MİT Başkanından dehşet açıklama?
Adı: Cevat Öneş.
MİT’te MüsteşarYardımcılığı, Psikolojik İstihbarat Başkanlığı, çeşitli yurt dışı görevler ve Diyarbakır dahil pek çok bölgede, başkanlık gibi görevlerde bulundu.
Kısacası Öneş, emekli olana kadar MİT’in yıldızlarından biriydi.
Cevat Öneş’i 90’lı yılların ortalarında tanıdım.
Saatler süren sohbetlerimiz oldu..
Hakkındaki hükmüm, müthiş birikimli bir analiz ustası olduğudur.
İşte bu isim, yani Sayın Cevat Öneş, Taraf Gazetesi’nde Neşe Düzel’e aynen şunları söylüyor:
- “Washington, Barzani’nin hukuki statüsünü tanıma karşılığında PKK’yı tasfiye edecek.”
Peki Barzani’nin hukuki statüsünü tanımak nedir?
K.Irak’taki yönetimi tanımaktır.
K.Irak’ta kimin yönetimi var?
Sevr’e, Anayasasında yer veren Kürtlerin.
Bunun tercümesi ne midir?
Türkiye, Bağımsız bir Kürt Devletini tanıma sürecine girmiş demektir.
Peki bunun kararı nerede ve ne zaman mı verildi?
Muhtemelen 5 Aralık’taki Beyaz Saray buluşmasında.
Baş başa bir saat on beş dakika ne konuştular diye merak ediyorduk ya meğerse bu imiş.
Bush’un PKK’yı düşman ilan etmesi de belli ki bu mutabakatın eseriymiş.
Dahası, ABD’li komutanların apar topar Ankara’ya gelmeleri de belli ki böyle bir anlaşmanın varlığına işaret ediyor.
En önemlisi, Barzani’nin birden bire çark etmesi de bunu teyid ediyor.
MİT uzmanı Sayın Cevat Öneş’in “Barzani’nin hukuki statüsüne garanti” sözü, sadece soyut biri analizin sonucu olamaz. Belli ki edilen bu sözde somut bilgiler de vardır.
Kuşkusuz AKP liderliği bu iddiayı yalanlayacaktır.
Ama artık kral çıplaktır ve üstünün örtülebilmesi mümkün değildir.
Öyle ya bayram değil, seyran değil, Washington bizi niye öpüyor?
Eğer bu doğru ise -ki emareler ortadadır- bu dehşet bir gelişmedir.
Öyle, çünkü K.Irak’ta Kürt Devleti ilanına yeşil ya da şimdilik sarı ışık yakmak, Türkiye’nin bölünmesine onay vermekle eş anlamlıdır.
Böyle bir izin ya da kabul, Kerkük’ten de vazgeçmek anlamını taşır.
Kerkük’ün Kürdistan’a peşkeş çekilmesine razı olmak ise, Güneydoğumuzdan toprak talep edilmesine rıza göstermek gibidir.
Anlayamadığım şey, bu kader aleni olan gidişata MGK neden dur demez.
Cumhuriyeti kuran irade, böyle bir dayatmaya nasıl razı olur?
Öyle ya, söz konusu olan Türkiye’nin bütünlüğü ve onun tehdit edilmesi değil midir?
Razı olmaz ve olmayacak mı dediniz?
Bizim tahmin ve beklentimiz de odur...
REJİMİN BEKÇİSİ...
İstihbarat ve MİT?
MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal, operasyon için ABD’den istihbarat beklenmesine usulen karşı çıkıyor ve yabancı istihbarat birimlerinin vereceği istihbaratların, çoğu zaman yanıltıcı ve yönlendirici olacağını söylüyor. Sönmez Köksal bu arada MİT’nin yeniden yapılanması gereğine de ısrarla dikkat çekiyor... Sayın Köksal’a katılmamak mümkün değildir. Türkiye’de MİT, rejimin bekçiliği misyonuyla kurulmuş ve kuruluşundan itibaren mürtecilerle, komünistleri izlemiştir. MİT bazı yenileşmelere rağmen hiçbir zaman CIA ve MOSSAD kimliğine oturamamış ve uluslararası bir etkinliğe kavuşamamıştır. Nitekim bunun böyle olduğu, Azerbaycan müdahalesi olayındaki fiyasko ile de tescilleniştir. Yapılması gereken, MİT’in emperyal bir devlet kurallarına göre yeniden yapılandırılması ve topyekün reorganizasyonudur. Bunun için de ciddi bir kaynağa ihtiyaç var. Küresel tefecilere her yıl 52 milyar dolar pompalayan AKP, böyle bir adım atar mı doğrusu emin değiliz.
ZEMİN HAZIRLANIYOR
Bayık ve Karayılan teslim edilecek mi?
PKK’nın Öcalan sonrası önderlerinden, Cemil Bayık’la Murat Karayılan’ın ABD’de yapılan Barzani’yi tanıma anlaşması mukabili olarak, paketlenip teslim edileceği konuşuluyor.. İddiaya göre çıkarılması düşünülen afla da bu teröristlere siyaset yapma hakkının verilebileceği bile gündemdeymiş... Görüldüğü gibi Türkiye yeni bir sürece yelken açıyor ve PKK sorunundan kurtulmak adına, aslında PKK’nın hedef ve amaçlarına hizmet edilmeye başlanıyor. Yeni süreçte K.Irak’ta sadece Kürdistan kurulmayacak, aynı zamanda PKK’nın Güney Kürdistan dediği Güneydoğu Anadolumuzun Kuzey’e entegrasyonu için de zeminler inşa edilecek... PKK’ya af ve siyaset yapma hakkı sadece Güneydoğudaki politizasyonun hızlanmasına katkı sağlayacak... Bu politizasyon da entegrasyon talebini getirecek.
ŞANSIMIZ VARDI...
Finallerde rezil olmak!
Türkiye-Bosna Hersek maçını izleyenlerin gördüğü gibi, böyle bir oyun ile Türk Milli Takımının Avrupa Şampiyonası’nda başarılı olması mümkün değil. Aslında sadece Bosna maçı değil, grup elemelerindeki neredeyse bütün maçlar buna işaret ediyor. Türkiye, Avusturya-İsviçre’ye iyi olduğu için değil, şanslı olduğu için gidiyor. Bir takım tahayyül ediniz ki elemelerde 50 küsur oyuncu ile oynamış. Böyle bir yapıdan başarı gelir mi? Bir maçta ilk on birde oynattığın oyuncu, hemen akabindeki maçta Milli Takıma bile çağrılmaz ise böyle bir yönetim anlayışı ile başarı ancak, şans ve mucizelerle yakalanır. Finallere epey bir zaman var. Dileriz Fatih Terim, bu süre içinde bugüne kadar yapamadığını yapar da bir omurga oluşturur. Aksi halde yine derme çatma kadrolarla iş götürülürse, şampiyonada rezil olacağız..