İç ayaklanmalar ya da Milli Mücadeleye karşı çıkarılan ihtilallerden Haçin, Pontus, Ali Batı ve Koçgiri dışındakiler hep dini, hilafeti ve Padişahı propaganda aracı olarak almışlar, istismar etmişler ve halkı kandırmışlardır. Yine de yurtsever Türk toplumu yavaş yavaş uyanmış, Milli Mücadelecileri, onların amaçlarını kavramış, milli birliği sağlayarak düşmanı yok etmesini bilmiştir. Denebilir ki, başlangıçta çoğunlukla halka rağmen yapılan Milli Mücadele, sonra bir kaç hainin dışında tüm halkla beraber zafere ulaşmıştır. Milli Mücadele tarihimizin en şerefli yönünden birisi de budur.
Genel olarak hürriyet ve itilafçılar, Milli Mücadelenin aleyhine çalışmışlar ve çok yerde iç ayaklanmaları hazırlamış ve yürütmüşlerdir. Fakat İttihat ve Terakki mensupları bunun tersine Milli Mücadeleye yardımcı olmuşlardır. Yalnız bunlardan bazıları Mustafa Kemal’i yurdu kurtardıktan sonra ekarte ederek iktidarı ele geçirme sevdasında idiler. İzmir suikastinin temelinde bu fikir de yatar. Çökmüş bir imparatorluğun harabeleri üzerinde her yönü ile yokluklarla karşı karşıya bulunan, yüzyıllar boyunca kafasına, bu dünyadan çok öbür dünyanın gerekli olduğu yerleştirilen din, hilafet ve padişah mefhumlarından başka faktör tanımayan bir toplumu, bunlarla çatışarak yeni bir mücadeleye atmak ve onu zafere ve sonuca götürmek, insan üstü çabalara ihtiyaç göstermiştir. Mustafa Kemal’in büyüklüğü, kurtarıcılığı bir yandan da buradan geliyor.
d. İsyanlar
1. Şeyh Eşref ayaklanması:
(26 Ekim-24 Aralık 1919)
Daha Milli Mücadelenin henüz başındayken gerçekleştirilmeye çalışılan Şeyh Eşref ayaklanması ibret vericidir. Atatürk’ün nutkunda özet olarak değindiği bu olay Bayburt’un Hart bucağında, kendisini şeriat sahibi ve beklenen Mehdi diye çevresine ve köylülere tanıtan sahte peygamber Şeyh Eşref’in çıkardığı çirkin bir gericilik olayı, bir ayaklanmadır. Hart, Bayburt ilçesinin 20 km. kadar kuzey batısında bulunan bir bucaktı. Burada oturan Şeyh Eşref adındaki bir yobaz bazı saf kişileri başına toplayarak kendisine özel bir mezhep kurmuştur. Çalışmalarının 1908’lere dayandığı anlaşılmaktadır. Şeyhin etkisi yavaş yavaş Bayburt, Sürmene ve Erzurum dolaylarına kadar da yayılmıştı. Şeyh Eşref’in kurduğu mezhep ya da tarikat, Müslümanlığın esaslarıyla çelişmekte, Müslümanlığı bozucu fakat kendisine ve bir takım insanlara çıkar sağlayıcı, çevresinde bir çeşit hakimiyet kurma amacına dayanıyordu. Ahirzaman Peygamberliğinden söz ederek, uydurma ve anlamsız sözlerle saf kişileri Müslümanlığın temel kural ve felsefesini bilmeyen ya da yanlış anlayan cahil insanları maksatlı olarak başka yönlere çekmek istiyordu. Milli duyguların bozulmasından yararlanarak kendi uydurmalarını yaymak istiyordu. Bunun için de Doğu bölgesinin en elverişli ve buhranlı bir aşamasında baş kaldırmaya, kimseyi dinlememeye koyulmuştu.