MHP'de "karar anı"

MHP'de "karar anı"

MHP'de "karar anı"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, "Artık ayıklanma mevsimi başlayacaktır" sözü yeni sürecin şifresiydi.

MHP Başkanlık Divanı (…) "ayıklanacak" olanları belirleyecek. İlk sırada Meral Akşener'in olduğu söyleniyor. Alternatif bayramlaşma programı düzenlemesinin bardağı taşıran son damla olduğu söyleniyor. Akşener'in, "Tedbirli olarak disipline sevk edilmesi" üzerinde duruluyor. Böylece olağanüstü kurultay toplansa dahi Akşener'in adaylığının önünün kesilmesi hedefleniyor.

(…)

Bahçeli, ihraç kılıcını çekecek. Muhalifler yeni imza toplayarak karşılık verecek.

HUKUKÇULARI ÇALIŞTIRDI

 (…) Genel Merkez, hukukçulara bir çalışma yaptırdı. İki eğilim ön plana çıktı.

1-            İhraç kararının verilebilmesi için disiplin süreci başlatılabilir.

2-            2- 19 Haziran'da muhaliflerin yaptığı tüzük kurultayına karşı yürütmeyi durdurma kararı aldırdık. Yargının kararını beklemeden harekete geçmemek lazım.

Muhaliflerle konuştum. Ankara 3. Asliye Mahkemesi'nin kararı çıkmadan, ihraç mekanizmasının başlatılamayacağı kanaatindeler. 1 Temmuz'da yaptıkları toplantıda iki karar aldılar.

1-            Yargı kararının sonuna kadar beklenmesi

2-            Seçimli olağanüstü kurultayın toplanması için yeniden imza toplayıp Genel Merkez'e müracaat edilmesi. İmzaları bu hafta içinde toplamaya başlayacak. 600 imza toplamayı hedefliyor.

KRİTİK TARİH 9 EKİM

Genel Merkez ise zamanın kendi lehlerine işlediği görüşünde. Bahçeli cephesinde kritik tarih 9 Ekim. Bu tarihte 18 Mart 2018 tarihinde yapılacak olan olağan kurultay için kongre süreci başlayacak. 9 Ekim'e kadar zaman kazanıp her ne pahasına olursa olsun partiyi olağanüstü kongreye götürmeyecekler. "Olağanüstü kongre demek ne demek? Biz sizi devirmek istiyoruz demektir" görüşündeler…

Abdülkadir Selvi Hürriyet

 

 

*

 

İkinci raunt

MHP'deki kaosun ilk raundunda muhalifler tüzük kurultayı ve gitti, gidiyor açıklamalarıyla Devlet Bahçeli'yi hayli sendeletti ama yargı kararıyla seçimli kurultay yapılamayınca düşüremedi.(…) Ancak bu MHP'de kaos bitti anlamına gelmiyor. Çünkü muhalifler aynı yöntemi bu kez daha fazla imza(geçen sefer 543 idi)toplayarak izleme ve düşürme, buna karşın Bahçeli de yine disiplin soruşturmalarıyla ihraç kartını açma konusunda kararlı. O nedenle de muhalif başkan adaylarının bugünkü toplantısıyla (…) MHP'deki kaosun ikinci raundu başlıyor. Muhalefetin hedefi bir hafta içinde imzaları toplamak. Dolayısıyla da MHP'yle ilgilenen herkesin kafasında şu sorular var:

Olağanüstü kurultay için delegelerden 700'ün üzerinde imza toplanır mı? Bahçeli başkan adaylarını disiplin soruşturmalarıyla devre dışı bırakır mı? Böyle bir durum delegelerden toplanacak imza sayısını etkiler mi?

(…)

Özetle dememiz o ki; MHP'de ikinci raunt hayli sert ve çetin geçecek. Bakalım bu mücadelenin sonunda kim düşecek?

Tunca Bengin Milliyet

 

 

*

 

Meclissiz demokrasi

Meclis'in sesi kısılıyor.. Az konuşan meclis hayal ediliyor..

Dışarıdan müdahale eden yok..

Meclis kendi sesini kendi kısmak istiyor.. Daha doğrusu muhalefetin sesi kısılmaya çalışıyor.

***

Zaten muhalefetin sesini duyuracağı doğru dürüst mecra yok.. Bir Meclis kürsüsü var.. O da ellerinden alınmak isteniyor..

İktidar partisi, içtüzük değişikliğiyle volümü düşürmeye çalışılıyor..

Biliyorum, konuşan Türkiye diye yola çıkılmıştı ama o günler mazide kaldı.. Şimdi susan Türkiye isteniyor.. İşe Meclis'ten başlanacak.. 

***

Ne mi yapılmak isteniyor?

Komisyonları 'bypass' etmenin yolu aranıyor..

Partiler adına beş dakika sınırı getiriliyor..

Gündem dışı kişisel görüş beyanı bir dakikaya indirilmeye çalışılıyor..

Derdini anlattın mı anlattın, konuştun mu konuştun, milletin sesi oldun mu oldun, milletin sesini duyurdun mu duyurdun..

Bir dakika yeter!

***

Madem vekiller konuşmasa da oluyor, görevleri parmak kaldırmaktan ibaret sayılıyor.. Daharadikal karar alıp meclissiz demokrasiye geçseler daha hayırlı olur..

Biz de Meclisimiz var mı, var demeyiz..

Hem, meclissiz demokrasi modelini yerleştirirsek dünyaya da örnek oluruz.. Demokrasi tarihine geçeriz!..

Mehmet Tezkan Milliyet

 

 

*

 

Eleştiriye tahammül edemeyenlere:

Kargadan korkan darı ekmez

Yıllardır bütün siyasileri eleştiririm. Benim görevim bu…

Demirel, Ecevit, Erbakan, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz , Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve diğerleri…

Bunların hiçbiri beni ölümle tehdit etmemişti.

Meğerse onlar birer melekmiş…

(…) gangsterlerden sonra beni ilk defa ölümle tehdit eden MHP Genel Merkezi oldu.

(…) MHP yönetimini, olağanüstü kongre olayları nedeniyle birkaç defa eleştirdim.

"Devlet Bahçeli ve yandaşları MHP'yi yok olmaya götürüyor ama bunu göremeyip, koltuklarına tutkalla yapışıyorlar. Koca partiye yazık oluyor!" dedim ve ekledim:

"Korkunun ecele faydası olmaz. Hepsi de öyle veya böyle gidecekler!"

MHP Genel Başkan Yardımcısı (kerameti kendinden menkul) Semih Yalçın efendi beni ölümle tehdit etti.

Bengi Türk televizyonunda yapığı açıklamada,

"Rahmi Turan, MHP lideri Bahçeli için 'Abbas yolcu' demektedir ama bunu görmeye ömrü vefa etmeyecektir.

…MHP'ye ayar vermeye kalkanlar bunu göremeden imamın kayığına binecektir. Özellikle Rahmi Turan'ın kafası, çoktan musalla taşına yatırılmış olacak, arkasından 'Nur içinde yatsın' değil, 'Toprağı bol olsun' denecektir." şeklinde abuk sabuk ifadeler kullandı.

Biçare aklı sıra böyle tehdit edip, beni korkutacak!

Ben ne diyeyim bu zavallıya?

*  *  *

Bunlar bu kafa ile maazallah iktidara gelmiş olsalar kendilerini eleştirenleri ölümle tehdit edip ülkeyi korkunç bir kaosa sürükleyecekler demek ki…

Böyle ilkel kafaların iktidarını Allah yazdıysa bozsun!

Devlet Bahçeli'nin yardımcısı Semih Yalçın gibiler bu çapsızlıklarıyla ilk seçimde Meclis'e bile giremeyip silinecekler!

Yönetim değişmezse MHP de seçim barajı altında kalacak.

Semih'in tehditlerine gelince:

Terbiyem müsaade etse ona neler söyleneceğini biliyorum ama bulunduğu seviyeye inemiyorum maalesef.

Elinden geleni ardına koymasın!

Kargadan korkan darı ekmez!

Biz hancı, onun gibilerse yolcudur, yolcu!

Rahmi Turan Sözcü

 

 

*

 

Nerede bu ordu nerede bu başkomutan!

Yandaş medya haberlerine göre ordu içinde en büyük Fethullahçı operasyonu başladı.

İkisi amiral 5 rütbeli ve çok sayıda asker-sivil personel için gözaltı kararları alındı.

Operasyonların büyüyerek devam edeceği belirtiliyor.

Bazı medya organlarına göre yakalanacakların sayısının 600'ü bulacağı ileri sürülüyor.

Ordu içinde bir yasadışı/terörist yapılaşma varsa bu elbette ortaya çıkarılacaktır, çıkarılmalıdır.

Ancak işe bakın ki sanki biz bu filmi görmüş gibiyiz.

Bundan 5 yıl önce de yine yargı ordunun içine dalmıştı.

İktidarın medyası yargının bu operasyonlarını bir Hollywood filminin senaryosunu yazar gibi kamuoyuna aktarıyor ve yapılanları çılgınca alkışlıyordu.

Aynı filmi görüyoruz diyorum çünkü o zaman da Türk Silahlı Kuvvetleri sus pus olmuş, kılını bile kıpırdatmadan iktidarın orduyu hallaç pamuğu gibi atmasını izlemişti.

Şimdi iktidar yine ordunun içine daldı.

Askerden "tık" çıkmıyor.

Askerin amiri durumundaki başkomutan da sessiz bu kez.

Ordu ve başkomutanı bu operasyonları da yine eskiden olduğu gibi elini kolunu bağlayıp sadece izleyecek mi?

Hiç mi ders almadılar yakın geçmişten?

Bu nasıl bir ordudur ve başındakiler nasıl komutandır ki, kendi subaylarının, generallerinin, ordu komutanlarının hatta Genelkurmay Başkanı'nın bile terörist olduğunu, darbe hazırlığı yaptığını fark edememiştir de bir sivil savcı, birkaç iktidar bağımlısı gazeteci bunları görüp ortalığı yangın yerine çevirmiştir.

Şimdi de aynı şey.

O koca ordu içindeki yeni teröristleri bir türlü fark edememiş, ayıklayıp atamamış, iş yine bir kısım savcılara ve bu kez de iktidar/saray gazetecilerine düşmüş.

Fethullah Gülen'in ve çevresinin bu ülke için büyük bir tehlike olduğunu 25 yılı aşkın süredir yazan biriyim.

Ordu içinde yapılanmaya kalkışmadıkları bilinmeyen bir gerçek değil ve bir kişi bile kalmayana kadar mutlaka tasfiye edilmelidir.

Ama nasıl oluyor da sokaktaki vatandaşın bile bildiği bu gerçek Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yönetenler tarafından bilinmiyor ve askeri yargı, açığa alma, hızla emekli etme gibi önlemler uygulanmıyor da iş yine iktidar yargısına teslim ediliyor.

(…)

Yakın bir gelecekte onlarca Atatürkçü subay da önce hapislerde süründürülüp, tasfiye edildikten sonra "Bu da kumpastı" falan diyen çıkarsa elbette şaşırmayacağız.

Ben testi kırılmadan söyleyeyim de.

Can Ataklı Korkusuz

 

 

*

 

Dünyada 'Demokrasi'nin sonu mu

(…)   Sorumuz şuydu: … refah toplumu kendi sınırlarına dayandığında, demokrasi ne olacak?..

(…) Rusya'nın eteklerinde, Ukrayna vb. üzerindeki savaşın temel nedeni budur. Ortadoğu ve Kuzey Afrika da öyledir. Otoriter rejimlerin yıkılarak, Batı'nın egemenliğini kurabileceği bir araç olan "demokrasi" ve parlamenter sistemin dünyanın her yerinde "Batı kültürü" olarak yayılması, tabii bunun arkasından, ayrılmaz bir sonuç olarak, pazarların Batı egemenliğine tam entegre edilmesi..

Gelişmekte olan Afrika'da Çin bu oyunu bozdu ve bozuyor. Mesela verdiği kredilerden neredeyse faiz almayarak.

(…)

İkinci olay, bilimsel teknolojik devrim. (…) Uzakdoğu'nun yükselişi, Kore vb. bu sayede gerçekleşti.

(…)

Batı emperyalizmi, çeşitli alanlarda gelişmesinin ve büyümesinin sınırlarında dolaşıyor. Gelişememe, gerileme de demektir.

(…)

Demokrasi, refahla birlikte kök saldıysa, (kesin olgu), refah durduysa ve geriliyorsa demokrasi yerinde durur mu? Durursa nasıl ve neleri kaybederek durur?

Demokrasinin temel ayağı refah-büyüme dedik. Ama bunun olmazsa olmazları var: Güvenlik garantisi, tabii ki özgürlükler... Bunların yanı sıra ve hemen merkezde başka olgu duruyor: Mülk garantisi.

Hepsi, demokrasinin "dokunulmazları"!

Şimdi, "çatı"nın direği, refah/ demokrasi tartışma konusu olmaya başladıysa, kaçınılmaz olarak, en son mal-mülk de tartışma konusu olur.

Gördüklerimiz tüm bunların işaretleri değil mi?

Orhan Bursalı Cumhuriyet

 

 

*

 

Hor görme Suriyeliyi…

Bu insanlar ölümden kaçtılar. Yaşamak için Türkiye'ye sığındılar. Onları hor göremeyiz. Hor görenler, kötü söz edenler ayıp içindeler. Suriyeliye kaba söz söyleyemeyiz, sövemeyiz. Çocukları ya da gençleri bir kusur kabahat işlediklerinde elimize sopa alıp onları linç edemeyiz. Gelinlik kızlarını para karşılığı ve imam nikahı ile ikinci eş yapamayız. Bunu yapmak hayvanlığa girer. Suriyeli çocukları, günde 25 lira yevmiye ile en ağır işlerde çalıştıramayız. Bunu yapmak da ahlaksızlığa, adiliğe girer.

İnsanlığa sığmaz.

Kardeşliğe uymaz.

Türklüğe yakışmaz.

Müslümanlığa vidalanmaz.

Suriyelilerin Türkiye'ye mecburen kaçıp sığınması ve her şehre plansız, programsız, hesapsız, kitapsız yerleşmelerinin sorumlusu Tayyip Erdoğan ile Barack Obama'dır.

Suriyelinin vatanı yandı.

Yakıldı, yıkıldı.

Suriyeli vatansız kaldı.

Suriyeliyi vatansız bırakan ABD Başkanı Barack Obama ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın; olacakları hesap etmeden "Esad'ı devirip Suriye'ye bir kukla yönetim kurma" planları oldu.

Hor görme Suriyeliyi!

Kızacaksan Erdoğan'a kız.

Söveceksen Obama'ya söv.

Necati Doğru Sözcü

 

 

*

 

İsrail kandırmacası

Hep yapılan yardımlar, sanki "ilk kez" gibi, "İsrail ile anlaşıldığı için" gönderilmiş gibi gösteriliyor.

Saf vatandaş böyle kandırılıyor…

(…) Gazze konusunda tek gelişme, AKP ve sarayın İsrail ambargosuna boyun eğip, bunu resmen kabul etmesidir.

İsrail'in "Yeni Türkiye" ile ilk kez anlaşma imzalayıp, üstelik karlı çıkmasıdır…

Zeynep Gürcanlı Sözcü