MONDROS SONRASI ANADOLU VE ERMENİLER – 14 –

MONDROS SONRASI ANADOLU VE ERMENİLER – 14 –

İstanbul’un Türkler’de kalıp kalmayacağı uzunca tartışılır

esat-atalay-001.jpg
TÜRKİYE ile yapılacak olan barışın kararlaştırılmasında; Türkler’in çoğunlukta olduğu topraklar üzerinde bir devletin kurulması, manda ve siyasî himayenin tanınmaması, Türk ordusu ve donanmasının varlığına izin verilmemesi, azınlık haklarının korunması hususunun Milletler Cemiyeti’ne verilmesi, Türk yönetiminin yeniden düzenlenmesi gibi konularda fikir birliğine varılırken, şu dört hususta; 1-İstanbul ve Boğazlar 2-Anadolu ve Küçük Asya 3-Ermenistan 4-Suriye, Mezopotamya ve Arabistan konularında fikir birliğine varılamamıştır. ÖtedenberiYunanlılar’ı destekleyen Lloyd George, İzmir’in Yunanlılar’da kalmasında ısrar ederken, Fransa ve İtalya, Yunanlılar’ın başka bir şekilde tatmin edilip İzmir’in Türkler’e verilmesini istemişlerdir. Doğu’da bir Ermeni devleti kurulması hususunda fikir birliğine varılırken, İstanbul’un Türkler’de kalıp kalmayacağı hususu uzunca tartışılmış, neticede Anadolu’daki gelişmelerin gün geçtikçe kuvvetlenmesi ve İngilizlerin bu günlerde bu gücü yok etmek için yeterince kuvvete sahip olmamaları sebebiyle, 14 Şubat 1920 tarihinde Konferans’ta İstanbul’un Türkler’de kalması kararma uymak zorunda kalmıştır. Yukarıda belirtilen diğer konularda ortak bir karara varılamamıştır.

Üzerinde fikir birliğine varılamayan bu konuların görüşülmesi için Konferans başka bir tarihe bırakılarak, Konferansın birinci safhası 10 Nisan’da sona ermiştir. Bundan sonra görüşmeler San Remo’da 18-26 Nisan 1920 tarihleri arasında yapılacaktır.

SevresAndlaşması

San Remo görüşmelerinde SevresAndlaşması’nın hükümleri kararlaştırılarak Mondros Mütarekesi’nden 18 ay sonra bu hükümlerde fikir birliğine varılmıştır. Sevres’e göre özetle; İstanbul ve Boğazlar Milletlerarası bir yönetim altına alınmakta, Padişah’ın İstanbul’da kalmasına izin verilmekte, Güney Anadolu ve Adana bölgesi Fransızlara, Antalya İtalya’ya verilmekte, İzmir Yunanistan’a bırakılmakta, Doğu’da bir Ermenistan kurulmakta, Türkiye’ye İç Anadolu’da denizler ile bağlantısı olmayan küçük bir yer bırakılmaktaydı. SevresAndlaşması’ndan ayrı olarak İtalya, Fransa ve İngiltere arasında 10 Ağustos 1920 tarihinde “Accord Tripartite” adıyla bir andlaşma yapılarak; Anadolu, Fransa ve İtalya arasında iktisadî nüfuz bölgelerine ayrılıyordu. Bu andlaşma ile Fransa’ya Güney Anadolu, Kilikya ve Suriye’de özel imtiyazlar verilmekteydi.

İtalya dışında diğer devletlerin parlamentoları tarafından onaylanmamış olan Sevres hükümleri Ankara tarafınca da kabul edilmemişti. Zâten bu tarihlerde Anadolu’daki gelişmeler gün geçtikçe kuvvet kazanmaya başlamış, TBMM’nin bütün dünyaya duyurduğu hükümleriyle de çelişmekteydi. Dahiliye Nazırı Reşid Bey’in Paris’ten gönderdiği bir telgrafta; “Spa Konferansı’nda itilâf temsilcileri Türkiye meselesi hakkında ittifakla karar verip, Türkiye’nin sulh andlaşmasını imzalamaması hâlinde, İngiltere heyetinin teklifi üzerine İstanbul’un Yunan askerleri tarafından işgal edilmesi ve yönetimin de Yunanlılara bırakılacağı” yönündeki telgrafı İstanbul’u telaşlandırmıştı. Spa Konferansı’nın 16 Temmuz 1920 tarihinde aldığı bu karar Meclis-i Mahsus’da müzâkere edilerek; “Bu kararın kabulü hâlinde, İstanbul’u verip, bunun karşısında Anadolu’da küçük bir devlete sahip olmak veya bu teklifi reddederek Osmanlı Devleti’nin hayatına son vermek” şeklinde mütalaa edilmiştir. Halbuki Spa’da böyle bir karar alınmamış, ancak bu blöf Reşid Bey’in kulağına söylenmiştir. Fakat bu söz Meclis-i Mahsus’uın karar vermesini çabuklaştırmıştır.