MHP’yi içten oymak!
15 yıldır MHP’yi iktidara taşıyamayan, bir dönem Meclis’ten mahrum eden Sayın Devlet Bahçeli, yeniden Genel Başkan seçilir seçilmez bu gidişattan rahatsız olduğu için Genel Başkanlık seçiminde kendisi ile yarışanları MHP’yi içten oymak, MHP’ye tuzak kurmak, parti içine dedikodu sokmak ve MHP aleyhinde entrika çevirmekle suçlayıverdi.
Yani Bahçeli’nin “Küçük olsun, benim olsun” derdi depreşti. Önünde Belediye, Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler olan bir parti Genel Başkanı olarak dâvâ arkadaşlarını kucaklaması gerekirken “intikam” psikolojisine büründü. İşte bir partiyi, bir dâvâyı asıl “içten oymak” bu olsa gerek.
Girilen her seçimin kaybedilmesi de bu tür “içten oymalar” sebebiyle değil midir? Dağ gibi bir “küskünler ordusu” oluşturulmuş, bu davaya 30 yılını, 40 yılını veren insanlar kendine rakip oldular diye “hain” ilân edilmiş, darp ve tehdit dâhil her metot denenerek partiden uzak tutulmuş, neticede devletin yönetimi, milletin sevk ve idaresi Recep Tayyip Erdoğan’a kalmıştır. Aynı hatalar sürekli tekrarlandığı, millete çözüm sunulamadığı ve alternatif oluşturulamadığı için MHP, her seçimi kaybederken AKP, girdiği her seçimi iktidarda olmanın yıpranmışlığına rağmen oylarını artırarak kazanmayı başarmıştır.
Ne tuhaftır ki bu gerçekleri yazmak bir kısım ülkücüler tarafından “ihanet” olarak algılanıyor. İyi de, yazmayınca gerçek değişiyor mu? AKP oylarının artması azalıyor, MHP’nin oyları yükseliyor mu? İnsan önünde üç seçim varken, dün “delege” yaptığı insanları Koray Aydın’a oy verdiler diye “ihanetin aracıları” olarak niteler ve “fitne unsuru” olarak değerlendirir mi? Daha faydalı ve aklî olan, onları da kucaklamak, hatta yeni görevler vererek ruhlarını okşayıp sahaya sürmek değil midir? Görünen o ki Devlet Bey, MHP’nin oy artışını tabanda kucaklaşma ve milletle bütünleşme gayretine değil, PKK’nın akıttığı kanların doğuracağı tepkiye ve AKP’nin PKK’ya vereceği tavizlere endekslemiş durumda. Yani yine kendini tekrar edecek. Bu yol MHP’yi, Türk milletinin umudu haline getirecek bir yol değil. Bu yol sadece AKP’nin işine yarar. Zaten AKP cenahında 10. Kurultay’daki netice ile ilgili mutluluk, yüksek sesle dile getiriliyor. Açın bakın dünkü iktidarı destekleyen gazeteleri, ne kadar memnunlar, göreceksiniz.
Şu saatten sonra MHP başta olmak üzere AKP ve BDP politikaları ile meselesi olan bütün parti genel başkan ve yöneticilerinin birinci önceliği kendi koltuklarını sağlamlaştırmak değil, milletin ve devletin bekasını dert edinmek olmalıdır. Kendi koltuklarının garantisi de sadece bu derdin vereceği meyvededir. Yoksa, yapılacak seçimlerde üst üste mağlubiyetler alınırsa ne devletin bütünlüğü, ne vatanın bölünmezliği, ne koltukların oturulabilirliği kalır.
Dünkü yazımızda ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos 2003 tarihinde Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bölgemizdeki 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının da değişeceğini açıkça dile getirdiğini bir kez daha hatırlatmıştık.
Erdoğan, “Başkanlık Sistemi”ne geçmek için bütün gücünü devreye sokmuş durumda. Yani Rice’nin bahsettiği “Rejim değişikliği” Türkiye’de ha gerçekleşti, ha gerçekleşecek..
“Sınırların değişmesi” aşaması ise Büyükşehir kılıfı altında “Bölgesel yönetimlerin oluşturulması” olacak. Bu açıkça “Kürdistan için özerklik”tir; başka bir şey değil. Devlet Bey ve bize laf yetiştirmeye çalışan bazı değerli okurların odaklanması ve engellemeleri gereken asıl budur; MHP içinde sürek avı başlatmak ve bu hatırlatmaları yapanları ihanetle suçlamak değil.
Görelim Mevlâ’m neyler.
Neylerse güzel eyler...