Ethem kuvvetleri Albay Refet kuvvetleri gelmeden Düzce’ye yürüdüler. Her tarafı korku sarmıştı. İlçe bu kez direnmeksizin teslim oldu. İsyancıların elebaşlarından Berzak Sefer, Koçi Bey ve Abdülvahap, Ethem tarafından şehrin ortasında idam edildiler. İsyancıların hareketlerini idare için İstanbul’dan gönderilen 9 subayla birlikte Düzce’ye gelmiş olan Yarbay Hayri, Akçakoca üzerinden kaçmak istemiş ise de Düzce’ye getirilmiş orada derhal idam olunmuştu. Böylece ayaklanma bölgesinin esas merkezi olan Düzce’de durum normale döndü.
9- Kuvayi İnzibatiye’nin kuruluşu ve milli kuvvetlere karşı kullanılması:
18 Nisan 1920’de İstanbul hükümeti şimdi de yeni bir hıyanetin ve düşmanların işine yarar yeni bir davranışın örneğini veriyordu. Çıkardığı bir kararname ile: "Devlet kanunlarını uygulayan, Hükümet memurlarını zor kullanarak ve memuriyetlerini yürütmeye engel olan ve Kuvayi Milliye namı taşıyan erbabı şekaveti (eşkıyaları) tenkil için Kuvayi İnzibatiye kurulmuştur. Bu kuvvet, inzibat güçleri devletin zabıta kuvvetlerinin yardımcısı olacaktır. Aynı zamanda devletin silahlı kuvvetleridir. Bu teşekkül Harbiye ve Dahiliye Nezaretine (Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıklarına) bağlı olacaktır. Buraya intisap edecekler, (girecekler) and içeceklerdir. Kuruluş, subayları ile birlikte 250 mevcutlu bölüklerden olacak ve 4 bölük 1 tabur 4 tabur 1 alayı teşkil edecektir. Subaylar muvazzaf ve emeklilerden ve gönüllülerden atanacaklardır. Hizmet sırasında malül kalacak erlere ve subaylara rütbe ve derecelerine göre ve şehit olanlar ile ölenlere aynı biçimde tazminat verilecektir. Erlere 30 lira maaş verilecek teğmenlere 60 liradan başlamak üzere alay komutanlarına 150 lira verilir."
Aynı gün ikinci bir kararname ile milli güçlere karşı kullanılmak üzere kurulan Kuvayi İnzibatiye için bir milyon ikiyüzelli bin lira ödenek ayrılmıştı. Bu hıyanet ordusunun başına da ordu komutanlığı yetkisi ile ayrıca da 500 lira ek ödenekle Süleyman Şefik Paşa verilmişti. Bu birliklerin kadrosunun teşkil eden subay ve erleri kötü maceraya sürükleyen çeşitli etkenler vardı. Savaş sonrasının yarattığı işsizlik sefalet ve bunların yanında kişilik ve karakter zaafı ya da yaptıkları hıyanetin derecesini kavrayamayan yalnız verilecek bol paraya koşmak. Bu bakımdan çoğu sivildi. Askerlik komutanlık ile tahsil ve niteliği olmayan kişiler subayların yerini almışlar çapulcu hırsız ve yankesiciler ya da bir iş tutturamayanlar er kadrolarını doldurmuşlardı. Oysa o sırada savaş cephelerinden ve esaretten yorgun ve perişan olarak dönmüş İstanbul’da aynı ortam ve koşullar ve yoksulluklar içinde yaşayan bir çok subay astsubay ve erler bütün açlık ve zorluklara karşılık Kuvayı İnzibatiye’ye girmeye yanaşmamışlar, yazılmamışlardı. Bunların bir çoğu fırsat ve imkan buldukça Anadolu’ya gerçek milli güçlere katılmışlar, kurtuluş için dövüşmüşlerdi.