Millet-İbrahim
Açılım süreci konjonktüründe sıkça telâffuz edilirdi bu kavram; 'Millet-İbrahim'. Yine gündeme geldi.
"Adem ile Havva'dan geldiğimize göre, nihâyetinde orada toplanıyoruz, aynı milletteniz hepimiz, biz bölmek isteyenler ihânet içindedir" diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Aslında, ülkemize has bir birlik mesajı vermek istiyor, tabii bahsettiği birlik içine Ortadoğu'daki Müslümanları hassaten dâhil ederek, Suriye özelinde bilhassa. Oradan HDP'ye vuruyor, "Kürtler ve biz aynı dinin mensubu olarak bir milletiz, siz bölücüsünüz" diyor.
El-hak doğrudur. Kürtler ve biz aynı coğrafyada bin yıldır aynı dinin mensubu, aynı peygamberin ümmeti olarak birlikte yaşamışız, bir tarağın dişleri gibiyiz. Diğerleri gibi. Cumhurbaşkanının Çerkezler, Boşnaklar, Gürcüler, Arnavutlar diye sıralayarak sıkça zikrettiği ve ülkemizde birlikte yaşadığımız toplumlar vardır ve herkes hukuk önünde eşittir ve hukuk önündeki kimliğinin adı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır.
Buna itiraz eden bir kesim de yoktur, PKK ve siyâsî örgütlenmesi olan HDP hâricinde. Onların 'anayasal vatandaşlık talebi' işte bu birliğin temeline konan dinamittir ki onlara bu küstahlığı ve şımarıklığı veren de çok büyük ölçüde AKP iktidarlarıdır ve dahi bilhassa 'açılım ve barış süreci' denilen tarihî yanılgıdır. Bu tarihî yanılgının şımarttığı bir başka kesim de, medyadaki İslâmcı kalemlerdir ki, bu kesimin 'Öcalan güzellemeleri'yle şuur altları harekete geçmiş, bir yandan da Türklük aşağılamalarını pervâsızca sütunlarından ve televizyon ekranlarından adetâ kusmuşlardır.
Aynı kesimler, aynı kalemler, aynı siyâsîler 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte tornistan ederek Arif Nihat Asya'dan şiirler okuyarak Türklük vurgulamaları yapmışlar, daha önce 'bu millet' diye andıkları milletin adını 'Türk milleti, büyük Türk milleti, aziz Türk milleti' olarak demokrasi mitinglerinde yeniden kodlamışlar, nihâyet Cumhurbaşkanı da Türklük vurgularını arttırmış ve 'Turan ideali'nden bile bahseder olmuştur.
Zikirleri konjonktüre göre değişiklik arz ettiği için 14 yıldır ülkeyi idare eden bu siyâsî geleneğin millet kavramı konusundaki gerçek fikirleri net değildir. Bu siyâsî geleneğin millet kavramı konusundaki bulanıklığı bir vak'a iken, buna bilimsel, fikrî, kültürel, ideolojik ve siyâsî bir cevaplar veremeyen / vermeyen Türk milliyetçiliği asıl haber değeri olan konumuzdur.
"Millet-i İbrahim diye bir millet yoktur, onu adı ümmettir ve milleti yok sayamaz" diyecek bir Türk milliyetçisi akademisyenimiz yok mudur?
"Milet-i İbrahim bir turşu kabı mıdır ki, içine her milleti alsın" diyecek bir Türk milliyetçisi kültür adamımız yok mudur?
"Bu ülkede birlikte yaşadığımız ve adına millet denen hangi toplum var ise, hepsi bir tarağın dişleri gibi eşittir, hiçbirimizin diğerine yaratılış üstünlüğü yoktur, fakat Türkiye Cumhuriyeti Türklerin patronajındadır, tapusu Türklerindir, imarı Türklerindir, tarihi Türklerindir, üzerindeki eserleri Türklerindir, Akif'i Türk yapan doğduğu yer değil, yazdığı İstiklâl Marşı'dır, Sinan'ı Türk yapan etnik aidiyeti değil Süleymaniye'dir, Şemseddin Sami'yi Türk yapan Fraşeri soy adı değil Kâmus u Türki'sidir" diyecek bir Türk milliyetçisi siyasetçimiz yok mudur?
Tabelâsında 'milliyetçi' kavramı taşıyan siyâsî parti, tabelâsında 'Türk' yazan ocak mensupları ne iş yaparlar ve ne için vardırlar?
Bunu bile konuşmayacaklarsa, buna bile bir cevapları yoksa, bunu bile dert edinmeyeceklerse ne için vardır bu yapılar?
Türk milliyetçileri için soracak soru çok…
Cevapları mı?
Mesele orada işte…