Mesafe kısa ve peynir büyük...
"Mesafe kısaysa ve peynir de büyükse ucunda muhakkak kapan vardır" diyen bir çizgi film faresi kadar hırslarına gem vuramayan bir toplumun içinden Jet Fadıl da çıkar, Parsadan da çıkar, Çiftlikbank da çıkar... Garipsenecek hiçbir tarafı yok hadisenin... Son derece sıradan... Hadise o kadar olağan karşılandı ki, üzerinden günlerdir mizah üretiliyor... İnsanda harekete geçirdiği en güçlü his de mizah zaten...
On binlerce insan, alın teri olmaksızın, emek olmaksızın ve kısa zamanda orantısız kârın şehveti ve câzibesiyle elinde ne var ne yok yatırıyorlar. Kısa süreliğine de yemleniyor bu insanlar, yemlendikçe iştahları ve hırsları ve kâr şehvetleri artıyor ve daha çok veriyorlar...
Netice bildik bir netice, dolandırılıyorlar...
Jet Fadıl'a, Selçuk Parsadan'a, Titan zincirine dolandırıldıkları gibi, Offshore hesaplarına dolandırıldıkları gibi Çiftlikbank'a da dolandırılıyorlar...
Tezgâhı kuranlar her zaman olduğu gibi konjonktürü iyi biliyor...
Kürsüye geliyor ve "Dünya beşten büyüktür" diyor, "Dünya bizim gelişmemizi istemiyor" diyor, "İngiltere bizi tehdit ediyor" diyor konuşmacı. Protokolde aldatılanlara güven verecek mebzûl miktarda kravatlı, takım elbiseli ve tanıdıkları insanlar da var... Dolandırıcı, tedâvüldeki söylemleri tekrar ediyor, kalabalık coşkuyla alkışlıyor ve aynı coşkuyla dolandırılıyor...
Netice bildik bir netice, kandırılıyorlar...
Ve iri kıyım, beşe on kereste ebatlarındaki başrol dolandırıcısı soluğu Uruguay'da alıyor, deste deste paralarını sosyal medya hesabında yayınlayacak kadar da pervâsız ve kendinden emin... Yarın öbür gün "Bu paralarla Uruguay'da imam-hatip lisesi açacağım" dese kime garip gelir bu sözler, dolandırılanlar haricinde? Emin olun o dolandırılanlar içinde bile "Ulan günahını aldık çocuğun iyi mi, bizden yana helâl olsun" diyecekler bile çıkacaktır...
Absürt bir filmin tam ortasındayız...
O iri kıyım, beşe on kereste kıvamındaki başrol dolandırıcıya bizzat dolandırılanlar haricinde kızan yok pek, hatta "Helâl olsun, pek de akıllı görünmüyor ama uyanık çocukmuş" diyenler azımsanmayacak çoğunlukta toplumda...
Neden?
Kanıksadık, kanıksıyoruz bu tür hadiseleri...
Bu ülkede milyonlarca vatan evlâdının haklarının yendiğinde, üniversiteye giriş sınav soruları, KPSS sınav soruları, askerî liselere giriş sınav soruları çalındığında bu toplumdan bir ses çıktı mı?
Çalınan sorularla üniversiteye, askerî liseye veya devlet memurluğuna haksız yere giren, bir başkasının hakkını aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yiyerek giren bir tek çocuğun bile anne ya da babası çıkıp, "Bu bir hak ihlâlidir, haksızlıktır, adâletsizliktir, kul hakkıdır, günahtır, haramdır" diyerek haksızlığa isyan etti mi? Bunu yapan kendi evlâdı bile olsa, hakkı yenmiş on binlerce vatan evlâdı adına savcılığa gitti mi?
Haydi anne ve babayı geçtik, evlâtlarına kıyamadıkları için vicdanlarına kıydılar...
Bu haksızlıkları görüp, bilip de bir tek bürokrat çıkıp hakkı yenen vatan evlâtları adına, hak adına, adâlet adına, Allah rızası için çıkıp da "Durun!" dedi mi?
Her Cuma hutbesinin sonunda okunan, "Şüphesiz ki Allah adâleti, iyilik yapmayı ve akrabalarına yardım etmeyi emreder" âyetlerini, devletin işe alımlarında yakınlarına yaptıkları iltimasa dayanak yapan bir milletvekili, toplumu bir tarafa bırakalım, bu ülkenin Diyânet İşleri'nden, ilâhiyat fakültelerindeki herhangi bir hocadan, herhangi bir şeyh efendi ya da kanaat önderinden en ufak bir tepki gördü mü?
Emin olalım ki, Çiftlikbank'lar bitmeyecek, dolandırılanlar da...
Bu unutulacak... Bunun unutulma sürecinde yeni Çiftlikbank'lar projelendirilmeye başlanmıştır bile... Pazar zaten hazır ve nâzır, dolandırılmayı bekliyor...
Bu bir asayiş meselesi olduğu kadar, bir toplumsal ahlâkî tefessüh meselesidir...
"Mesafe kısa ve peynir büyük..." diyen bir çizgi film faresi kadar hırslarına ve haksız kazanç şehvetine gem vuramayan bir toplumsal ahlâk meselesidir...
Sahi, dindar nesiller yetiştirilecekti ne oldu?
Sanıyorum kandırıldınız!..