olan Yazıcıoğlu, “Namlusunu milletine çevirmiş bir tankı asla alkışlamam”, “Türkiye, İran olmayacak, Cezayir olmayacak, Suriye yapılmasına da biz asla müsaade etmeyeceğiz” diyerek, ABD, İsrail muhibbanı Çevik Bir ve şürekâsına, askeri vesayete bürokratik oligarşiye ve beşli çeteye karşı çıkmıştır.

Muhsin Başkan, ilkeli siyaseti, dik duruşu ve yiğit tavrıyla 28 Şubat aktörlerinin, küresel baronların, karanlık oyununu bozmuş, ordu içindeki cuntalara geri adım attırmış, birçok çevreye göre ise; 28 Şubat sürecinde Türkiye’yi mezhepçi Sol bir askeri darbeden kurtarmıştı.

Tek adam, tek parti rejimi peşinde koşan zihniyetleri, ülke ve demokrasi açısından tehlikeli olarak görmüş ve her türlü otoriter anlayışa ve otokratik siyasete karşı çıkmıştır. Sivil ve demokratik siyaseti savunan Yazıcıoğlu siyasi yaşamı boyunca darbecilerle, darbe peşinde koşanlarla, cuntalarla, bürokratik oligarşi ile her türlü kriptolarla daima mücadele etmiş, demokrasiyi ve milli iradeyi savunmuştur.

HASTANE KÖŞESİNDE ÖLMEDİ KEŞ DAĞLARINDA ŞEHİT EDİLDİ

Karşımızda, küresel yapı ve elemanlarının emperyalist güçlerle birlikte işlediği, suç delillerini tamamen yok etmeye çalıştığı, tamamen planlı, programlı, son derece profesyonel bir suikast var.

Milletin adamı şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşları bizlerin ve kamuoyunun ortak kanaati;

Helikopter düşmedi, düşürüldü.

Liderimiz ve dava arkadaşlarımız küresel bir organizasyonla şehit edildiler.

Küresel emperyalizmin yerli iş birlikçileri de küresel suikast organizasyonda aktif olarak rol almıştır. Muhsin Yazıcıoğlu davasında devam eden mahkeme süreçleri, suikastın küresel örgütlü bir yapı tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir.

SUİKAST, ÜLKEYİ 22 YILDIR YÖNETEN AKP İKTİDARI, DÖNEMİNDE İŞLENDİ

25 Mart 2009’dan günümüze 2 Cumhurbaşkanı, 3 Başbakan, 8 TBMM Başkanı, 10 İçişleri Bakanı, 10 Adalet Bakanı, 10 Ulaştırma Bakanı, 8 Milli Savunma Bakanı, 6 Dışişleri Bakanı, 7 Başbakanlık Müsteşarı, 6 Genelkurmay Başkanı, 10 Kara Kuvvetleri Komutanı, 7 Hava Kuvvetleri Komutanı, 6 Deniz Kuvvetleri Komutanı, 10 Jandarma Genel Komutanı, 3 MİT müsteşarı, 7 Emniyet Genel Müdürü ve çok sayıda bakan, savcı, hâkim, emniyet müdürü değişti.

Milletin adamı “ŞEHİT LİDER” Muhsin Yazıcıoğlu, ‘aldanmadı’, ‘aldatmadı.’ Milletimizden özür dileyecek yanlışlar yapmadı. Ne ‘aldandı’ ne ‘aldattı’. Hep doğru, ilkeli, tutarlı siyaset izledi.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun “gizli ajandası” yoktu.

40 yıllık siyasi yaşamında her zaman milli iradenin ve demokrasinin yanında yer aldı.

Erenler der ki: “Kıblesi net olanın istikameti de nettir”.

İstikameti –kıblesi doğruydu.

Sistemin adamı değil, Davasının adamıydı.

Küresel ve derin odakların değil,

BÜYÜK TÜRK MİLLETİNİN temsilcisiydi.

İLKESİZLER, ÜLKÜSÜZLER, HESAP ADAMLARI, KORKAKLAR, SARAYLARA KOŞARLAR

İlkesizler, ülküsüzler, hesap adamları, korkaklar saraya koşar, saraya biat eder, teslim olurlar. Dava adamları ise dik durur, inandıkları davanın peşinde, ülkülerinin peşinde koşarlar.

Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşlarının yönü, istikameti, çizgisi, bellidir. Bizim yönümüz saray, saraylar, köşkler değil, Taceddin Dergâhı’dır. Biz, saraya, muktedirlere bakarak hareket edenlerden değil, ilkelerine ve ülkülerine bakarak hareket eden Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşlarıyız.

Önceliğimiz, ilkelerimiz ve değerlerimizdir. Siyaset, ilkeler ışığında ülkeye hizmet etmenin adıdır. Siyasi tutarsızlık ve ilkesizlik ise asla kabul edilemez ve onaylanamaz. İradesini muktedirlere, güç merkezlerine, odaklarına teslim edenler asla “özgür olamazlar”, ilkeli bir duruş sergileyemezler.

YARGILANACAKSINIZ, HESAP VERECEKSİNİZ!

Bu suikast davasını kapatmalarına asla izin vermeyeceğiz. Hiçbir güç, odak, mihrak bizim davayı takip etmemizi engelleyemez.

Zannetmesinler ki susacağız, korkacağız, çekineceğiz. Zannetmesinler ki mahkeme salonlarını, adliye koridorlarını, meydanları terk edeceğiz!

Kimse bizi sindiremez, korkutamaz! Muhsin Yazıcıoğlu çizgisini sürdüren dava ve yol arkadaşları, Alperen gençliğimiz mahkemelerde, adliye binalarında, meydanlarda olmaya ve davayı sonuçlanana kadar takip etmeye devam edecektir. Asla peşini bırakmayacağız!

Onun için bir kez daha vurguluyorum; hakimler, savcılar, hukuku yerine getirin! Size dikte ettirilen emir ve talimatları tanımayın. Keyfi kararlar almayın. Vicdanınızın sesini dinleyin.

Bu suikastta kim, kimler varsa, yer almışsa, rol almışsa nerede saklanırlarsa saklansınlar, bulacak, çıkaracak, milletimizin huzurunda hukuk içinde hesabını soracağız.

Bir gün mutlaka hukukun hâkim olduğu gerçek mahkemelere çıkartılacaksınız. Milletimize hesap vereceksiniz.

Kaçışınız yok! Hepiniz, adalet önünde hesap vereceksiniz. Kaçışınız yok! Adaletten ve milletten kaçamayacaklar. Adalete, millete hesap verecekler. Gün gelecek devran dönecek, alayı hukuk önünde yargılanacaklar.

Zannetmesinler ki suikastın peşini bırakacağız. Zannetmesinler ki kumpasçıların yaptıklarını yanlarına bırakacağız. Zannetmesinler ki susacağız, korkacağız, çekineceğiz, meydanları terk edeceğiz.

“Muhsin Yazıcıoğlu, bizim kırmızı çizgimizdir” diyen aziz milletimiz ve yiğit Alperenler, bu olayın peşini asla bırakmayacaktır. Kimse bu davayı örtbas edemez, karartamaz, kapatamaz. İhmalleri, kusurları ve suçları olanlar, elbette adalet önünde hesap vereceklerdir.

Nereye giderlerse gitsinler, nereye kaçarlarsa kaçsınlar, nereye saklanırlarsa saklansınlar, cehennemin dibine de gitseler, onları bulmak ve mutlaka yargı önüne çıkartmak boynumuzun borcudur.

Biz, büyük lider, Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşlarıyız, dava arkadaşlarıyız. Hiçbir güç, odak bize boyun eğdiremez. Hiçbir güç ve odak, Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava arkadaşlarını, Alperen kadrolarını hak yoldan, Kur’an yolundan, millet yolundan döndüremez.

Bizler, Muhsin Başkan’ın dava ve yol arkadaşlarıyız. Sözümüzü söylemekten asla çekinmeyiz!

Mafyacılarla, soysuzlarla, ilkesizlerle, kol kola girmedik, onlarla resim çektirmedik. Koluna girdiğimiz, kol kola yürüdüğümüz Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’tir. Omuz omuza, yan yana yürüdüğümüz, şehadetine kadar beraber olduğumuz, asla terk etmediğimiz, yalnız bırakmadığımız, çok sevdiğimiz, şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’dur.

Şehadete yürüyen liderin dava ve yol arkadaşı olarak bir kez daha söylüyorum: Bir gün mutlaka hukukun hâkim olduğu, gerçek mahkemelere çıkartılacaksınız. Adil bir yargılama ile hukuk önünde yargılanacaksınız! Milletimize hesap vereceksiniz.

Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yok. Allah’a can borcumuzdan başka kimseye eyvallahımız yoktur! Tek gücümüz, tek dayanağımız Allah (C.C) ve büyük Türk milletidir.

Ömrünü, aziz Türk milletine, Türk-İslam ülküsüne vakfetmiş, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu ile beraber olduk. İyi ki onun gibi yiğit bir liderle, adam gibi adamla yol ve dava arkadaşı olmuşuz. Ne mutlu bizlere…

Rabbimizin yüce kitabında Muhsinleri sevdiğini ferman ettiği ayetlerindeki gibi kendini Allah’a adamış yiğit ve güzel bir insandı Muhsin Başkan…

Şehadetinin 16. seneidevriyesinde Muhsin Başkan’ımızı ve şehadete yürümüş tüm şehitlerimizi, dava büyüklerimizi, dava arkadaşlarımızı, rahmetle yâd ediyorum.

Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Onları asla unutmadık ve unutmayacağız.

Ey şehit liderim;

Davan davamız, yolun yolumuz, kavgan kavgamız, sevdan sevdamızdır.