Bu arada ilçenin yanındaki baruthaneyi de ateşe verdiler. Birçok evi ve dükkanları yağma ettiler. Böylece isyancılar silaha da sahip olmuşlardı. Bu olaydan sonra, Bozkır’a Konya’dan bir uyarma heyeti gönderildi. Bunlar halkı topladılar, memleketin durumunu anlattılar, uyarıcı konuşmalar yayıldı. Bozkır’a milli kuvvetler gönderilmeyeceği garantisi verildi. Bunun üzerine çevreden toplanan köylüler sükunetle 4 Ekim 1919 günü evlerine dağıldılar. Bu suretle bir hafta süren ‘Birinci Bozkır Ayaklanması’ söndürülmüş oldu ise de, bu olayın bölgede bıraktığı kötü izler, etki ve yankılar, oldukça geniş olmuştu. İsyancıların ve bunları kışkırtanların mel’un ve hain ümitleri artmıştı. İngilizler özellikle İstanbul hükümeti bu durumdan memnun görünüyordu. Milli hareketi idare edenler ise pek açığa vurmamakla beraber, endişeli idiler. İlk yangının alevleri söndürülmüş, fakat kalın külünün altında henüz için için yanan bir ateş vardı. Bu ateş sinsi rüzgarların etkisiyle gittikçe kızışacak ve bir süre sonra yine yangın başlayacaktı.
Bu bakımdan Bozkır, daha doğrusu Konya bölgesi kuşku verici idi. Halkın çoğu uyarma heyetinin sözlerinden sonra durumu kavramış ve ayaklanmanın gereksiz olduğuna inanmıştı. Fakat bir takım çıkarcı, cahil ve yobazlar durmadan onları kışkırtıyor, kötü telkinlerde bulunuyorlardı. Bu hain kişilerin zehirli çalışmaları bir süre sonra yeni olaylara yol açacak ve bir çok kardeş kanının dökülmesinin nedeni olacaktı. İç ayaklanmaların çoğu o bölgelerdeki bu çeşit fesatçılar tarafından körüklenmiş ve halk onların hıyanetleri yönünde bilinçsiz olarak sürüklenmiştir.
5- İkinci Bozkır Ayaklanması:
(20 Ekim-6 Kasım 1919)
Birinci Bozkır ayaklanması, tatlıya bağlanmış ve güya isyancılar köylerine dağılmışlardı. Fakat meselenin tümden kapanmadığı 15 gün sonra meydana çıktı. İkinci Bozkır ayaklanmasının özelliği, ele başlarının yobaz hocalardan kurulmuş olmasıdır. İkinci Bozkır ayaklanması gittikçe yayılıyor, genişliyor ve yeni safhalara giriyordu. İsyanı bastırmakla görevli komutan, kuvvetlerinin büyük kısmını toplu tutarak süvari kuvvetleriyle Ağırlı’ya yürüdü. Orada isyancıların elebaşısı olan Güzelçavuş’un evi yaktırıldı. Bununla halka bir gözdağı ve ibret dersi verilmek isteniyordu. Sonra bütün kuvvetlerle ikinci bir şer ve fesat yuvası olan Avdan’a varıldı. Bu köyde isyanın tertipçilerinden Zeynel Abidin Hocanın akrabası Hacı Osman yakalandı. Fakat ne yazık ki, nöbetçinin bir gafletinden ve karanlıktan yararlanarak kaçtı. Bu Hacı Osman’ın üzerinden çıkan imzasız mektupta, isyancıların Çumra ve Konya üzerine yürüyecekleri yazılıydı. Yine bu mektuptan öğrenildiğine göre asiler Talat adında birisinden emir alıyorlardı. Bunun Beyşehirli Hoca Talat olması muhtemeldi. Bu olaylar cereyan ederken, Kızılkuyu köyünde geceleyen 30 erimiz ile onların komutanları olan iki genç subaya yapılan çirkin davranışlar, ondan sonra da sakallı bir hocanın haklarında idam fetvası okuması, fakat halkın içinden bir kaç kişinin "yazık" diye müdahale etmesiyle idamların uygulanmaması çok ibret vericidir. (Devam edecek)