“Millî”liği Kalmayan Takım...

Yüreğimiz güm güm, televizyona çakılır kalırız Türk Millî Takımı’nın maçlarında. Hırvatistan maçında da ekran başındaydık... Onlarca şehit ve yüzlerce deprem kurbanının acısıyla yandığımız şu günlerde alacakları bir galibiyet, yurdu sımsıcak sarıp sarmalayacaktı.
Tam bir hayal kırıklığı, tam bir hezimet! Bir süre Millî Takımı seyredemeyeceğim 3-0’lık hezimetten sonra...
Profesyonel futbol (‘profesyonel spor’ olamaz, futbolculuk bir meslek artık), tam bir sektör, binlerce insan ekmek yiyor, kabul ediyorum ama “Millî Takım” üzerinden de milletin sömürülmesine tahammül edemiyorum!
Ne oldu bu çocuklara, neler dönüyor futbol camiasında?
Uzun zaman önce bu takımın formasında kırmızı-beyaz renkleri terk etmiş, “Turkuvaz” diye tutturmuşlardı! Uyduruk, Fransızca bu kelimenin “Türk mavisi” demek olduğunu sanarak.... Maçları da Fransızca “Arena” adını verdikleri “savaş alanı” nda oynatmaya başladılar. Stadın tam adına bakın: “Türk Telekom Arena Stadyumu”. Başındaki “Türk” kelimesi dışında Türkçe ile alâkası var mı bu adın?
Ardından “şike” olayları ligdeki takımlarda heyecan bırakmadı. Futbol Federasyonu birden el değiştirdi. Milyarlık bütçelerle dönüyor oyun.
Takımlarımızda birçok yabancı futbolcu, milyonlarca liralık döviz karşılığı cirit atıyor. Türk çocuklarının nesi var ki, alt yapıyı bile terk etti takımlar?
Anadolu’dan şampiyon çıkmaz gibi bir inancı yıkamadık yıllardır. Anadolu kulüplerinin çocukları millî takımlara Fener’den, Kartal’dan yahut Cim Bom’dan geçtikten sonra terfi etmiyorlar mı?
Takımlarımızın uluslararası başarıları bu çocukların yıldızını parlatınca Avrupalarda top koşturmaya başladılar. Paraya, şöhrete, parlak gece hayatlarına kavuştular. Bazen millî maçta oynamamak için bilerek kart görenler, Avrupa takımlarına gidince çenesi düşenler de bunlar. Para bol. Hani, eskilerin 3-5 liraya top oynayıp millî maçlarda ter akıtan ağabeyleri gibi değiller. Ama ruh? O yok işte! Seyirciye küfür edebiliyorlar bazen de. Kuşçu’nun dediği gibi, “golmen şovmen” bunlar.
Ülkenin içinde bulunduğu “açılım-değişim” futbolumuzu da etkiledi yani. Futbol Federasyonu da değişime tabiydi, siyasete bulaştı, şikeye karıştı, davalık oldu, biri gitti biri geldi.
Bu yetmedi, millî takım astronomik rakamla yabancı hocalara bırakıldı. Fatih Terim’in aldığı milyarlık maaşı diline dolayanlar, Hiddink’in alıp götürdüklerinin farkında mı? Adamın bir başarı hikâyesi var mı?
Millî takımı çalıştıranların beceriksizliğine rağmen tazminat ve gelecek tepki korkusuyla kararsız, siyasete bulaşmış federasyonlar, başarısızlığın mimarı. Hiddink’e bugüne kadar 20 milyon lira ödendiği, gönderilirse büyük bir tazminat ödeneceği yalan mı?
Hiddink efendi, istifasını isteyenlere “duygusalsınız” diye cevap verebiliyor! Mahmut Özgener yönetiminin hediyesi! Ersun Yenal’a da paye verip 110 bin lira maaş bağlamış, ayrılırken de yüklü bir tazminat ödemişler.
TFF’de sekreterler bile Mercedes kullanmış... Bakın TFF’nin Genel Ağ’daki sayfasına, sultanlık gibi. Milletin kesesinden. Garibim Gündüz Tekin Onay’a ise 15 bin lirayı çok görmüşlerdi. TFF’nin sayfasında “ana sponsor” olarak THY, Coca Cola, Turkcell, Mercedes Benz, Ülker, Garanti, Nike, Efes logoları var. “Ana tedarikçi”ler de Teknosa, Acıbadem, Sarar, Arko, Sürat Kargo, Powerade... Bunların katkısı nedir, ne öderler, ne yaparlar bilen var mı? Hele hele televizyon yayın gelirleri? Kıyamet burada kopar!
Ya seyirci? Kendi oyuncusunu yuhalayan da bizde, yurt dışında yabancı takım lehine tezahürat yapan da. Neler oluyor bize? Yahu ekonomimiz “zirve” de, ülke dünyada “gündem oluşturuyor”, şu futbolun “düşüş” üne bakın hele! Ayıp ayıp!

Yazarın Diğer Yazıları