Mızrak çuvala sığmıyor
AKP iktidarı, çözüm süreci adı altında ‘Kürt sorununu’ asimilasyon ve inkâra; asimilasyon ve inkârı PKK’ya; PKK’yı da ‘Öcalan’a’ indirgemiştir. PKK ve AKP’nin talebiyle teşekkül ettirilen “Akil adamlar”, bu bağlamda eli silahlı teröristler değil sade vatandaşların üzerine ikna için gönderilmiştir.
Terör örgütüyle, mücadeleden “çözüm süreci” bağlamında “müzakereye” geçiş, örgütün elini kolunu bölgede tamamen serbest bırakmıştır. Güvenlik güçlerinin “süreç” bağlamında hareket alanları sınırlandırılırken örgüt alabildiğine eylem ve örgütlenme özgürlüğüne kavuşmuştur.
AKP iktidarı halka “otuz yıllık çözülmeyen terör sorunu çözülüyor” yalanını söylemiş ve adeta kamuoyunu “oldu da bitti maşallah” beklentisi içine sokmuştur.
PKK’nın uluslararası güç odaklarının özelde Türkiye’yi genelde ise bölgeyi dizayn etmek için devreye soktukları bir araç olduğunu, AKP yetkilileri bir türlü anlayamamışlardır. PKK’nın Türkiye’den daha çok bölgeyle, terörden daha çok uyuşturucu ve kara parayla, Kürtlerden (etnisiteden) daha çok ideolojiyle (Marksist/Leninist) ilgili olduğunu da fark edememişlerdir.
PKK’nın AKP’nin memurlarıyla yürüttüğü görüşmeler sonrasında vardığı mutabakat gereği ülke sınırları dışına çekilmemiş, silah bırakmamış, çatışmasızlığa da son vermemiştir. AKP ise İmralı’yla yaptığı anlaşma gereği bölgeden adeta devleti çekmiştir.
Böylece güvenlik güçlerinin bölgede adı var, kendisi yok hükmüne indirilirken, bölücü unsurlar bölgedekerning0 karakollara, kışlalara roketatar, havan topu ve uzun menzilli silahlarla saldırmaktadır. Bölgede Türk Bayrağı indirilmekte ve yerine PKK bezleri çekilmektedir. Atatürk heykelleri yerlerinden sökülürken eli kanlı terörist heykelleri anıt olarak dikilmektedir.
AKP iktidarı olan biten terör eylemlerini kamuoyundan saklamak için küçümsüyor, provokasyon ve münferit olaylar olarak niteleyerek geçiştirmeye çalışıyor.
PKK, Diyarbakır-Bingöl kara yolunu haftalarca ulaşıma kapatıyor, Diyarbakır Valisi olanın bitenin ‘Diyarbakır’a yakışmadığı’ anlamına gelen sözler ediyor.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, terörist heykelinin dikilmesiyle ilgili olarak “Fiberglas maddeyle yapılmış basit bir heykel. Vaveyla koparanlar bu işten beslenenler” diyor. Bakan Ala’yı bıraksalar terörist heykelinin dikilmesine karşı çıkanların gerçekte “derin provokasyon” için heykeli diktiğini söyleyecek!
PKK, 1984’te ilk cinayeti işleyen, bir askeri şehit eden Mahsum Korkmaz adlı teröristin heykelini dikerek aslında “ilk kurşun” anıtını inşa ediyor. Onu yıkıp üzerine basan askere AKP Hükümeti soruşturma başlatıyor. Kendini korumak için ateş açıp PKK’lı öldürülen jandarmaların elinden silahları alınıyor.
Türkiye’nin İçişleri Bakanı, açıkça terörist heykeli dikmenin normal olduğunu, ona karşı çıkıp eleştirenlerin süreç karşıtlığından beslenen ‘vaveylacılar’ olduğunu söylüyor. Böyle bir İçişleri Bakanı’nın olduğu yerde terörist eylemlerin vakayı adiyeden eylemler haline gelmesine şaşırmamak gerekir.
İçişleri Bakan Ala böyle konuşurken PKK; baskın, yakma, yıkma, kaçırma ve yol kesme eylemlerine bütün hızıyla devam etmektedir. Bu bağlamda PKK’lılar Varto-Karlıova kara yolunu ulaşıma kapatmışlar ve güvenlik güçleriyle çatışmaya girmişlerdir. Siirt’te bir okulun bahçesindeki Atatürk büstünü sökmüşlerdir. Bingöl’de demiryolu işçilerine ateş açmışlardır. Tunceli’nde bir grup PKK’lı, şantiye alanında bulunan 2 kamyon ile bir eskavatörü ateşe vermişlerdir. Bingöl’ün Genç İlçesi Servi Beldesi’nde özel bir şirkete ait kara yolu şantiyesini basan PKK’lılar iki iş makinesini ateşe verip yaktıktan sonra 2 işçiyi kaçırmıştır. Bölgede yollar yakılıp, yıkılan araç kalıntılarıyla doludur.
Bölgedeki olaylar giderek kontrolden çıkmaktadır. Terörist eylemleri, çözüm sürecine karşı “derin provokasyonlar” olarak niteleyip geçiştirmek mümkün değildir. Medyaya ‘vermeyin bu haberleri’ diyerek olanı biteni yok saymak da mümkün değildir. Çözüm süreci adı altında devlet, halk ve egemenlik korumasız bırakılmıştır. Bölgede çözüm süreci adlı mızrak, provokasyon adlı AKP çuvalına sığmamaktadır.