Millete yasak teröriste serbest!

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının canları etrafına kurmaları gereken bariyerleri, o vatandaşlar, canlarının etrafına güvenlik, caydırıcılık vs. bariyerleri kurulmadığı için katledildikten sonra, yatırıldıkları musalla taşlarının etrafına kuruyorlar!

Önceki gün, 27 yaşındaki şehit Üsteğmen Enes Demir ve 24 yaşındaki Astsubay Doğukan Tazegül'ün Kocatepe Camii'nde yapılan cenaze töreninde genç bir adam, "şehidin güvenliğini(!)" sağlamak üzere oluşturulan etten duvarı yarmaya çalışıyordu;

- Devre arkadaşım benim... Isparta'dan geliyorum içeriye giremiyorum; silah arkadaşım, beni nasıl içeriye almıyorsunuz...

Nazım Hikmet şiiri gibi memleket; tecritteki adamın mektuplarına döndü hemen her yazdığımız yazı:

"Gökyüzünü başımın üstünde görmek bana yasak..."

"Bana kendimden başkasıyla konuşmak yasak..."

Yasak hemşerim yasak;

Bana şehidimle vedalaşmak, helalleşmek bile yasak;

-iken...

Son klişemizle tanımlamak gerekirse "devleti kalbinden vuran terörist" için, o alçak, o hain için taziye törenleri tertip etmek serbest;

Bariyer yok ona!

Set yok... Engel yok... Katiline dua etmek filan ister diye zahir(!) halka açık bombacının taziyesi!

Demedi demeyin üç vakte kalmaz bir de anıt mezarını dikerler Enes'lerin, Doğukan'ların sızım sızım sızlayan kemiklerinin üzerine!

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, içinde yaşadığınız topluluğa karşı görevlerinizle çerçeveler "hak ve özgürlük"leri;

Terör örgütü ve bu kepazeliğin hamisi durumundaki siyasi uzantılarına "bu topluma karşı sorumluluklarının gereği"nden yola çıkarak "yasımıza saygı" çağrısında bulunma gülünçlüğüne imza atacak değilim. Ama tam da bunu, hiç değilse, en azından, bari, yasımızı yaşama hakkımızı korumasını "devlet"ten bekliyorum!

Devleti tam kalbinde, başınıza yıkmak üzere bombalayanların ruhuna kurulan dua çadırlarını başlarına yıkmayıp da yüreğimize oturtuyorsanız böyle taş gibi;

Hakkımız helal olmasın hiçbirinize!

*

Terörle mücadelede "tatil" dönemi!

Biri, turizmi 255 milyonluk hibe, 280 milyonluk ödeme kolaylığı, uçuş desteğiyle filan canlandırabileceğini zanneden Başbakan'a haber versin;

sektördeki tıkanmanın temel sebebi dedikleri gibi "terör" ise ve sebep ortadan kalkmadan sonucu değiştirmek de mümkün olamayacağına göre, seyahat acenteleriyle, işletme sahipleriyle değil MGK üyeleriyle hazırlamalı Turizm Acil Eylem Planı'nı!

*

Başlatma madenuna

"...İnsanoğlu kalkınma, daha çok kâr, daha fazla üretim ve tüketim bahanesiyle üretemeyeceği tek şey olan tabiatı çılgınca ve bilinçsizce tüketmektedir.

Oysa tabiatın yok edilmesi demek insanın yoksullaşması ve sağlığının bozulması demektir.

Artvin il merkezinin üst tarafında, millî parka 500 metre, Kafkasör turizm merkezine 1 km. mesafede, 12'si dünyada başka yerde olmayan, 200'e yakın bitki türü ve yaban hayatının yoğun olarak hüküm sürdüğü yeşilliklerin ortasında, altın, bakır ve çinko arama çalışmaları yapılmaktadır.

Bu maden arama çalışmaları asit karakterli kirleticilerden dolayı öncelikle çevrenin en temiz suyunun ve tatlı su ekosistemin sonu olacaktır.

ÇED raporu hazırlanmadan Kafkasör ve Cerattepe'de çıkarılmak istenen altın, bakır ve çinko madeniyle ilgili çalışmalar, siyanür kullanılmamasına rağmen doğayı ciddi şekilde tahrip etmiştir.

Yüzde 60 eğimli, heyelanlı bir bölge olan Artvin ilimizde, bu maden çalışmaları heyelanları daha da artıracaktır.

Artvin ilinin ortadan kalkmasına sebep olacak sonuçların ortaya çıkma ihtimali yüksektir..."

Bu sözleri 2002 yılında söylemişseniz "bakan" oluyorsunuz, 2016'da söylerseniz "terörist"!

***

Şaka değil... Günlerdir gazeteler yazdı çizdi denk gelmişsinizdir;

Ne Cerattepe'yi işgal eden zihniyete zeval gelmesin diye işgalci muamelesi görerek, TOMA'yla, gazla, copla geri püskürtülmeye çalışılan "toprağına sevdalı" yöre halkına, ne "aktivist"lere, ne "çevre gönüllüleri"ne, ne de "direnişçi"lere ait değil bu ifadeler.

Tam tersine, vatan toprağı namustur; satılamaz, peşkeş çekilemez, peşkeş çekilmesi sineye çekilemez düsturuyla kendini Doğu Karadeniz'in o eşsiz yaylalarına vuranların öfkesinden belki de bahse konu maden şirketinin sahibinden bile çok nasibini almış AKP'li bir bakan söyledi hepsini. Üstelik de TBMM kürsüsünden.

Faruk Çelik o günlerde Bursa'nın Artvinli milletvekiliydi.

Partisi vekillik kütüğünü kaydırdıktan sonra şimdi Şanlıurfa milletvekili ama Artvinliliği baki mi orası şüpheli...

Çünkü "Artvinli Faruk Çelik", yukarıdaki o her satırına imzamı atabileceğim konuşmayı yapan Faruk Çelik gazeteciler kendisine Cerattepe'yi sorduğunda "şimdi Antalya'da EXPO'nun güzelliğini yaşayalım" deyip geçmez, geçemezdi.

2002'de TBMM'de "yöredeki sivil toplum kuruluşlarının sesi" olan Faruk Çelik eğer kendini hâlâ azıcık Artvinli hissediyorsa, -hoş, bunun için bir hemşerilik hukukuna da gerek yok insan olmak kâfi- seçim bölgesine ithafen kameraların karşısına geçip de "Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar"ı söylediği gibi gider Cerattepe'ye, alır yanına Artvinli gençleri, geçer TOMA'ların önüne ve günlerdir sosyal medyayı alt üst eden o "direniş marşı"nı söyler birlikte:

- ELİŞMA ARTVİNUMA

CERATTEPE BİZUMDUR

BAŞLATMA MADENUNA

ARTVİNUN ÜST TARAFİ

ALTUNDAN DA ZENGİNDUR

HA BU İŞİ YAPARSAN

ALLAH BELANİ VERUR!..

Ha söylemezse mi?

Hani "burası heyelan bölgesi, maden çalışması Artvin'i haritadan siler" diyor ya, bundan sonraki ilk yağmurda, Allah korusun tabiat intikamını almaya kalkarsa Sayın Çelik de kalır altında;

Vebaldir.

*

Ama adaletsizlik bu(!)

1-379.jpg"Terörist Can Dündar ve Erdem Gül" dubleks dairede, bir eli yağda öbür eli balda yaşayacak ama "gazeteciler" maaşlarıyla kafalarını zar zor sokabildikleri bir göz odalarında sürüm sürüm sürünecekler...

Vicdanı sızlıyor insanın...

Bence Adalet Bakanlığı duruma derhal el atsın bu azılı teröristlerin "lüküs hayat"larına daha fazla göz yummasın. Hatta derhal "zindan gibi sokaklara" salınmalarını sağlasın.

Madem bu kadar beğenmişler, içleri akmış, gözleri kaymış Silivri'de, "birinci sınıf malzeme"yle döşeli, konforlu dubleks konutlarda da bu habere imza atan arkadaşlar kalsın!

Şu manşetten sonra haksız mıyım!

Yazarın Diğer Yazıları