Milliyetçilerin gerçek potansiyeli
Türkiye siyasetinde temel bölünmeyi sağcı-solcu temelinde okumak diye bir hataya hemen herkes düşer. Kimisi bu terimlerin uluslararası alandaki anlamını Türkiye'ye uyarladığında şaşıp kalır. Türkiye'nin fakiri sağcı, zengini-eliti solcu gibi modern siyaset biliminin terimleriyle anlamlandırılamayacak gariplikler ortaya çıkar. TİP'ten milletvekili adayı olan ünlü ve zenginlerin sosyalizm adına aday olması, herhalde bu durumu en iyi açıklayan husustur.
Türkiye'de ayrım bunların çok ötesindedir. Türkiye'de ayrım seküler ve muhafazakâr kesim arasındadır. Türkiye'nin modern siyaset biliminin kavramlarıyla bölünmesi de en çok II. Abdülhamit'in mirası üzerinden şekillenmiştir. Abdülhamit, küçülen imparatorlukta elde kalan çoğunluk Müslüman'a dayanarak uyguladığı muhafazakâr politikalarla siyaset biliminde Ancién Regime olarak bilinen eski tarz bir rejimi uygulamaya çalışmış, otoriter bir despotizm altında önemli muhafazakâr modernleşme projelerine imza atmıştır. Özellikle başta orduda olmak üzere, bu modernleşme projelerinde yetişen seküler milliyetçiler, Abdülhamit'in devrilmesinde rol oynamış ve modernleşme sürecini seküler milliyetçilikle harmanlayarak ilerlemişler, dağılan imparatorluğun küllerinden bir ulus devlet çıkarabilmişlerdir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise Türk milliyetçiliği, Komünist Rus yayılmacılığı karşısında biraz daha İslami eğilimi yüksek bir yapıya bürünmüş, gene de ümmetçiliğin karşısında milliyetçilik her zaman geçer akçe olarak milliyetçi hareketin yol göstericisi olmuştur.
Günümüzde yükselen milliyetçiliğin kaynağı ne?
Bugün geldiğimiz noktada dünyadaki eğilimlere paralel olarak milliyetçilik yükseliyor. AKP'nin başta Orta Doğu ülkelerinden getirdiği mültecilerle yapmaya çalıştığı toplumu İslamileştirmeye dönük toplumsal mühendislik, hem milliyetçiliğin yükselmesine neden oluyor hem de milliyetçiler arasında bölünmelere yol açıyor. Bu bölünmelerin nedeni de temelde Türkiye'nin içine düşürüldüğü "toplumu İslamileştirme" projesiyle şekilleniyor. Bir kısım milliyetçiler, AKP'nin yanında konumlanarak "Atatürk Milliyetçiliği", Anayasanın ilk dört maddesi gibi konularda AKP'nin ve İslami hareketin toplumu İslamileştirilmesi projesine set oluyor. Bu kısım, milliyetçi hareket içindeki "Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman" kısmında Hira Dağı vurgusu nispeten yüksek olanlar. AKP'nin iflas eden ümmetçilik politikaları doğrultusunda Erdoğan'a Türk Devletleri Teşkilatı ajandasını dikte edebilecek kadar da iktidar bloğu içinde sessiz ama etkinler. Ama her şekilde AKP'nin İslamileştirme ajandasından daha seküler bir duruşa sahipler.
Diğer bir kısım milliyetçiler ise, muhalefette konumlanarak bu İslami sosyal mühendislik projesine kökten karşı çıkıyor. Meral Hanım'ın İslamileştirme projesinin kadının statüsüne ilişkin vurgularına karşı çıkışı, Ümit Özdağ'ın mülteci karşıtı sert duruşu bu tutumlara en iyi örneği sergiliyor.
Milliyetçiliğin gerçek potansiyeli
Her şart ve şekil altında, milliyetçiliğin yükselişi, CHP'den ümidini kesen sekülerler için yaşam tarzlarına ilişkin dayatmalara güvenli liman oluyor. İktidarın toplumu İslamileştirme projesinde milliyetçilerin ister iktidar bloğu içinde 'Truva Atı' olarak İslamileştirmeye set olmaya çalışması, isterse muhalefet bloğu içinde iktidarın politikalarını net bir şekilde eleştirmesi, milliyetçiliği güçlü, güvenli ve geleceğe yazgılı bir liman haline getiriyor. Bununla birlikte, hep birlikte ele alındığında bir bütün olarak iktidar olabilecek potansiyele erişmiş, en kötü ihtimalle CHP yorgunluğuyla ana muhalefet olabilecek milliyetçi blok, dağınık görüntüsüyle bambaşka ajandaların içinde savruluyor.
Önümüzdeki dönem, milliyetçi hareketin içinde güçlü bir liderlikle birleşmenin olduğu bir dönemin olmasını diliyor, geç modernleşen, geç millîleşen bu toplumda milliyetçiliğin potansiyelinin daha fazla açığa çıkmasını diliyorum.
Bu vesileyle, seçimi kazanan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tebrik ediyor, seçimlerin ülkemize ve dünyaya hayırlar getirmesini diliyorum.