Cumhuriyet yazarı Kemal Can, 2019 cumhurbaşkanlığı seçimler için bir araya gelen AKP-MHP ittifakı sonrasında dün gerçekleştirilen MHP 12'nci Olağan Büyük Kongre'sinin ittifak gölgesinde gerçekleştiğini söyledi. Çeşitli araştırmalarda ve alanda gözlenen eğilimin MHP’lilerin önemli bir kısmının Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na ikna olmadığı yolunda olduğunu ifade eden Can, Seçmen düzeyine inildiğinde bu oranın daha fazla artması beklenir. Bu haliyle de, Bahçeli’nin Erdoğan’a sağlayacağından fazlasını şimdiden aldığını söylemek yanlış olmaz" dedi.
"İttifak, önümüzdeki dönemde MHP’yi nasıl etkileyecek?" sorusuna yanıt veren Can, şunları kaydetti:
"MHP ve Bahçeli, oy kaybı pahasına parti içi muhalefeti 'dışarı' iterek ve ittifakı tescil ettirerek, bütün partiler arasında en 'güvenlikli' siyasi pozisyonu sağlamış durumda: Başkasının boynuna asılı davulun tokmağını ele geçirmek, siyasi sorumluluk üstlenmeden iktidar konforu, performansa bağlı olmayan siyasi sonuç garantisi ve partiyi “dikensiz gül bahçesi” yapmak başka nasıl açıklanabilir."
Kemal Can'ın, "İttifak gölgesinde MHP kongresi" başlığıyla (19 Mart 2019) yayımlanan yazısı şöyle:
İttifak ve MHP Kongresi Devlet Bahçeli’ye ne getiriyor?
Devlet Bahçeli yirmi bir yıldır MHP’nin başında, pazar günü dokuzuncu ve galiba en rahat kongresini yaptı. Daha bir yıl öncesine kadar parti “mahkemelere düşmüş”, bütün rakipleri birleşmiş Bahçeli’nin iktidarını tehdit ediyordu. Şimdi ise tabanda olmasa bile parti yönetimindeki hâkimiyeti tam, sadece muhalefet için değil, herhangi bir şey için sesini çıkarmayan kadrolara sahip.
Bahçeli partiyi pasifleştirmekle, yeterince aktif olmamakla hep suçlandı. Şimdi parti içinde bu suçlamayı dile getiren kalmamış olsa da, MHP’deki heyecan daha da alt seviyelere inmiş görünüyor. Partinin yarım asırlık tarihinin en sönük kongrelerinden birinin yaşanması da bu yüzden. Bundan sonraki hareketlilik, milletvekillikleri için olacak. Bu da, her şeyin Bahçeli etrafında dönmesi demek.
AKP - MHP ittifakı neden gerçekleşti, kongreye nasıl yansıdı?
Kongre’nin, “milli duruş” sloganı ittifakın gerekçesini anlatmaya çalışıyor. Ama ittifak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “başkanlık”, Bahçeli’nin Meclis’te ve siyasette kalma stratejisinin zorunlu bir sonucuydu. 7 Haziran’da MHP yer aldığı bloku, AKP de çizgisini değiştirdi. Bu hamleler yapılmamış olsa, Bahçeli ve Erdoğan iktidarda kalamazdı. 16 Nisan’da ittifakın iki taraf için de mecburiyet olduğu görüldü.
İttifakın yolundaki bütün taşları Bahçeli döşedi: AKP’yi yeniden iktidara taşıyan 1 Kasım seçimi, “fiili durumu hukukileştirelim” çıkışıyla başkanlık referandumu, “baraj kalksın” açıklamasıyla ittifak yasası. Bu hamlelerin ana çerçevesi büyük ölçüde MHP’nin elinden çıktı, bütünüyle MHP’nin taleplerine göre şekillendi. Bahçeli’nin böylece kongreye sadece “fikri” değil, kendisi de iktidara gelmeyi başardı.
Bahçeli kongre konuşmasında ittifaktan nasıl bahsetti?
Bahçeli ittifak için, “Erdoğan küresel kuşatmaya alınmıştı, sorumluluktan kaçamazdık” dedi. Aynı Bahçeli, 2003 kongresinde de, Türkiye’nin kuşatma altında olduğunu, Erdoğan’ı da “işbirlikçi” olarak işaret etmişti. Her iki kongrede de ana slogan olan “beka davası”nın davacıları, davalıları zamanla değişti. Bu değişim pek kabul görmediği için, “Adayımız Erdoğan’dır” sözleri salondan çok cılız bir destek aldı.
Bahçeli, kongre konuşmasında yerel seçimlerde de, “ittifak” ruhuna uygun davranılacağını, ittifakın “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini” yerleştirene kadar süreceğini söyledi. “Duruşumuz Müslüman Türk milletinin ta kendisidir” diye başlayıp, “Allahüekber” diyerek bitirdiği konuşmasında yer verdiği dini temalarla ve “Kuran tilavetiyle” Erdoğan’ın “bozkurt selamına” karşılık verdi.
İttifak, önümüzdeki dönemde MHP’yi nasıl etkileyecek?
Bahçeli’nin kongre salonundaki “seçilmiş” izleyicilere bile yeterince alkışlatamadığı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na destek, MHP’nin siyasi varlığını sona erdirdiği şeklinde yorumlanıyor. Bahçeli’nin daha önce Erdoğan ve AKP hakkında söylediklerini hatırlatan muhalefet çevreleri, ittifaka “siyasi intihar” yakıştırması yapıyor ve anketlere dayalı olarak MHP’nin eriyip biteceği iddiaları ileri sürülüyor.
MHP ve Bahçeli, oy kaybı pahasına parti içi muhalefeti “dışarı” iterek ve ittifakı tescil ettirerek, bütün partiler arasında en “güvenlikli” siyasi pozisyonu sağlamış durumda: Başkasının boynuna asılı davulun tokmağını ele geçirmek, siyasi sorumluluk üstlenmeden iktidar konforu, performansa bağlı olmayan siyasi sonuç garantisi ve partiyi “dikensiz gül bahçesi” yapmak başka nasıl açıklanabilir.
İttifakla girilecek seçimde MHP’yi neler bekliyor?
Baraj sorununu çözmüş, iktidarın ve seçim sisteminin avantajlarıyla donanmış MHP’nin oy ve motivasyon kaybının bir kısmını geri kazanabileceği düşünülebilir. İttifaka desteğin oranına bağlı olarak milletvekili sayısının artabilecek olması da, özellikle adayların seçim çalışmalarına yüklenmelerini sağlayabilir. Ama bu ihtimaller kongre salonuna yansıyan bir heyecana dönüşmemiş görünüyor.
İttifak aritmetiğinin büyük açmazı, Cumhurbaşkanlığı seçiminde: Çeşitli araştırmalarda ve alanda gözlenen eğilim, MHP’lilerin önemli bir kısmının Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na ikna olmadığı yolunda. Seçmen düzeyine inildiğinde bu oranın daha fazla artması beklenir. Bu haliyle de, Bahçeli’nin Erdoğan’a sağlayacağından fazlasını şimdiden aldığını söylemek yanlış olmaz.