Millet, Birey ve Cumhuriyet: Hukuk, Eğitim, Liyakat

Millet, Birey ve Cumhuriyet: Hukuk, Eğitim, Liyakat

Prof. Dr. Kemal Duruhan yazdı: Millet, Birey ve Cumhuriyet: Hukuk, Eğitim, Liyakat

Mümtaz Turhan, Avrupa zihniyetinin üç temel unsuru olarak kanun, bilim ve birey kavramlarını vurgular. Avrupa medeniyeti, bu ilkeler çerçevesinde şekillenmiş; hukukun üstünlüğü, bilimsel düşünce ve bireyin özgürlüğü, toplumsal gelişimin temel dinamikleri olmuştur. Bu unsurlar bir arada işlediğinde, toplumlar ilerler ve refah seviyeleri yükselir. Ancak, hukukun zayıfladığı, bilimin yerine hurafelerin geçtiği ve bireyin sürü psikolojisine hapsolduğu toplumlarda ise gerileme kaçınılmazdır.

Türkiye Cumhuriyeti, bu gerçekleri göz önünde bulundurarak, çağdaş bir devlet inşa etme yolunda hukuk, eğitim ve liyakat ilkelerini esas almıştır. Cumhuriyetin kurucu felsefesi, Ziya Gökalp’in ifadesiyle “Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, Garp medeniyetindenim” anlayışı üzerine oturmuş, Osmanlı’dan devralınan medeniyet yönelimi, Cumhuriyet devrimleriyle kurumsal bir yapıya bürünmüştür. Toplumsal dönüşüm, bireyin ön plana çıkarıldığı, hukukun üstünlüğüne dayalı ve eğitimle güçlendirilmiş bir yapı hedeflenerek gerçekleştirilmiştir.

Hukuk: Adaletin Temeli

Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından biri, hukukun üstünlüğünü esas alan bir devlet yapısının inşa edilmesidir. 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu, birey haklarını güvence altına alarak, eşit yurttaşlık anlayışını hayata geçirmiştir. Hukukun egemen olduğu toplumlarda keyfi yönetimlerin önüne geçilir ve toplumun tamamı, ortak bir adalet sistemi içinde güvende olur. Türkiye’nin modernleşme süreci, hukukun bu belirleyici rolü sayesinde hız kazanmıştır.

Eğitim: Aydınlık Geleceğin Anahtarı

Eğitim reformları, Türkiye’nin çağdaş dünyayla entegre olabilmesi için atılmış en önemli adımlardan biridir. 1928’de gerçekleştirilen Harf Devrimi, halkın okuma-yazma oranını artırarak bilginin yayılmasını sağlamış, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitimde birlik ve laiklik esas alınmıştır. Eğitimin toplum üzerindeki en büyük etkisi, bireyi özgür düşünen, üreten ve sorgulayan bir yapıya kavuşturmasıdır. Cehaletin hâkim olduğu toplumlarda, bilim yerine hurafeler geçer, bireyin iradesi yok sayılır ve toplumsal gelişim sekteye uğrar.

Liyakat: Ehliyet ve Adaletin Birleşimi

Devletin sürdürülebilir ve sağlıklı bir yapıya sahip olması, görev ve sorumlulukların ehil kişilere verilmesine bağlıdır. Liyakat esasına dayalı bir yönetim anlayışı, bireylerin hak ettikleri konumlara ulaşmasını sağlar ve toplumsal huzuru pekiştirir. Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü, yönetimde bilimsel ve akılcı kararların esas alınmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Liyakatın göz ardı edildiği sistemlerde ise çöküş kaçınılmaz hale gelir.

Baas Rejimlerinin Çıkmazı: Suriye ve Irak Örnekleri

Orta Doğu’daki Baas rejimleri, etnik ve mezhepsel temellere dayalı yönetim anlayışlarıyla, toplumsal bütünlüğü sağlayamamış ve kendi içinde çatışmalara sürüklenmiştir. Suriye ve Irak örnekleri, bireyin, hukukun ve liyakatin yok sayıldığı devlet yapılarının nasıl çöküşe sürüklendiğini gözler önüne sermektedir. Suriye’de azınlık olan bir mezhebin, çoğunluğu baskı altına alarak kurduğu yönetim modeli, ülkeyi kanlı bir iç savaşa sürüklemiştir. Irak’ta da benzer bir süreç yaşanmış, mezhepçi ve ayrımcı politikalar, devleti zayıflatarak toplumsal barışı imkânsız hale getirmiştir. Bu tür yönetimler, hukuk yerine keyfiliği, liyakat yerine sadakati, eğitim yerine propagandayı merkeze aldıkları için krizlerle boğuşmaktan kurtulamamışlardır.

Sonuç: Cumhuriyet Değerlerine Sahip Çıkmak

Türkiye, tarihsel süreçte yönünü Batı medeniyetine çevirmiş, çağdaş hukuk, eğitim ve liyakat ilkeleriyle şekillenen bir devlet yapısı kurmuştur. Cumhuriyet değerleri, bireyin özgürleşmesini, toplumun hukuk içinde yaşamasını ve bilimin rehberliğinde ilerlemesini sağlamıştır. Baas rejimlerinin yaşadığı çıkmazlar, Türkiye için önemli bir ders niteliğindedir: Etnik ve mezhepsel temelli yönetimler, bölünmelere ve çatışmalara yol açarken, liyakat yerine sadakati esas alan yönetimler, devletin çöküşünü hızlandırmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, bu temel ilkelerle mümkündür. Hukukun üstün olduğu, eğitimin öncelendiği ve liyakatin esas alındığı bir yönetim anlayışı, milletin geleceğini güvence altına alacaktır. Atatürk’ün mirası olan bu değerler, sadece geçmişin değil, aynı zamanda Türkiye’nin geleceğinin de teminatıdır.