MHP ve üye sayısının önemi

Partilerin üye sayısını her yıl internet sayfasında yayınlayan Yargıtay’ın son açıkladığı rakamlar şöyleydi: AKP’nin üye sayısı 7 milyon 551 bin 472, anamuhalefet partisi CHP’nin 953 bin 416, MHP’nin 363 bin 393...
İki muhalefet partisinin toplam üye sayısı, iktidar partisinin üye sayısının çeyreği etmiyor!.. Sebep-sonuç ilişkisini kurarken bu rakamların neler ifade ettiğini de anlamak gerekiyor...
Üye sayısı demek ‘her şey’ demek olmasa da sonucu oluşturan parçaların en önemlilerinden birisi... Üye demek, hem gönül veren, hem yönetime etki eden, hem de sahadaki misyoner demek... MHP’nin tabloya da yansıyan biçimde bu alandaki eksikliğini zaten rakamlar yüze çarpıyor...
Kayıtların silinmesi ve ihraçlar, partide sıkça tartışmalara ve küskünlüklere sebep olmuştu... İç iktidarları kaptırmama amaçlı tedbirler, üyelik sistemini dar kadrocu anlayışın istediği şekilde yoğurmasına yol açmış, parti aleyhine doğuracağı sonuçların çok da üzerinde durulmamıştı...
İlçelerde ve illerde delege seçimini mecburî kılacak barajlar dolayısıyla üyeliklerin hep o yasal sınırın altında tutulmasına özen gösterilmişti... Kurultaylar hesaba katılarak, ‘garanti’ üyeler tercih edilmiş, ‘şüpheli’ olanlar ya üyelikten çıkarılmış veya üye yapılmamıştı...
Şimdi bu zihniyetin özellikle İstanbul’da terk edilmeye başlandığı anlaşılıyor... Üye kampanyası partinin yönetim süreçlerine katılmak isteyenlere bir fırsat sağlıyor... Partinin politikaları ve yönetim şekliyle ilgili olumlu-olumsuz görüşleri bulunan ama bunu partiye yansıtamayan partililer için bir imkân doğmuş görünüyor...
Doğrusu, bu kapılar açıldıktan sonra parti yönetimine aktif katılım kanallarının tıkanıklığından söz etmek pek de anlamlı olmayabilecektir... AKP’nin anayasa değiştirecek çoğunluğu elde etme hedefiyle gireceği seçimler öncesinde, partililere düşen -bir dostumuzun ifadesiyle- “Üye olmak istiyorum, seçici olmak istiyorum, hakkımı istiyorum” düşüncesiyle önce üye olmaktır...
Madem ki kampanya var, 90’lı yıllardan bu yana ilçelerde yöneticilik yapmış, bugün gönül bağını korumakla birlikte partiye mesafeli tutulmuş yöneticilerden başlamakta fayda var... Her ilçede atıl halde kalmış yüzlerce eski yönetici söz konusu... Bunlar üyeliğe başvurduğunda kim hangi gerekçeyle ‘hayır’ diyebilecek? Zaten onlara ‘hayır’ dendiğinde bu kampanyanın göstermelik olduğu, aslında aynı düzenin sürdüğü ortaya çıkacaktır ki, elbette peşin peşin böyle bir hükme varmak şimdilik haksızlık olacaktır... Denenir de gerçekleşmezse işte o zaman konuşulur, yazılır...
Yüzde ikiler civarında bulunan Saadet Partisi’nin 214 bin, Demokrat Parti’nin ise 726 bin üyesinin bulunduğu bir tabloda MHP gibi bir partinin 363 binde kalması elbette anlaşılabilir bir durum değil...
2015’ten sonra, normal takvime göre 2019’a kadar seçim yok... Dolayısıyla ilk seçim, hem partiler hem de ülke açısından son derecek kritik sonuçlara gebe... AKP iktidarını, merkez sağdan ya da kendi içinden tehdit edebilecek bir yapı söz konusu olmadığına ve CHP’yle ilgili önyargılar seçmenin büyük çoğunluğu tarafından aşılamadığına göre mevcut dengeleri olumlu veya olumsuz değiştirebilecek en kilit parti MHP...
MHP’yi yöneten kadroya yönelik düşülen ‘şerh’lerin çoğu haklı nedenlere dayanıyor...Uygulamadaki eksiklikler ve toplumu iknadaki yetersizlikler de inkâr edilemez gerçekler... Ama tüm bunlar ‘şikayetlenme’yle aşılabilir durumlar değil partililer açısından... Üye olmaları, seçmeleri, seçilmeleri, yönetim sürecinde etkili olmaları gerekiyor...
Bu imkân dün yoktu, bugün var görünüyor... El taşın altına konulmazsa, dışarıdan eleştirilerin de fazlaca bir anlamı olmayacak... Hem ‘hizmet’ hem de ‘yönetime etki’nin en temel şartı üyelikten geçiyor...
İktidarın ‘tek kale maç’a çevirdiği siyasî ortamda bu üye sayısı MHP’ye yakışmıyor... Bugün MHP’nin olması gereken pozisyonu, bir çok MHP’linin bile anlayamadığı biçimde MHP’yi aşan bir pozisyondur...

Yazarın Diğer Yazıları