İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa- Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı'ndan Doç. Dr. Ömer Faruk Beşer, her yıl yaklaşık 1.7 milyar çocukluk çağı ishal vakası görüldüğünü ifade ederek, mide ve bağırsak enfeksiyonlarının ciddiyetine dikkat çekti. Doç. Dr. Ömer Beşer, mide gribine yakalanma nedenlerinin rotavirüs başta olmak üzere adenovirüsler, norovirüsler ve astro virüsler olduğunun altını çizdi.
“YAYILMASININ BİRÇOK YOLU VAR”
Gastroenteritin yayılmasının birçok yolu olduğunu söyleyen Doç. Dr. Ömer Beşer, alınması gereken önlemleri şöyle açıkladı:
“Genellikle mide gribi olarak anılsa da, gastroenterit ile grip aynı şey değildir. Grip, yalnızca solunum sisteminizi yani burun, boğaz ve akciğerlerinizi etkiler. Gastroenterit ise bağırsaklarınıza saldırır. Gastroenteritin yayılmasının birçok yolu vardır. Virüsü olan biriyle temas, kirlenmiş yiyecek veya su, içme suyunda ağır metaller (örn. arsenik, kadmiyum, kurşun veya cıva), bazı deniz ürünlerinde bulunabilecek toksinler, tuvalete gittikten veya bebek bezi değiştirdikten sonra yıkanmamış eller, narenciye ve domates gibi çok asitli yiyecekler yemek, antibiyotikler, antasitler, laksatifler ve kemoterapi ilaçları gibi ilaçlar gastroenteritin bulaşmasına ve yayılmasına neden olabilir.”
Gastroenterit bağırsak enfeksiyonuna yakalanmamak için hijyen ve temizliğin oldukça önemli olduğunu belirten Beşer, “Sık sık ellerinizi yıkayın ve çocuğunuza da özellikle tuvalet sonrası el yıkama alışkanlığını kazandırın. Bebeğinizin bezini değiştirdikten sonra, yemek hazırlamadan ve yemeden önce ellerinizi yıkamayı ihmal etmeyin. Evinizde viral gastroenterit varsa, evinizi dezenfekte etmeyi ve kirli çamaşırlara çıplak elle dokunmamaya özen gösterin. Rotavirüsün neden olduğu gastroenterite karşı rotavirüs aşıları etkilidir. Çocuklara yaşamın ilk yılında verilen aşı, bu hastalığın şiddetli semptomlarını önlemede etkili görünmektedir” dedi.
HER YIL KAÇ ÇOCUKTA GÖRÜLÜYOR
Doç Dr. Beşer, gastroenteritin en önemli belirtisinin sulu ishal olduğuna dikkat çekerek, “Dünya genelinde sağlık kurumlarına yapılan başvurularda ishalli hastalıklar en sık rastlanan rahatsızlık olarak gösterilmektedir. İshal ve ishalle bağlantılı hastalıklar her ne kadar tüm dünyada yaygın olsa da, görülme sıklığı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ve beslenme sorunu yaşayan çocuklarda daha fazladır. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2017 yılı Mayıs ayında yayınladığı raporda, her yıl yaklaşık 1.7 milyar çocukluk çağı ishal vakası görüldüğü ve maalesef ki teşhis ve tedavi eksikliği sebebiyle her yıl yarım milyondan fazla çocuğun hayatını bu sebeple kaybettiği belirtilmektedir” ifadelerini kullandı.
“Mide ve bağırsak enfeksiyonlarının ne kadar ciddi olduğuna ve sıklıkla yaşandığına ailemizde veya çevremizde yaşanan vakalarla şahit oluyoruz” diyen Beşer, “Durumun ciddiyetini Dünya Sağlık Örgütü’nün 2008 yılı verilerine bakarak da anlayabiliyoruz. Bu verilere göre ishal, yılda 1.25 milyar vaka ile 1-59 ay grubunda en sık görülen hastalık olarak kayıtlara geçmiştir. Bir yılda 9 milyona yaklaşan 5 yaş altı çocuk ölümlerinin yüzde 68’i enfeksiyon kaynaklı olup, enfeksiyon ölüm nedenleri arasında Zatürre (Pnömani) yüzde 18 ile ilk sıradayken İshal (Diarrhea) ise yüzde 15 ile ikinci sırada yer almaktadır. Akut ve kronik enfeksiyonların çocukların doğrusal büyümesinde oluşan eksiklik ile doğrudan ilişkili olduğu düşünüldüğünde, ishal ve sebebiyet verdiği gelişim eksiklikleri daha da önemli bir hale gelmektedir” diye konuştu.
AİLELER DİKKAT
Doç. Dr. Beşer, Gastroenterit enfeksiyonlarının akan, sulu kaka ve bazen kusmaya neden olduğunu ve bu nedenle çocukların bol sıvı alması gerektiğini vurguladı ve bebekli aileleri uyardı. Beşer, “Bebeğiniz 6 aylıktan küçükse, ateşi 38.9 derece veya üzerindeyse, kusma veya ishal varsa acilen doktorunuzu aramalısınız. Bebekler hızla susuz kalabilir” dedi.
Doç. Dr. Beşer, gastroenterit enfeksiyonu yaşayan çocukların beslenme düzeniyle ilgili şu önerilerde bulundu:
“Akut ishal neticesinde gözetim altına alınan çocuklarda sık olarak bulantı, kusma, karın ağrısı, kramp, ateş ve dehidratasyon gibi bulgular raporlanmıştır. Dikkat edeceğiniz gibi yaşanan bu problemlerin hemen hepsinde vücut ciddi derecede sıvı kaybetmektedir. Bu durum, aynı zamanda vücudun besin kaybetmesi anlamına da geliyor ve hayatın mikro boyutta devamı için kritik bir öneme sahip. Protein, karbonhidratlar ve yağ gibi makrobesinlerdeki eksiklikler, protein-kalori malnütrisyonu denilen durumu (PCM) tetikler ve bu durum mikrobesin eksiklikleri ile birleştiğinde, yılda yüz milyonlarca hamile kadın, yaşlı ve özellikle de küçük çocukta görülen en önemli beslenme sorunları arasında kabul ediliyor. Dünya genelindeki ve ülkemizdeki çalışmalara bakıldığında, yetersiz beslenme, gelişmekte olan ülkelerde özellikle yaşamın ilk 5 yılında çocuk ölümlerinin altında yatan en önemli nedenlerden biri olarak hala ciddiyetini koruyor. Yetersiz beslenme üzerine yapılan araştırmalar, özellikle, protein kalorili yetersiz beslenmeden kaynaklanan doğuştan gelen bağışıklık tepkisindeki kusurların, yetersiz beslenen çocukların enfeksiyona yatkınlığına katkıda bulunabileceğini gösteriyor. Ayrıca, birkaç çalışma, yetersiz beslenmenin, yetersiz beslenen çocuklarda hücre aracılı bağışıklığın bozulmasıyla da ilişkili olabilecek sitokin üretimini ciddi şekilde bozduğunu da göstermiştir.”
İHA