Mülkiye Başmüfettişi Recep Muhlis Gür uzun araştırmaları ve mesleki tecrübeleri ışığında kaleme aldığı, "Liderin Kitabı" ile yıllar boyu tartışılan, "Lider mi doğulur? Lider mi olunur?" sorusunun cevabını arayıp liderliğin sırlarını okurlarıyla paylaşıyor. Türkiye'nin çeşitli ilçelerinde Kaymakamlık, İçişleri Bakanlığında Daire Başkanlığı ve Mülkiye Müfettişliği yapan, Recep Muhlis Gür'ün "Liderin Kitabı" adlı kapsamlı eseri, 26 senelik emeğinin ürünü. Kitapta; dünyaca tanınmış liderlerin şahsî kabiliyet ve özellikleri; bulundukları noktalara nasıl geldikleri, nasıl bir irade kuvveti ve nasıl bir maharetle insanlara yön verdikleri, milyonları arkalarından nasıl sürükledikleri ve erişilmez ustalıklarıyla emsalsiz başarılara nasıl ulaştıkları ayrıntılarıyla ele alınıyor. Her lider adayı ve yöneticinin elinin altında bulunması gereken kitap; *Liderin Vasıfları *Liderin Karakteri Üzerine *Akıl, Sezgi ve Deha *Bilgi *Tecrübe *Zamanı Kullanma *Karar Verme *Liderin Halkla İlişkisi *Çalışma Arkadaşlarıyla İlişki *İşe Adam Bulma *İstişare *Ceza ve Ödül Verme *Öfke ve Heves *Emir Verme *Risk Alma *Sır Saklama *Adalet *Sevk ve İdare Sanatı *İdare Sanatının İncelikleri başlıklı 19 bölümden oluşuyor.
İdarecilikte tecrübenin yerinin her şeyden önce geldiği için "Anadan lider olarak doğmuş!" olanların yazacaklarının çok büyük değer ifade ettiğini vurgulayan Recep Muhlis Gür, kitabı hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:
Liderlik Sanatı denilen, bilinen ve meçhul kalmış taraflarıyla o sonu olmayan mesleğin, en iyi ve en mükemmel nasıl yapılması gerektiği üzerinde derinlere dalan araştırmalar yaptım, fikir yürüttüm. Bu arada sevk ve idarenin gizli kalmış sırlarına, bilinmeyen inceliklerine ulaşmaya çalıştım. İdarecilik bir ilimdir; ve bu da diğerleri gibi sonu olmayan bir ilimdir.İdarecilik mesleğiyle ilgilenenlerin çoğu bilir, bu meslekte "İdarenin kitabı yoktur" diye bir söz söylenir. Bu sahada fikir yürütenler bunu, idareciliğin sadece doğuştan gelen kabiliyet ve tecrübeyle elde edilen bir özellik olduğunu belirtmek için söylerler. Çoğunluğun bu görüşüne karşılık bazıları da bunun aksini iddia ederler; "İdarenin kitabı niye olmasın ki?" derler.
Ben de kolları sıvadım ve gerçek Lideri aramak için yollara koyuldum. Elbette onu bulmam kolay olmadı. Zira devlet idaresi sahasında Doğu'da ve Batı'da yazılmış bana tam anlamıyla örnek teşkil edebilecek bir kitap hemen hemen yoktu. Rastlayabildiğim, bulabildiğim ise insanlığın kuruluşundan, bin yılların birikiminden yazıya dökülmüş ve günümüze ulaşabilmiş birkaç kitaptı; ve onlar da yüzyıllar öncesinde hükümdarlar için yazılmış, içinde yer yer idareye yarayan bilgiler olmakla beraber bir çok bakımdan geçerliliğini kaybetmiş ahlakî nasihatler veren eserlerdi.
Dünya kurulduğundan beri günümüze kadar gelmiş geçmiş, peygamberler dâhil olmak üzere Doğu'da ve Batı'da büyük dediğimiz hükümdar, kral, hakan, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, vali, komutan gibi ne kadar isim yapmış Lider varsa bunların tamamının hayatlarını okudum ve inceledim. Bu arada kötü şöhrete sahip olanlar hakkında bilgi toplamayı da ihmal etmedim. 1988 senesinden başlayarak tam 26 sene, yoğun iş yüküme rağmen tatil ve izinli günlerim ile gecelerimi değerlendirmek suretiyle okudum, araştırdım, tetkik ettim. Bir Liderin nasıl olması gerektiği, insanları nasıl yönetmesi gerektiği üzerinde kafa yordum. İdarecilik ve müfettişlik hayatımdan yaşadığım, müşahede ettiğim örnekler verdim.
Önce ideal bir Liderin karakterinin nasıl olması gerektiği üzerinde durdum. Sonra idarede tecrübe, zamanı kullanma, karar verme, emir verme, risk alma gibi konuları inceledim. Son olarak da başarılı bir Liderin insanları nasıl idare etmesi ve yönlendirmesi gerektiğini anlatabilmek için Sevk ve İdare Sanatı'nı yazdım. Hülasa, mükemmel bir Liderin nasıl olması gerektiği, idare ederken nasıl hareket etmesi, nasıl bir metot kullanması ve nasıl bir yol takip etmesi gerektiği hususlarında kendi müşahedelerimle birlikte sonuçlara vardım.
Doğrusunu söylemek gerekirse Zamanı Kullanma ve Karar Verme konuları dışında, çoğu kitapta birkaç cümle veya birkaç paragrafla anlatılan konular bu kitapta 17 ayrı bölüm halinde ilk defa olarak bu kadar genişlikte ve bu kadar derinlikte ele alınmıştır. Bu arada bir idareciye lazım olabilecek bütün konulara yer verdiğimi de belirtmek isterim.
Kitap Aşkı Yayınları Tel:(0505) 216 49 80
***
Evliya Çelebi ile zamanda yolculuk
Türk büyükleri arasında önemli bir yeri olan, dünyaca tanınan önemli gezginlerden Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinden seçmeler, Ayben Acun'un editörlüğünde Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları'ndan çıktı.
Evliya Çelebi'nin büyük 'Seyahatname'si, kültür tarihi ve medeniyetimiz açısından paha biçilemez bir değere sahiptir. Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar gibi Osmanlı coğrafyası içinde kalan veya bu sınırların dışında bulunan medeniyetler hakkında verdiği bilgiler bakımından da son derece önemli bir başvuru kaynağıdır. Eser, sadece Evliya Çelebi'nin yaşadığı 17. yüzyıl Osmanlı toplumunun kültürel değerlerine değil, birçok farklı milletin birikimine de ışık tutmaktadır. 10 ciltlik Seyahatname incelenerek bu kitapta yer verilen seçme metinlerde, ağırlıklı olarak İstanbul, Osmanlı ve Anadolu coğrafyası, kutsal mekânlar ve kişiler hakkında bilgiler yer almaktadır. Eserdeki metinlerin seçiminde günümüzün okuruna hitap edebilecek konular olmasına dikkat edilmiş. Büyük Seyyah'ın üslubuna sadık kalınarak kitaba alınan metinlerle özellikle genç okuyuculara yeni ufuklar kazandırması amaçlanıyor.
Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları Tel:(0212) 526 16 15
***
HAFTANIN KİTABI:
Sözcüklerin sırrı peşinde
Kahve yokken "kahverengi"ne ne deniyordu?
"Unutmak" kelimesi sahiden "un"dan mı türemiş?
"Deniz, tanrı, ırmak, höşmerim"in nasıl bir ortaklığı olabilir?
"Begüm" sözcüğüyle "beğenmek" kelimesinin bir ilişkisi var mı?
Manisa'nın Alaşehir ilçesiyle Philadelphia adaş mı?
"Affetme"nin Türkçesi gerçekten yok mu?
Azami kaç kelime "ayak" anlamındaki "pa"dan türemiş olabilir?
"Götürmek" sözcüğünün kökü nedir?
"Avukat" ile "yalan"ın herhangi bir münasebeti olabilir mi?
Tuhafiyelerde tuhaf şeyler mi satılır?
"Eğitim" mefhumunun "eğip bükme"yle teması nedir?
Alp Paksoy'un kaleme aldığı, "Kök / Kelimelerin Serüveni" adlı bu ilginç çalışmada bunlar gibi yüzlerce kelimenin açıklamasını öğrenirken, etimolojinin dipsiz deryasında maceradan maceraya sürükleneceksiniz.
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
***
Yıllardan mısralara
Çok yönlü öğretmenlerimizden Mustafa Kılıç şiirlerini "Ferahname" adıyla kitaplaştırdı.
1941'de Kayseri Develi'de doğan Mustafa Kılıç 1964'de İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nden birincilikle mezun oldu.
Aynı dönemde özel musiki ve hat dersleri de aldı. 30 yıl boyunca öğretmenliğe devam eden Mustafa Kılıç, yüzlerce öğrenciye hocalık etti.
Kütüphane müdürlüğü ve Milli Kütüphane'de yazma eserler uzmanı olarak da görev yapan Mustafa Kılıç, kurduğu koro ile tasavvuf musikisi faaliyetlerini de sürdürmektedir.
İletişim Tel:(0505) 519 67 68
***
KÜTÜPHANEMDEN:
Esrarengiz kadın ile antikacının aşkı
Bu hafta sizlerle tanıştıracağım kitap, ilk baskısı 1954 tarihini taşıyan, Cumhuriyet dönemi başarılı kadın romancılarımızdan Cahit Uçuk'un "Siyah Dantelli Şemsiye" adlı eseri. Gökhan Akçura, romanı konu edindiği bir yazısında "Siyah Dantelli Şemsiye" hakkında şunları yazar:
Romanın girişinde bir faytonun mesire yerine girmesiyle ortalığı saran "Siyah dantelli şemsiye!" diye bir fısıltı aktarılır: Yazar önce arabayı, sonra içindeki kadını anlatır. Giysileri bile gizemli bir kadındır bu: "Fakat asıl onun esrarını artıran siyah dantelli şemsiyesiydi. Böyle, siyah dantelli şemsiye o zamana kadar hiçbir genç kadının başını saklayarak onu kirpiklerini Kaf dağı ardına atmamış, halk dilinde türkülere, şiirlerin mısralarına mal etmemişti. Araba, kadın ve şemsiye, öyle merak verici bir düğümdü ki, bunu ancak şeytan bağlamış olabilirdi." Cahit Uçuk şemsiyeyi de uzun uzun anlatır: "Siyah dantelli şemsiyeyi, gene siyah dantelli ufak, ince bir el tutmaktaydı. Ancak kadın gözlerinde olan keskin bir dikkat bu üstün güzellikteki şemsiyeyi görebilirdi. Biçimi bir ipek kürenin tam yarısıydı. İçi yavru ağzı pembe muare, dışı krem benekli siyah tül kaplıydı. Bir serçe parmak inceliğindeki sapı billûrdan bir yuvarlak tutan altın bir kartal pençesile sonlanıyordu. Bu şemsiyenin cazibesini artıran, çevresindeki kat kat cömertçe çizgili siyah danteli idi. Rüzgârın en hafif soluğuyla çırpınarak uçan siyah danteller havadan daha hafif, zariften daha zarif, güzelliğin üstünde, büyülüydü." Yazar ardından sorar, "Bu genç kadın kimdi?" diye. Sonra da cevabını bulmamız için bütün romanı okumak zorunda bırakır bizi. Roman aslında bu "genç kadın"ın değil, ona âşık olan, ama bir türlü âşık olduğu kadının kim olduğunu öğrenemeyen antikacı bir aristokrat Osmanlı olan Ali Hüsrev'in hikâyesini anlatır.
(Ahmet Yabuloğlu)