Milletin vekili!

Lüks, şatafat, gösteriş... Kapitalist ekonomide gelir dengesizliğinin ortaya çıkardığı olumsuzluklar.

Özellikle siyaset kurumumuz bu konuda sınıfta kalıyor. Harcamaların kısıldığı, gösterişin azaltıldığı, vekillerin tasarruf yaptığı bir döneme şahit olmadık.

Kişi başına düşen gelir bakımından Türkiye'nin önünde olan ülkelerdeki siyasetçilerin hayatlarıyla, ülkemizdeki siyasilerin hayatlarını kıyasladığımızda önemli farklılıklar ortaya çıkıyor. Özellikle lüks, şatafat ve aşırı gösteriş ülkemizdeki birçok siyasetçinin olmazsa olmazı.

Türkiye'de iktidar olan veya iktidarın çevresinde dolanan siyasilerin zenginleşmediği bir dönem (Cumhuriyet'in kuruluş yılları hariç) neredeyse yok gibi.

Bu zenginleşme, beraberinde gereksiz harcamaların ve beklentilerin ortaya çıkmasına da neden oluyor. İl protokolünde geri sıralarda olan müdürler, bürokratlar bile ilk fırsatta makam araçlarını yenilemek için ödenek alma peşindeler.

Düzce eski Belediye Başkanı'nın "Herkeste Audi var, Passat mı çekeyim yanlarına" sözleri, klasik bir siyasetçi hastalığının dışa vurumuydu aslında. Kendilerine, bilgilerine, eylemlerine güvenmeyenlerin, maddi değerler üzerinden üstünlük sağlayacaklarını düşünmesi durumu.

Ve son derece acınılası bir durum.

2000 öncesini hatırlayın... O günlerdeki kriz ortamına rağmen Meclis'te milletvekillerinin oturacağı koltuklar özel kırmızı derilerle kaplanmıştı. Dönemin muhalefeti etkin ve medya da çok sesli olduğu için "Vatandaş açken, siz o koltuklarda nasıl oturacaksınız" diye büyük bir kamuoyu oluşturuldu. Özal geleneğinin temsilcisi olan ANAP iktidarı oldukça yıpranmış ve bir süre sonra da iktidardan düşmüştü.

Geçmişte, siyasilerin yaptıkları medya sayesinde epey göz önündeydi. 'Kimin, nerede, kaç evi, kaç arabası, bankada ne kadar parası olduğu var', sık sık araştırılırdı. Devlet ihalelerinden kimlerin zenginleştiği, kimlerin çevresini zengin ettiği bilinirdi.

Ama şimdi işler epey değişti. Tek başına iktidar gücünü perçinleyen AK Parti, bu gibi sorunları kamuoyuna mâl etmeden kendi içinde çözmeye çalışıyor. Aşırı zenginleşen, vatandaşlardan şikâyet alan siyasiler görevlerinden el çektiriliyor, partiye zeval gelmesin diye de haklarında herhangi bir hukuki süreç başlatılmıyor.

Bu durum ilerleyen yıllarda büyük sorunlara yol açacak ama şu anda AK Parti açısından her şey yolunda gözüküyor.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı için yapılan harcamalar ve ayrılan bütçe de epey tartışma konusu olmuştu. Muhalefet bu konuyu çokça gündeme getirdi.

Ama seçim sonuçları, bu tartışmaları kapattı. Milyonlarca vatandaşın bu harcamadan, lüksten, gösterişten çok da rahatsız olmadığı anlaşılmıştı; bir onaylanma vardı.

Şimdiki gündem ise AK Parti Milletvekili Kenan Sofuoğlu'nun son model süper lüks aracı. Piyasa değeri milyonlarla ifade ediliyor.

Sofuoğlu, hükümete yakın bir gazeteye verdiği röportajında "Kendi hayatımdan taviz vermeyeceğim" dedikten sonra "İnsanlar beni böyle sevdi. Nereden geldiğimi unutmadım. İstanbul'un lüks yerlerine yerleşmedim, sosyete arkadaşlarım yok. İnsanlar konuşmayı çok seviyor. İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar gibi yarıştığım ülke insanlarının ileri geri konuşmasına alışkınım da Türklerin hakkımda konuşmasına alışkın değilim." ifadelerini kullandı.

Devamındaki sözleri de çarpıcı: "'Lamborghini'ye binip niye partiye gitti?' dendi. Alnımın teriyle kazandığım parayla aldığım arabama bindim gittim. Kimse hesap soramaz. Lamborghini'ye binmekle burnu yükseklerde adam olmuyorsunuz. Milletin derdinden anlamaz deniyor. Bu işler bindiğiniz arabayla olmuyor."

Bu sözler yapılan eylemle ciddi bir çatışma gösteriyor. Sofuoğlu "İstanbul'un lüks yerlerinde oturmamayı ve sosyeteden arkadaşlarının olmamasını" artı değer olarak konumlandırırken, süper lüks araca binmeyi "normal" olarak değerlendiriyor.

Asıl problem ise bambaşka bir noktada ortaya çıkıyor. Sofuoğlu'nun aracı, yabancı uyruklu eşinin adına kayıtlı. Dolayısıyla yabancılara uygulanan vergi muafiyetinden faydalanıyor. Böylece 3 milyon 200 bin liralık vergiden kurtulmuş oluyor.

Sorun var mı, yasal olarak yok. Ama etik bir problem var. İnsanların bin 600 lira için madenlere girdiği, 3 bin lira için can verdiği ve vergilerini fazla fazla ödediği bir ortamda, "Milletin vekiliyim, ama aracım da... Ben kazandım" derseniz sizi sorgularlar, tepki alırsınız.

Bu ülkede mesaisine erken başladığı için gazi sayılmayan, terörle mücadelede kaybettiği uzvuna rağmen mağdur edilen binlerce insanımız var. Engelli de sayılmadıkları için vergi indirimi alamıyorlar. Sofuoğlu'ndan kat be kat fazla vergi ödüyorlar!

Siz bunları bile bile, "gösterişimden taviz veremem" diyorsanız sorgulanırsınız.

Yazarın Diğer Yazıları