Karar yazarı Taha Akyol, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Memleket Masası” önerisine destek verdi.
Cumhurbaşkanı’nın “partili” sıfatıyla sert siyasi polemiklere başvurduğunu, bunun da “milletin birliğini” temsil etme özelliğini zedelediğini ifade eden Akyol, Türkiye’nin gerilimi azaltma yolunda atılacak adımlara ihtiyacı olduğunu ve Akşener’in teklifinin bu yönde bir ümit olabileceğini savundu.
TBMM’nin etkisizleştirilmesine de değinen Akyol, “Tarihimizde ilk defa milletvekilleri kendilerini Züğürt Ağa gibi görüyor” dedi.
Akyol, Akşener’in teklifine AKP’den önce MHP Genel Başkanı’nın karşı çıkmasıyla ilgili olarak da, 1970’lerin kanlı kutuplaşma döneminde Alparslan Türkeş’in, Bülent Ecevit’le temas kurduğunu ve ‘Milliyetçi Cephe’yi bırakıp CHP’li Cahit Karakaş’ın Meclis başkanı seçilmesini sağladığını hatırlattı.
Taha Akyol’un Karar’da yayınlanan yazısının dikkat çeken bölümleri şöyle:
Şu soruyu hepimiz kendimize soralım: Bizi bir araya getiren, oturup konuşmamızı, birbirimizin görüşlerini öğrenmemizi, müzakerelerle bir sonuca varmamızı sağlayan bir kurum
“Cumhurbaşkanı anayasaya göre milletin birliğini temsil eder. Türkiye’de eskiden Cumhurbaşkanın partisiz ve partilerle diyaloğa açık olması beklenirdi. İktidar partisine meram anlatamayan öbür partiler, yargı başkanları, sivil toplum yöneticileri Cumhurbaşkanı’na giderdi…
Bugün bu mümkün mü?
Bugün Cumhurbaşkanı sadece “partili” değil. Parti lideri olarak en sert siyasi polemikleri yapıyor, milletvekillerini belirliyor, Meclis grubuna talimat veriyor…
Meclis, bu “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin neresinde?!
Milletvekilleri alkışlarla kanun çıkarıyorlar ama bir hafta sonra o kanun Cumhurbaşkanı’nca geri çevrildiğinde yine alkışlıyorlar!
Tarihimizde ilke defa milletvekilleri kendilerini “Züğürt Ağa” gibi görüyor.
Cumhurbaşkanı’nın yargıya atamalar yapma yetkisi sadece çok geniş değildir, daha önemlisi tamamen denetimsizdir.
Yargı bu “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin neresinde?!..”
“Böyle devam edebilir miyiz? Virüs ve hemen arkasından gelecek ağır ekonomik sorunlar biraz durup düşünmemizi gerektirmiyor mu?
‘Kutsal partimiz’ adına çarpışırken ülkemize zarar verdiğimizin farkında değiliz!
Gerilimi azaltma yolunda mütevazi adımlar bile ümitler yaratabilirdi.
İYİ Parti Lideri Meral Akşenerin “memleket masası” teklifi böyle bir adım olabilirdi, olmalıydı. Şöyle diyordu:
“Bir masa etrafında toplanmamız lazım. Bu ülkenin vatandaşları olarak, bu ülkede uzun yıllar hizmet etmiş insanlar olarak ortak aklı işletmemiz lazım. Bu sıkıntılı ekonomiden daha sonraki fasılda nasıl çıkacağımızı konuşmamız lazım.”
Akşener’in bu yapıcı önerisini Kılıçdaroğlu ve Davutoğlu “çok olumlu” buldular, fakat...
İktidardan önce Bahçeli her zamanki öfkeli ve hakaretli üslubuyla karşı çıktı.
İktidardan alternatif bir öneri de gelmedi, asıl iktidar kutuplaştırıcı davranışlardan sakınmalıdır…”
"1970’lerin kanlı kutuplaşma döneminde merhum Alparslan Türkeş, merhum Bülent Ecevit’le temas kurarak ‘Milliyetçi Cephe’yi bırakıp CHP’li Cahit Karakaş’ın Meclis başkanı seçilmesini sağlamıştı. 1977’de MHP ile CHP arasında koalisyon görüşmeleri yapılmış ama CHP’deki radikaller engellemişti. Halbuki terör de darbe de önlenebilirdi.
Kutuplaşma siyasetinin başladığı 2011’den bu tarafa iyi giden ne var? Hangi uluslararası grafikte çizgimiz yükseliyor?
Bakalım, Türkiye’nin “bizim aşiret” değil, 82 milyonluk bir “millet” olduğunu ne zaman anlayacağız?..”