MONDROS SONRASI ANADOLU VE ERMENİLER – 4 –

MONDROS SONRASI ANADOLU VE ERMENİLER – 4 –

Bir İngiliz, Türkleri bölgenin kargaşa yaratan milleti ilan etti

esat-atalay-001.jpg

ANADOLU insanının yaşayış tarzı anlatıldıktan sonra, Türkiye üzerinde plânlar yapan devletlerin Anadolu’yu, “Siyasî Anadolu” olarak düşündükleri görülmektedir. “Yalnız lisanların, lügatların, hukukiyatın anlayamadığı bu ‘Siyasî Anadolu’ Avrupa’dan başka insanlar için kullanılan kelimeler arasında bulunmaktadır. Siyasî Anadolu, Avrupa Devletleri’nin siyasî nüfuzu altında kalmış fakat aksi cereyanlar sebebiyle taksim edilememiş bir Anadolu demektir.” “Rusya şark politikasında azim bir politika müşâhade ederken, İngiltere ortaya atıldı. Kendisini müdafaa edemeyen Türkiye’yi muhafaza edip, bir hak kazandı. Bu İngiliz ‘Hak muhafazası’ Anadolu içindi. Daha sonra diğer devletler de bu ‘Hak muhafazası’ fikrine kapıldı. Türkiye’nin yaşamayacağı düşüncesiyle bölgede devletler arasında muvazene kurulmak isteniyordu. Emperyalist devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalama siyaseti Paris, Londra Konferansı... günlerinde gündeme alınmış olmayıp, bu düşünce, Avrupa’da Sanayi Devrimi’nin kaçınılmaz sonucu olarak baş gösteren hammadde kaynaklarına sahip olma anlayışı ile birlikte, güçlü devletlerin zihinlerini işgal etmeğe başlamıştı.

1828-1829 Osmanlı-Rus harbi neticesinde yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti, Kaynarca’dan sonra kabul ettiği en ağır bir andlaşma olan Edirne Andlaşması’nı imzaladı  (14 Eylül 1829). Rusya’nın böyle bir andlaşma imzalamasına Avrupalılar kızarak; ’Rusya’nın İstanbul’a yürümesini ve Osmanlı Devleti’nin hayatına son vererek İstanbul Trakya ve Makedonya’yı da içine alacak olan bir Grek İmparatorluğu kurmasını’istemekteydiler.

İngiliz Generali Duke of Welington, 1829’da “Grek İmparatorluğu’nu yeniden kurmalıyız. Ruslar’ın İstanbul’u alacak yerde, Edirne’de barış yapmalarından teessür duyduğunu” belirtmişti.

Bir İngiliz mebusu da; “Türkler İstanbul’da kaldıkça, devamlı barış sağlanamaz” diyerek, Türkleri bölgenin kargaşa yaratan milleti ilân etmiştir.

 

Birinci Dünya Savaşı esnasında Batılı devletlerin Osmanlı devleti hakkındaki düşünceleri

Avrupalının zihnindeki bu fikirler, çok önceden şekillenmiş, Birinci Dünya Savaşı sırasında sahnelenmeye, savaş sonunda ise söz konusu senaryo oynanmaya çalışılmıştır. Avrupalı devletler karşısında kendisini yalnız hisseden Osmanlı Devleti, 1871’de Fransa’yı yenerek ağırlığını ortaya koyan Almanya’yı yanında görmek istedi. Fakat, bu dönemde güçlü Almanya’nın kurucusu olan Bismarck (1862-1890) “Şark Meselesi” ile ilgilenmedi. Fakat, Bismarck’ın görevden çekilmesi ve Bağdat demiryolu sebebiyle Almanya Osmanlı Devleti’yle ilgilenmeğe başladı.

“Almanya, Bağdat şimendiferinin imtiyazını aldı. [Sultan Abdülhamit, İstanbul’u Basra Körfezi’ne bağlayacak bir demiryolunun yapılmasını planlamaktaydı. 1886’da yapılan ihaleye talipli kimse çıkmadı. Konu 1888’de tekrar gündeme getirildi. Osmanlı Harbiye Nezareti’ne mauser tüfekleri pazarlayan Stuttgart’dakiWurttembergischeVereinsbank yöneticilerinden Dr. AlfredVonKaulla, Türkiye’deki demiryollarına ilgi duymaya başladı. Söz konusu kişi Deutsche Bank ile işbirliği yaparak 6 Ekim 1888’de Haydarpaşa-İzmit ve daha sonra Ankara’ya kadar uzanacak olan hattın imtiyazını aldı. Böylece Almanya Demiryolu meselesine girdi. Ankara’ya ilk tren Ocak 1893’de geldi. (Edward MeadEarle, Bağdat Demiryolu Savaşı, s.42-43).]