Haçin (Saimbeyli) büyük bir ilçe idi. Yedi bine yakın binaları içinde 30-40 bin halkı vardı. Bu nüfusun ancak %30’u Türk’tü. Haçin o sırada Ermeni çetelerinin ayaklanma merkezi, Ermenistan hayalinin beslendiği yerdi. Fransızların Adana ve Maraş bölgesinde destekledikleri Ermeniler çok şımarık davranışlar içine girmişler, Türk halkına olmadık zulümler yapıyorlar, büyük hayaller arkasında koştuklarını bağırıyorlardı. Milli gururu kırıcı hareketlerini her gün biraz daha şiddetlendiriyor, azıtıyorlardı.
Ayaklanma sonucu kaymakamlık makamını Haçinli Çavdaryan işgal etmişti. Yaptığı bir törenle ve büyük bir Ermeni topluluğunun söylediği Ermeni marşından sonra ilçenin ortasında Türk bayrağını direkten indirmiş, yerine Ermeni bayrağını çekmişti. Bölgede bunlarla mücadele eden Bucak Müdürü Süleyman Bey ile İstanbul’dan Anadolu’ya geçmiş genç hukukçu ve yedek subay Saim Bey vardı. Saim Bey Anadolu’ya geçtikten sonra kendisine verilen memuriyetleri kabul etmemiş "Memleketim işgal altındadır, oraya gidip dövüşmek gerekir..." demişti. Bu iki yurt severin meydana getirdikleri milli kuvvetler, Ermeni çeteleriyle devamlı çarpışmalar yapıyorlardı.
Fransızlardan da yardım gören bu hayalperest, azgın ve kinci çeteler zaman zaman yakın Türk köylerine saldırarak zulüm ve yağmalar yapıyorlardı. Süleyman ve Saim Beyler’in, savaşlardan kesin sonuç almaları mümkün olamıyordu. Bunların verdikleri mücadeleler çok yönlüdür, ilginçtir ve kahramanlıklarla doludur. Fakat kuvvetleri çok azdı, istenilen neticeye varamıyorlardı.
Elbette bu durum böyle devam edemezdi. Bu bölgede kurulan Kuvayi Milliye’den Tufan Bey, Binbaşı Kemal ve Yüzbaşı Osman, emrindeki müfrezeler biraz güçlenince hazırlanan plan gereğince 13 Temmuz 1920’de Haçin’e taarruz ettiler. Şiddetli dövüşler oldu. İlçeyi ele geçirmek mümkün olmadı. Fakat onu sıkı bir çember altına aldılar. Haçin’de sarılmış bulunan Ermeniler 24 Eylül günü kuzey cephesinden bir çıkış yaparak Kuvayi Milliye müfrezelerinin bir kısmını dağıtmışlar ve Rum bucağına saldırmışlardı. Bu hareket Feke, Göksun ilçelerini telaş ve endişeye düşürmüştü. Ermeniler çevrede bazı yağmalar, taşkınlıklar yaptıktan sonra Haçin’e döndüler. Haçin ayaklanmasının önem kazanması üzerine 13’üncü Kolordudan milli müfrezelere top ve cephane gönderilmişti. Bunlarla bu çevreden toplattıkları milislerle kuvvetlendirilmiş müfrezelerimiz 14 Ekim 1920 günü tekrar Haçin’e taarruza başlamışlardı. Gittikçe sıkıştırılan ve yok edilme durumuna düşen Ermenilerin 200 kadarı gece karanlığından yararlanarak güney cephesinden bir çıkış yapmışlar ve kaçmayı başarabilmişlerdi. Ele geçen diğer isyancıların ise tümü yok edilmişlerdi. Bir gün sonra Haçin, milli kuvvetlerce işgal olundu ve durum normale döndü. Çevrede gerekli güvenlik tedbirleri alındı. Sağa sola kaçan Ermeni çeteciler temizlendiler. Böylece Adana ve Maraş havalisinde sükun devam etti. Bu sırada milli güçler aynı zamanda Mersin, Tarsus, Adana ve Osmaniye demiryolu bölgesine kadar olan kuzey kesimi ellerine geçirmişlerdi. (Devam edecek)