"Mermiye kafa atacak" bir Ekrem Bey aranıyor!

Zaman gazetesine kayyım atamasının açıklandığı dakikalarda, Ankara'da, Çankaya Belediyesi Yaşar Kemal Konferans Salonu'nda -geçen zamana rağmen hâlâ- ağlamakta olan bir kadın vardı;

Satı Ana…

***

Korku herkes için dağları sardı; ona ne şüphe.

Dillendirilen her "sıra kimde", "sıra bende mi" paniğiyle prangalıyor elleri, dilleri, kalemleri.

Ama siz sanıyor musunuz ki, dünkü gazetelerin "kayyım" haberinden sütun sütun, santim santim kaçmasının temel sebebi bu korku hali…

Etkisi olmakla birlikte değil.

Dün birçok gazete "araf"ta kaldıysa Zaman'ın başına gelenlere verecekleri tepki konusunda, birçok televizyon kanalı "vur patlasın çay oynasın" makamında devam edebildiyse yayınına ve hemen hiçbirimiz "basın hürriyetine karşı" bir saldırı sayıp da tek yürek duramadıysak/durmadıysak karşısında;

Artık neler yağabileceğine kani olduğumuz "kudretlerin efendisi"nin gazabından korktuğumuzdan değil; utandığımızdan, Satı Ana'dan!

Çünkü Satı Ana oğlunu Zaman ve beslemelerinin manşetlerine kurban verdi!

***

Kayyım kararı sonrasında mevcut maaşlarını, makamlarını yani geri döndürülebilir varlıklarını kaybettikleri için dayanışma bekleyenler, buna yanaşmayanları -hiç ders almadıklarının nişanesi olarak- olmadık iftirayla itham edenler, Yarbay Ali Tatar uğradığı kumpası onuruna yediremeyip de intihar ettiğinde; Satı Ana oğlunu -geri dönmemek üzere- kaybettiğinde ne yapmışlardı hatırlayan var mı?

Hatırlatayım:

"Mermiye kafa attı" diye manşet atmışlardı!

***

Kimse kusura bakmasın ama mermiye kafa atmak nedir biliyor musunuz?

Mermi'ye kafa atmak, Zaman'ın akıbetini "satır satır" hazırlayan Ekrem Dumanlı firardayken "ekmek parası"ndan gayrı "davası", "ideolojisi", "kavgası" olmayan gazete çalışanlara yaptırılmaya çalışılandır; TOMA'ların önünde "canlı kalkan" olarak sürmektir o garibanları!

Mermiye kafa atmak, kendi paçalarını kurtarmak için kayıplara karışanların, "diğer gazetecilere" vicdani sorumluluk yükleyerek yaptırmaya çalıştırdıkları şeydir.

"Dik durmak"tan anladıkları şey Zaman'ın kapısına zincirlemekse kendini; bu iş herkesten önce ve herkesten çok Ekrem Bey'e düşer;

Vebal sahipleri önden buyursun lütfen!

***

Ve gelelim madalyonun diğer tarafına…

Zaman'ın yaptığı -en azından benim için- "gazetecilik" değildi. Değişik dönemlerde, değişik grupları imha, tasfiye, sindirme, haysiyetsizleştirme için kullanılan bir operasyon silahı gibiydi işlevi; kitlesel etkili hem de! Bir dönemin hesabını -muhakkak- vermeli.

Gelin görün ki bu hesaplaşma sırasında yargı tecavüze uğramamalı, demokrasi de öyle;

Gram şaşmamalı hak ve hukukun terazileri. Ki, doğum bin yıl sonra bile olsa yeni bir "rövanş", "intikam" dalgasına gebe kalmasın Türkiye.

Yazarın Diğer Yazıları