MİLLİ MÜCADELEDE ZARARLI DERNEKLER VE İSYANLAR

MİLLİ MÜCADELEDE ZARARLI DERNEKLER VE İSYANLAR

Bir çok yerde iç cepheler açarak ciddi tehlikeler yaratmışlardı

Padişahın, onun hükümetinin ve Dürrüzade fetvaları ile Milli Mücadelecilerin, bunlara karşı haklı olarak çıkardıkları fetvalar bir yana, Halife tarafını tutarak Milli Mücadeleye cephe alan din adamları ya da yobazlar bu mücadele sırasında ve olaylar içinde etkisiz kalmamışlardır. Bunlar görevlerini, yalnız ibadet ve vaizler yolu ile de değil, kan dökerek ve döktürerek yapmışlardır. Bu silâhşör hocalar arasında 31 Mart olayından kalma şeriat düşkünü, tahsil düşmanı bazı yobazlar, ne istediğini bilmeyen cahil kişiler, din yolunu çıkar sayan açıkgözler, bu temaları kullanan ve dini istismar eden hainler ya da başka emeller arkasında koşan insanlar çoktu. Bayburt’un Şeyh Eşrefi, Yozgat’ın Şeriat Hakimi Hafız Şahap’ı, Bolu ve Gerede olaylarının Kör Ali hocaları, Düzce’nin Ahmet Hocası, Biga’nın Anzavur çetesi ile birleşen Gavur İmamı, Konya ve Bozkır ayaklanmalarını hazırlayan Zeynelabidin Hoca ve ona bağlı yobazların öldürdükleri subayları ve idare amirlerini sayarken, Şeyhülislam’ın fetvası yerine geldi diye bağıran cahiller ve hainler, Biga Kaymakamı yurtsever Hamdi’yi öldürenlerin yeni bir Genç Osman olayı yaratmaları, milli mücadeleye karşı bir ihtilal amacıyla harekete geçtiklerini gösteriyordu. Bir çok yerde iç cepheler açarak ciddi tehlikeler yaratmışlar, hıyanet yarışları uzun süre düşmana karşı koyan direnme güçlerini kösteklemişlerdir. Milli Mücadelecileri dağıtmaya çalışan Anzavur çetecilerine Kuvayı Muhammediye ve Zile, Yozgat isyancılarına Halife ordusu adının takılması, bir çok erlerin onlarla dövüşmeden kaçmalarına sebep olmuştur. Bütün bunlara karşılık, din faktörünün ve din adamlarımızın aralıksız ve tümü ile milli mücadele aleyhine çalıştıkları da söylenemez. Memleketi gerçekten seven, dinin esaslarını iyi bilen çıkarcılıktan, yobazlıktan uzak, politikacılara alet olmayan bir çok din adamının Milli Mücadeleyi tuttuğu ya da aleyhinde bulunmadığı görülmüştür. Örnek, İzmir’in işgali üzerine Denizli Müftüsü, toplanan halka: "Her ne pahasına olursa olsun, Yunanlara karşı koymak gerektir. Onların işgal ettiği memleketler halkı için kavgaya girişmek farz’ı ayındır. Ben fetva veriyorum, silah ve cephane azlığı veya yokluğu kavgaya engel olmayacaktır. Hiç bir müdafaa vasıtası olmayan bir Müslüman, yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur" demiştir. 
Yine Saray Müftüsü: "Üzerimize düşen vazife, memleketimizi muhafaza ve müdafaa etmektir. Düşman istilası olan yerde cihad farz’ı ayındır. Biz mukavemet etmezsek, Padişahın emrinden ayrılmış oluruz. Boşu boşuna oturmuş olursak, miskinlik ve zilleti kabul etmiş bulunuruz. Cihad’ın en güzel oluşu, İslamlığın şerefini yükseltmesindedir" demiştir  Ayrıca bir çok yerde, Müdafaayı Hukuk Cemiyeti içinde gerçek din adamları, Milli Mücadeleyi destekleyerek çalışmışlardır. Birinci Büyük Millet Meclisi’nde de hizmet edenler olmuştur. Bütün bunlara karşılık, iç ayaklanmaların elebaşıları din, hilafet ve Padişah konularını istismar etmişler, isyanların çoğu bu yüzden çıkmış, genişlemiş ve yaygın hale gelmiştir. 
(Devam edecek)