3- Büyük hayal: Haçin ayaklanması
(13 Temmuz-15 Ekim 1920)
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sonunda iki büyük değişiklik olmuştu; Çarlık Rusyası, komünizm ihtilali ile yeni bir rejime girmiş, Osmanlı İmparatorluğu çökmüş, Anadolu’nun bile en önemli bölgeleri düşman kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir.
Bu iki büyük olay, galip İtilaf Devletleri için yeni gaileler açmış, siyasi meseleler getirmiş, anlaşmazlıklar çıkarmıştı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, memleketin iç güvenliğini sağlamak amacıyla İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından rahat durmayan, değil vatandaşlık vazifelerini yapmak, tersine çok yıkıcı emeller besleyen ve çok hırçın hareketlere giren Güneydoğu Anadolu Ermenilerini de Arabistan’a sürmüştü.
Savaş, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgi ve çöküşü ile sona erince, Mondros Mütarekesi gereğince Fransız kuvvetleri Adana bölgesini işgal ettiler. Bunu fırsat bilen, güneyde Anadolu dışında bulunan Ermeniler de onların arkasından geriye geldiler. Tersine ve enteresan bir göç başlamıştı.
Bir ülke yenilgiye uğrar, ya da güçsüz bir duruma düşerse, bütün yabancı unsurlar ve onun üzerinde başka emeller besleyenler yeni heveslere, ihtiraslara kapılırlar, hayallerini gerçekleştirmek çabasına girerler.
Adana çevresine geriye dönen Ermeniler, eski hıyanetlerini unutarak büyük bir hınç ve öç alma şevki içinde geldiler. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden yararlanarak Kilikya’da (Adana ve havalisi) bir Ermenistan kurmayı amaçladıklarını açığa vurdular ve hemen bu yönde çalışmalara başladılar. Fransızlar Adana bölgesine yerleştikten sonra 15 Eylül 1919’da İngilizlerle bir anlaşmaya vardılar. Buna göre Fransa, Musul’daki petrol haklarını İngiltere’ye bırakacak, karşılığında Urfa, Antep, Maraş sancaklarını, İngilizler onlara terk edeceklerdi.
Türklere sorulmadan yapılan bu garip değişiklik bölgedeki Türk halkı üzerinde çok olumsuz etki yaratmış, milli gururları bir kat daha zedelemiş ve kamçılamıştı. Göç ettikleri yerlerden İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin arkasından ve onların yardımı ile geriye gelen ve tekrar Anadolu’ya sokulan ve yerleştirilen Ermeniler, yeni bir maceranın ve büyük hayalin arkasına takılmaya başlamışlardı. Bir yandan silahlanıyorlar, bir yandan da güçlendikçe Türk halkına kinli saldırılarını artırıyorlardı. Bu hal bölgedeki halkın mal ve canını korumak zorunluluğunu doğuruyordu. Bu amaçla bölge halkı tarafından bir takım savunma tedbirlerine başvurulmuştu. Bununla milli kuruluşlar her gün biraz daha güçlenerek varlıklarını duyurmaya başlamışlardı. Ermeniler ise hızla silahlanıyor, küstahlıklarını, azgınlıklarını, sürdürüyorlardı. Kilikya’da Ermenistan kurma ideali ya da ham hayali içinde Ceyhan nehri ile Göksun ilçesi arasındaki dağlık bölgelerde Zeytun, (Süleymanlı) Ermenileriyle yine dağlık kesimde bulunan Haçin (Saimbeyli) ve Şar Ermenileri ayaklanmaya başladılar.
(Devam edecek)