MHP, önümüzdeki dönemin kilit aktörü olmaya aday

MHP, önümüzdeki dönemin kilit aktörü olmaya aday

Osmaniye, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin memleketi olması nedeniyle sonuçları her seçimde ya da halk oylamasında özel bir ilgi ve dikkatle izlenen bir ilimizdir.(...) 1 Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti burada 137 bin, MHP ise 98 bin oy almıştı. Bu da 235 binlik bir oy potansiyeline işaret ediyordu AK Parti ile onu destekleyen MHP'nin oluşturduğu ittifak için. Gelgelelim, Osmaniye'de 'evet' oyları yaklaşık 170 binle sınırlı kaldı. Buna karşılık, 'hayır' oyları 123 bin gibi bir rakama çıktı...

Sürekli devinim hali

Osmaniye'de 2014 Ağustos ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde hem AK Parti adayı Recep Tayyip Erdoğan, hem de CHP-MHP ittifakının adayı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun oyları 120 bin bandında çıkmıştı. İhsanoğlu, Erdoğan'a sadece 38 (otuz sekiz) fark atabildi.

Yine 2014'te dört ay kadar önce yapılan 30 Mart yerel seçiminin il genel meclisi sonuçları dökümü ile kıyaslandığında, ortak aday İhsanoğlu'nun aldığı oy CHP-MHP toplamının oluşturduğu potansiyelin 45 bin kadar altındaydı.

Burada karşımıza çıkan tabloyu aslında Türkiye'nin pek çok iline teşmil etmek mümkündür. Her iki olayın da bize anlattığı durum, MHP tabanında hatırı sayılır bir kesimin, parti liderliğinden yapılan çağrılara, gösterilen istikamete her zaman uymadığı ve kendi doğru bildiği yönde oy kullanma inisiyatifine sahip olduğudur.

Aslında bu partinin Devlet Bahçeli'nin MHP liderliğini üstlendiği 1997 yılı sonrasındaki grafiğine baktığımızda, sürekli devinim içindeki bir siyasi organizma kimliği çıkıyor karşımıza. MHP, 1999 seçiminde yüzde 17.98 ile ülkenin ikinci partisi olurken, bir sonraki 2002 seçiminde yüzde 8.36 ile neredeyse yarı yarıya oy kaybederek baraj altında kalıyor. 2007 seçiminde yüzde 14.27 ile yeniden baraj üstüne çıkıp durumunu önemli ölçüde toparlıyor. Bu hareketlilik grafikten de izlenebileceği gibi sonraki seçimlerde de tekrarlanan bir büyüme-küçülme döngüsü içinde devam ediyor. Ve son olarak 16 Nisan referandumunda da parti yönetiminin Anayasa değişikliğini destekleme yönünde AK Parti ile kurduğu ittifaka rağmen MHP tabanının önemli bir kesimi 'hayır' oyu kullanmıştır sandıkta.

İPSOS araştırma kuruluşunun 16 Nisan günü yaptığı sandık çıkışı anketine göre 1 Kasım genel seçiminde MHP'ye oy atmış her 100 seçmeninden 73'ü referandumda 'hayır' oyu vermiştir. Bir başka araştırma kuruluşu Metropoll ise seçimden bir hafta önce yaptığı ankette, MHP'lilerin yüzde 57'sinin 'hayır', yüzde 32.2'sinin ise 'evet' oyu kullanacağını tahmin etmiş, kararsız sayısını da yüzde 10.8 olarak tahmin etmişti. Kararsızların daha çok 'hayır'a yöneldiği varsayıldığında, iki araştırmanın bulguları büyük ölçüde birbirini tutuyor. Özetle, 16 Nisan'da MHP tabanından 'hayır'a doğru kuvvetli bir teveccüh ortaya çıkmıştır.

Oy geçişkenliği

(...) MHP'nin dışarıdan algılanan disiplinli, lider partisi imajına karşılık, iş oy vermeye geldiğinde, parti yönetiminin kararlarına her zaman itibar etmeyen, bağımsız hareket edebilme serbestisine sahip bir seçmen profiliyle karşılaşıyoruz.

 Bu yönüyle sağdaki başat siyasi hareket olan AK Parti'nin başarı ölçüsünü başka faktörlerin yanısıra belli ölçüde MHP oylarının yönelişleri, yaptığı manevralar ya da MHP'nin kendisinden oy çekebilme yeteneği belirliyor. AK Parti'den en çok oy cezbedebilen parti MHP. Bu partinin kayıpları da AK Parti'ye gidiyor çoğunlukla. İki parti arasında anlamlı ölçülerde bir geçişkenlik söz konusu.

(...)

Her ne kadar yönetim sistemi değişmiş olsa da MHP tabanının hangi yönelişlere gireceği yakın geleceğin siyasi gelişmelerinin alacağı doğrultu bakımından yine de büyük önem taşıyor. Aynı zamanda MHP içinde ciddi bir iktidar kavgasının yaşandığı, yargıya intikal eden yarım kalmış bir kongre sürecinin askıda durduğu hatırlandığında, bu önem daha da kritik bir boyut kazanıyor.

Sonuçta önümüzdeki dönemde siyaset sahnesinde hareketliliğin daha çok MHP cephesinde yaşanacağını söylemek hata olmaz.

Sedat Ergin Hürriyet

***

Kendi tarlanızda ırgatlık yapmaya mı "evet" dediniz?

--------

Dünya fındık üretiminin yüzde 75'ini sağlayan Türkiye, fındığını İtalyan tekeli Ferrero'ya kaptırmış durumda. (...) 2015'te Türk devi Oltan Gıda'yı satın alarak kesin tekel durumuna gelen Ferrero Türkiye'deki fındığın yüzde 75'ini tek başına alıyor... Nutella, Kinder, Rocher, Tic Tac gibi ürünler yaparak fındığı kâra dönüştürüyor. Gerisi satıyor.

İtalyanlar, 150-200 milyon avroluk fındıkla 12 milyar avroluk ciro yapıyor.

Doğal olarak fiyatlarla istediği gibi oynuyor. Örneğin bu yıl fiyatlar daha da düşecek söylentisiyle yabancı alıcıların piyasaya girmesini geciktirdi. Üretici sıkışınca fiyat düşürmek zorunda kaldı.

Ferrero'nun hedefinde Karadeniz'deki küçük fındık üreticilerini yok ederek, kendine bağlı büyük fındık plantasyonları oluşturmak var. Fındık üreticisi yakın gelecekte kendi tarlalarında ırgat olarak çalışacak...

Aynen Niğde'de elma tarlalarını alan İtalyan firmalarının çiftçiyi topraksız köle durumuna getirmesi gibi...

İktidar ne yapıyor derseniz... Bütün bu gelişmeleri seyirci gibi izledi. Milli ekonomiyi savunmadı. İtalyanları tekel haline getirdi. Referandum öncesi piyasaya müdahil olacağını bildirerek, Trabzon, Ordu gibi illerden yüzde 60 oranında "evet" aldı. Yarın ne olacak?..

Melih Aşık Milliyet

***

Oyalama

--------

PYD-PKK da terör örgütü olduklarına göre ABD'nin "Türkiye müttefikimizdir, IŞİD terörüne karşı birlikte mücadele edeceğiz" gibi oyalayıcı söylemleriyle yaptıklarının zıtlığı ortaya çıkmıştır.

Sınırımızın güvenliğinin sağlanmasında ABD'nin belirleyici rolü vardır ve bunu açıkça konuşmak zorundadır.

Güngör Mengi Vatan

***

"Öküz öldü ortaklık bozuldu"

-------

İşçinin, emekçinin alın teri bayramıydı... İşçi sınıfının sorunları derya kadar... "Bir dokun, bin ah işit" derler ya, onun gibi.. Son on beş yılda en fazla mağdur edilen kesim işçi sınıfı ve emekçiler oldu. Birlik, dayanışma, mücadele güzel de, bunu başaracak sendika var mı? Bütün mesele bu...

Sendika sayısı çok fazla ama bu sendikaların bir kısmı "Sarı sendika" denilen cinsten "Yandaş sendika". "Reis"e övgüler düzen iktidar yandaşı sendikacılar bunlar... Emekçilere de, memlekete de bir faydaları olmaz!

Ülkemizde işsizlik bir kâbus gibi! Çalışan kesim de mutsuz! Kıdem tazminatlarının fona devredilmesinden ve iş güvencelerinin yok edilmesinden korkuyorlar.

İktidar 16 Nisan öncesi referandum sürecinde neler neler vaat ediyordu! Şimdi verilen sözler unutulmuş görünüyor.

Hani "Öküz öldü, ortaklık bitti!" derler ya... İşte öyle bir şey!

Rahmi Turan Sözcü

***

Hâlâ bir şansımız var;

Tersine referandum...

-------

Şüphesiz kalbi solda atan bir insanım, ama 2019 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "sol" bir aday istemiyorum. Önce buradan gireyim. Herkes kimliğini bir kenara bırakacak ve Adayım, büyük kitleleri çekecek "evet bu adam yapabilir, arkasında duralım" dedirtecek, HAYIR'ın tüm oylarının yanı sıra, dahası AKP'den de ikircikli ve giderek kopacak yüzde 10 kadar oyu da alabilecek namuslu bir demokrat...

Bu kez Hayır değil, Evet diyeceğimiz bir "program adamı"...

Kitlelerin "görevlendireceği" bir kişi.

Neyle? Türkiye'yi "demokratlaştırma programı" ile...

Ülkenin acil meselesi bu iktidarın ve liderinin, ülkeyi giderek daha da otokratik ve daha da karanlık bir geleceğe sürüklemesine dur diyecek bir program.

Programın ana ekseninde, "Cumhurbaşkanlığı Sistemi"ni, 2019-2020'de ikinci bir referandumla iptal ettirmek var.

Bu kez buna Evet diyeceğiz!

Beni ne bir parti ilgilendiriyor bunun için, ne partilerin programları ne de liderleri...

Hayır cephesinde duranların hepsi demokrattı, tek adam rejimine karşı demokratik bir rejimi talep ediyorlardı.

Değişen bir durum yok, 2019'da da aynı kitle "Demokrat Türkiye" talebinin ardında duracaktır.

(...)

Böyle bir Tersine Referandum, 70 yıllık köhnemişliğin tozunu atar, başarısızlığın üstesinden gelir, yeniden bir ülke inşa heyecanını yolunu açar...

Cumhuriyet de yaşar..

Demokrasi de..

Bu millet de..

Tüm fertleriyle birlikte...

Çok mu erken oldu? Hayır, çok zaman yok...

Orhan Bursalı Cumhuriyet