Misafir geldi, hakaret etti!
Ya bizi yönetenler çok saf.
Ya elin oğlu hadsiz hudutsuz küstah! Aslında bu düşüncelere ben Çanakkale savaşlarının her yıldönümünde kapılıyorum. Bu yıl da(97. yıl) öyle oldu.
Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelip Gelibolu’nun ANZAK Koyu’na akın eden bu ülkelerin binlerce vatandaşı önce ANZAK çıkarması sırasında ölen yakınları için saygı duruşunda bulundu. Ardından işgal girişiminde bulunan ülkelerin bayrakları göndere çekildi, milli marşları okundu.
Çanakkale’yi geçip Türkiye’yi işgale gelen Avustralyalılar bu topraklarda 8 bin 700 vatandaşını kaybetti. İngiltere’sinden Fransa’sına, Yeni Zelanda’sından Avustralya’sına kadar saldırganların asker sayısı zaten 75 bin idi. Tek derdi vatanını savunmak olan Türk milletinin kaybı ise şehit olarak 57 bin, yaralı, esir, hasta ve sakatlar dâhil edildiğinde bu sayı 250 bine dayanıyordu. O savaşta Çanakkale geçilmemiş amma Türk milletinin en değerli evlatları, en eğitimli nesli müstevliler tarafından en ağır silahlarla paramparça edilmişti. Biz o gençlere Kurtuluş Savaşı’nda ve savaş sonrası yeni Türkiye’yi inşa ederken o kadar muhtaç kalacaktık ki...
O günün müstevlileri her yıldönümünü bahane ederek ülkelerinden Türkiye’ye binlerce genci taşıyor, tarih şuuru veriyor... Atalarının mezarları başında dua ediyor, Çanakkale’den hatıra diye ceplerinde Türk toprağı ile ülkelerine dönüyorlar. Biz zannediyoruz veya bize öyle söyleniyor ki bu hareketler Avustralya halkının Türklerle bağlarını güçlendiriyor, Türk ve Türkiye sevgisini artırıyor.
Hayır, hiç de öyle olmuyor. Türkiye o gün de, bugün de onlar için “düşman” bir ülke, Türkler düşman bir halk. Bakınız, törenlere katılmak için ülkesi adına Çanakkale’ye gelen Avustralya Başbakanı Julia Gillard yaptığı konuşmada “düşmanlığını” nasıl itiraf etti?
“-Şafakla birlikte gölgeler bu felaket dolu günün üzerine düşüyordu. (...) daha sonra büyük bir lider olacak kişi önderliğinde, yetenekli bir düşman yatmış bekliyordu...”
Yazıklar olsun...
Vatanını savunmak için kendi topraklarında kazdığı siperde bekleyen Mehmetçik senin için niye “düşman” oluyor? Sana hangi zararı verdi de sen tuttun onu “düşman” ilan ettin? Düşünün, Çin’den biri geliyor Kastamonu’daki bir evin camlarını taşlıyor, “Çıkın dışarı, bu evde ben oturacağım” diyor. Niye böyle yaptığı sorulunca da, “O benim düşmanım” diyor. Ona “Yuh” denmez de ne denir?
Avustralya Başbakanı Julia Gillard’ın yaptığı tam da budur işte...
Onlarca yıldır Gelibolu’ya gelen, kuş uçuşu 2 bin 300 km mesafeden gençleri bu topraklara taşıyan Avustralyalıların niyeti Türk milleti ile kardeşlik tesis etmek olsaydı bu ülkenin en önemli politikacılarından olan Maliye Bakanı Peter Castello, “Müslümanlar cani, Müslümanların Allah’ı merhametsiz, Hıristiyanların Allah’ı sevgi dolu” Papa 16. Benedict için, “Doğru söylüyor(2006, Eylül)” demezdi.
Her yıl Gelibolu’ya gelip “Biz burada düşmanla çarpıştık” diyen Avustralya siyaset ve gençliği Türklerle sevgi ve saygı duyuyor olsalardı başkentlerinde, “Türkler Süryanilere soykırım uyguladı anıtı” dikme izni vermezlerdi. Senatolarında, “Ermeni soykırımını tanıyalım” diyen etkili ve kalabalık bir seçilmiş grup oluşmazdı. Yakındır, Avustralya Ermeni soykırımını tanıya ülkeler safına katılır, hiç merak etmeyin...
Niye...
Çünkü onlar Çanakkale’ye saldırırken de “Haçlı” idiler, bugün de “Haçlı” lar... Gelirler, sevgi ve saygı ile karşılanır, en iyi şekilde ağırlanır; gözümüzün içine baka baka hakaret ederler.
Ülkelerine döner Türkiye aleyhine çalışmaya kaldıkları yerden yeniden başlarlar...