Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu, "Osmanlı belgelerinde geçen Kürdistan tabiri, tarihi altyapısına bakılmadan siyasi amaçlar için kullanılmaya çalışılıyor. Kürdistan isminin tarihte 20 yıllık bir dönem hariç idari bir geçmişi yoktur." diye yazdı.
Afyoncu, "Kürdistan isminin geçtiği tarihi kayıtlarda kastedilen bölge ise bugünkü Irak sınırındaki İran Kürdistanı’ndan Süleymaniye’ye kadar uzanan bir bölgedir" ifadelerini kullandı.
Erhan Afyoncu''nun yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Türkiye''de zaman zaman tarihi derinliği olmayan tartışmaların yaşandığını görüyoruz.
Bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde çıkan "Biri Trakyalıyım diyebiliyorsa, başkası da Kürdistanlıyım diyebilmeli" tartışması. Bu tartışma hiçbir bilgiye, tarihi kayıtlara ve Türkiye''nin idari ve coğrafî yapılanmasına uymuyor.
Kürdistan ismi Arapça "Kürt yaylası" olarak ilk defa 10. yüzyılın ortalarında Nusaybinli İbn Havkal''ın "Suretül-Arz" isimli eserinde geçer.
İbn Havkal''ın Kürtlerin yaşadığı yer olarak zikrettiği bölge ise İran''ın Cibal bölgesidir. Yani Hemedan''ın doğusu, Urumiye''nin güneyidir. Bugünkü Irak sınırındaki İran Kürdistanı''ndan Süleymaniye''ye kadar uzanan bir bölgedir. Kürdistan isimlendirmesi o dönemde idari bir ad değil coğrafî bir isimlendirmedir.
İbn Havkal''dan sonra 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud''un dünya haritasında da "Arz-ı Ekrad" isminin geçtiği görülür. Kastedilen yer yine İran''dır. Bu konuda Adnan Çevik''in araştırmalarına bakılabilir.
Çaldıran Savaşı''ndan sonra Yavuz döneminde İdris-i Bitlisî''nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu''daki faaliyetleri sonucu bölgedeki Kürt aşiretleri, Safevi tehdidi yüzünden kendi rızalarıyla Osmanlı yönetimini tanıdı.
Kürdistan, Osmanlı döneminde göçler sonrasında oluşmuş ve İdris-i Bitlisî''nin "Heşt Behişt" isimli eserinden sonra isim olarak yaygınlaşmış coğrafî bir bölge adıydı. İdari teşkilatta kullanılması 19. yüzyılın ortalarında oldu.
Osmanlı döneminde Kürdistan, 19. yüzyıldaki kısa bir dönem hariç, idari değil coğrafî bir bölgenin adıydı ve bütün Güneydoğu Anadolu''yu içine almıyordu.
Bu konuda Orhan Kılıç, Mehmet Öz, Tuncay Öğün, İbrahim Yılmazçelik''in çalışmalarına bakılabilir.
ARŞİV KAYITLARI ELİMİZDE
Osmanlı döneminde Kürdistan beyleri diye anılan aşiret reislerinin bölgeleri çok geniş bir coğrafya değildir. Kanuni Sultan Süleyman''ın 1526''da Fransa Kralı Fransuva''ya gönderdiği ve içinde Kürdistan ifadesi geçen fermanından bir yıl sonraya ait imparatorluğun idari taksimatını gösteren arşiv kayıtları elimizdedir.
"Vilayet-i Kürdistan" diye kastedilen yer de tek bir idari bölgeyi değil Kürt beyleri tarafından yönetilen idari birimleri ifade etmek için kullanılmıştır.
Bunlar şunlardır: Cizre, Bitlis Hısnkeyf (Hasankeyf), Siverek, Çemişgezek, İmadiye, Mir Zahid Bey tarafından yönetilen sancak, Hizan, Sason, Palu, Çapakçur (Bingöl), Eğil, Sincar, Atak (Silvan''ın kuzeyi), Çermik, Hazzo, Zirkî. Bunlardan Cizre, Bitlis Hısnkeyf, Siverek, Çemişgezek, İmadiye beyleri ile Mir Zahid Bey''in, Kürdistan beylerinin büyükleri olduğu zikredilir.
Osmanlı''nın Kürdistan diye nitelendirdiği coğrafya Cizre, Bitlis, Hasankeyf, Siverek, Çemişgezek gibi genellikle bir kalesi olan aşiret beylerinin yönetimindeki bölgelerdir.
Osmanlı döneminde Diyarbekir, Van, Urfa, Mardin gibi bölgeler merkezden gönderilen valiler tarafından yönetilmiştir.