Millî birlik ihtiyacı
İktidar da muhalefet de zaman zaman millî birliğe ihtiyaç olduğundan söz etmektedir. Asker, polis ve sivil 13 kişinin PKK tarafından hunharca katledilmesi, bütün millet tarafından lanetle karşılanmıştır. İktidar da HDP dışındaki muhalefet de bu vahşi eylemi kınamıştır. Bu hadise, PKK ve onu destekleyen devletlere karşı millî birlik ruhu içinde olmamız gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Millî birlik sağlanmasının ilk şartı iktidarın söylemini değiştirmesidir. Aynı zamanda AKP Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan her konuşmasında CHP'yi suçlamaktan, "Bay Kemal" demekten, "yüzsüz, terbiyesiz" demekten vazgeçmelidir. Milletin en az %25'ini temsil eden bir partiye sürekli olarak çatılmakla millî birliğin sağlanması mümkün değildir.
AKP, on sekiz yıldır iktidardadır. On sekiz yıl içindeki olumlu işleri sahiplendiği gibi olumsuz işleri de samimiyetle sahiplenmelidir. Son katliam olayı dâhil bütün olumsuzlukların ilk sorumlusunun iktidar olduğu unutulmamalıdır. Bu, çok basit bir gerçekliktir: Bir ülkeyi kim(ler) yönetiyorsa olumlu ve olumsuz sonuçlardan da o(nlar) sorumludur.
Bu gerçeklik karşısında iktidara düşen, olumsuz sonuçlarda da sorumluluğu kabul etmektir. AKP ve onu yönetenler, FETÖ konusunda olduğu gibi, PKK konusunda da yanlış işler yaptıklarını itiraf etmelidirler. Açılım sürecinin ciddi bir yanlış olduğunu, bu yüzden çok kayıplar verdiğimizi açık yüreklilikle söylemelidirler. Ancak bunları söyleyerek muhalefete dönebilirler ve "Gelin, PKK ve iş birlikçilerine karşı hep birlikte hareket edelim, aynı söylemlerde birleşelim." diyebilirler. Bazı dönemlerde, özellikle açılım sürecinde PKK ve onun siyasi emellerine karşı zihinlerin karışık olduğu görülmüştür. Bugün bu konuda bir zihin karışıklığı yoktur. İktidar da HDP hariç muhalefet de PKK ve iş birlikçilerinin karşısındadır. Yani el ele vermenin tam zamanıdır.
Ancak tekrar belirtmem gerekir ki bu yolda ilk adımın iktidardan gelmesi gerekir. İktidar sorumluluklarını kabul edecek ve muhalefeti suçlamaktan vazgeçecek. Bir yandan muhalefete ve onun temsilcilerine hakarete, aşağılamaya varan ağır sözler söylemek bir yandan da "birlikte yeni anayasa yapalım" demek çok yaman bir çelişkidir.
İktidarın açık yüreklilikle, samimiyetle belirtmesi gereken daha birçok konu vardır. Yalnız muhalefet değil, milletin büyük bir bölümü, iktidarın niyetlerinden endişe duymaktadır. "Yeni anayasa, kurucu anayasa, 1921 anayasasının ruhu" gibi söylemler, tek parti denilerek cumhuriyetin ilk yıllarına yapılan suçlamalar endişeleri artırmaktadır. İktidar ve onun başında bulunan Erdoğan açıkça ve ısrarla belirtmelidir: Bizim rejimi değiştirmek gibi bir amacımız yoktur. Cumhuriyetin temel ilkelerinden, laiklikten vazgeçmek gibi bir amacımız yoktur. Türkiye'nin millî ve üniter yapısını değiştirmek gibi bir amacımız yoktur. Türkiye, bir Türk ülkesidir ve bütün vatandaşlarımız Türk'tür.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları da açıkça belirtmelidir: PKK ve onun liderleriyle görüşmeler yapmamız, bunun sonunda fiilî mücadeleden vazgeçmemiz büyük bir yanlış olmuştur. Hendekler ve yüzlerce şehit bu yanlışın sonucudur. Türk devleti artık bu hataları tekrar yapamaz ve yapmayacaktır.
Şunlar da söylenmelidir: Fethullahçı terör örgütünün ne kadar sinsi bir yapılanma olduğunu fark etmedik ve onlara çok büyük imkânlar sağladık; devlete sızmalarına ve devlet içinde yapılanmalarına göz yumduk; hatta yardım ettiğimiz de oldu; Ergenekon ve balyoz diyerek millî güçlerin tasfiye edilmesine ve örgütün orduya daha çok sızmasına yol açtık. Ama artık bu örgütün ihaneti ortaya çıkmıştır ve devletimizin bütün organlarıyla örgüt yok edilmeye çalışılmaktadır. Örgütün samimiyetine inanıp ona ve başındaki zata övgüler düzen pek çok arkadaşımız olmuştur. Geç de olsa bu arkadaşlarımız örgütün ihanetini anlamışlardır. Şimdi samimiyetle örgütün karşısında yer alan bu arkadaşlarımızı partimizde tutmaya devam ediyoruz ve onların örgütün karşısında yer almalarını bir kazanç kabul ediyoruz.
İktidarın samimi itiraflarının muhalefette de karşılık bulacağını düşünüyorum. O zaman Kılıçdaroğlu ve arkadaşları da şunları söyleyebileceklerdir. Evet, biz iktidarda değildik ve dolayısıyla FETÖ mensuplarının devlete sızmalarında bir sorumluluğumuz yoktur. Fakat biz de bazen demokrasi uğruna, bazen hizmet yapıldığını, bazen de iktidarı yıprattıklarını düşünerek onların yanında yer aldık. Bazı arkadaşlarımız bu konuda hayli ileri de gittiler. PKK ve HDP konusunda da bazı arkadaşlarımız yanılgı içinde oldular ve yanlış söylemlerde bulundular.
Yukarıda belirttiğim yüzleşme ve itiraflardan sonra millî birlik ihtiyacını sağlamaya doğru adımlar atılabilir. Ne dersiniz aziz okuyucular, bu konuda bir ümidimiz olabilir mi?