13- Koçgiri ayaklanması:
(Ekim 1920-Haziran 1921)
Koçgiri Aşireti büyük kısmı ile Hafik (Koçhisar) Zar, Suşehri, Refahiye, Kemah, Kangal, Ovacık, Kuruçay ve bunları kapsayan bölgelerde yaşıyordu. Bu bölgenin içinde 16 köyde yalnız aşirete mensup olanlar otururlardı. Bu aşiret Kürtçe konuşmakla beraber, hepsi Türkçe biliyorlardı. Çoğunlukla Türk ve Alevi idiler.
Koçgiri aşiretinin bulunduğu yerler ile dağıldığı yakın bölgeler genişti. Nüfus sayısı ise 40 bine yaklaşıktı. Bu geniş bölge içinde yer yer Kürtçe ve Türkçe konuşulmakta idi. Kuruçay, Zara ilçelerinde Türkçe konuşanlar çoğunlukta idi. Aşirete mensup ailelerle meskun olan köyler ve ilçeleri adları Türkçe idi. Bunlar sonradan da takılmamışlardı. Bu adlar arasında, Erkek ve Salur, gibi Oğuz Türklerine ait adlar vardı. Fakat ne yazık ki yüzyıllar boyunca ihmale uğramış kendi haline terkedilmiş çevresinin etkileri çeşitli baskılar ile Türklüğünü öz dilini unutmuş cahil kalmış ondan sonra da kim ne demiş ise ona inanmış kendisini o sanmıştır Koçgiri aşiretinin başkanı Haydar, Abdülhamid tarafından kendisine paşalık verilmiş olan Mustafa Paşa’nın oğlu idi. Bu Haydar, Mondros Mütarekanamesi imzalandığı sıralarda Kürt Teali ve Taavün Cemiyeti (Kürt Yükselme ve Yardımlaşma Derneği)ne yazılmış ve bu derneğin bir dalını kendi başkanlığında İmranlı’da açmıştı. Sonra bütün diğer aşiret başkanlarını da bu derneğe üye yapmıştı. 1920 yılı başlarında Paris Barış Konferansı önünde Bağımsız Ermenistan ve Kürdistan tezlerini savunan Ermeni Bogos Paşa ile Kürt Şerif Paşa burada Ermenistan ve Kürdistan’ın bağımsızlıkları üzerinde anlaşmışlardı. İmranlı’daki derneğin İstanbul ile temasları daha çok güvenilir kişilerin aracılığı ile oluyor ve kendilerine kolaylık ve maddi yardımlar yapılıyordu.
Bunlar İstanbul’da Cemiyetin kurucularından ve eski ayandan Sait Abdülkadir’i görüp ondan aldıkları emir ve mektupları gizlice İmranlı’ya getirmekte idiler. Bu sırada İmranlı’da derneğin sekreterliğini yapan Musa oğlu Alişir (Jepin) adında küçük bir gazete çıkıyor bunda Kürtçülük propagandası yapılıyordu. İlk olaylarda bu Alişir’in rolü büyüktür. Halkı çok tahrik etmiş ayaklanmaya kışkırtmış sonra elebaşı durumuna geçerek soygun ve yağma işine girişmiştir. Alişir, etrafına toplayabildiği 150 kadar çapulcu ile Ekim 1920’de Kemah köylerine saldırmış yağmacılığa koyulmuştu. Alişir’in devam eden soygun ve yağma hareketlerini bastırmak için milli hükümetin elinde o bölgeye gönderecek yeterli kuvveti henüz yoktu. Ordu cephelerde ve diğer bölgelerde sürdürülen ayaklanmalarla meşguldü. Bu nedenle o sırada Haydar ve Alişan kardeşlerin Alişir olayını tatlıya bağlayarak çözümlemelerinden Hükümet de memnun olmuştu. Fakat soygunculuk, çapulculuk ve başkaldırmalar bununla da bitmemişti.