Bünyamin Öztürk / ANKARA
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Genel Merkez'deki makamında ilk röportajını YENİÇAĞ'a verdi.
Sıcak gündemin tüm başlıklarına ayrıntılı olarak değerlendiren Akşener, Reza Zarrab davası ile ilgili olarak Türkiye'nin kumar masasına sürüldüğünü söyledi.
Akşener, AKP iktidarının dış politikasını eleştirirken "Türkiye'yi şamar oğlanına çevirdiler" dedi.
Meral Akşener ayrıca, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Esad ile el sıkışacağını öngördüğünü açıkladı.
İşte Akşener'in açıklamaları:
- Esad, Putin ile birlikte fotoğraf verip ve "her türlü diyaloğa açığız mesajı veriyor". Siz bir gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esad'ın el sıkışacağını düşünüyor musunuz?
- "Öngörüyorum. Tahminin ötesinde olacağını düşünüyorum. Bizim dış politikamız aşağı yukarı 160 yıllık bir birikime sahiptir. Tayyip Bey ve arkadaşları bunu yok farz ettiler. Kendilerini Osmanlı'nın devamı olarak iddia etmekle birlikte Fatih Sultan Mehmet'in özellikle bu bölgede dış politikada o dönemlerde ortaya koyduğu medeniyet tasavvurundan haberdar değiller. Yavuz Sultan Selim Han'ın bütün savaş stratejilerinde deha olarak kabul edilen o yanının farkında değiller. Abdülhamit Han diyerek geziyorlar Abdülhamit Han'ın Ortadoğu ve batı coğrafyasından ortaya koydukları feraseti okumadılar incelemediler.
Zaten Atatürk dönemini de tekfir ederek geldiler. Bunların dış politikada öğrendikleri uygulama koydukları şey Kahire öğretisi dediğimiz 1970'lere dayanan ideolojik dostlukların tezahürüdür. Şimdi gelinen noktada bu dostlukların bu öğretinin Türkiye'yi bu arkadaşların uygulaması ile getirdikleri nokta budur. Böyle olduğu için de en kısa sürede ben size söylüyorum tekrar Kardeşim Esad haline dönecektir."
-Ya Rusya ile ilişkilerimizin geleceği?...
-"Rusya, İran, Almanya, İngiltere, Çin bunlar çok kadim devlet gelenekleri olan ülkelerdir. Dolayısıyla kişisel dostlukların bir kıymeti harbiyesi yoktur. Türkiye Rusya ile dostluk yapmalıdır. Rusya'nın ciddiye alınması gerekir, hangi rejim ile yönetiliyor oluyorsa olsun kadim kopmayan bir devlet birikimine sahiptir. Rahmetli Demirel mesela 'ABD için fil gibidir, katiyen unutmaz' derdi. Bu dış politika iç politikanın öznesi haline getirildiğinde olan Türkiye'ye olur."
-Norveç'te yaşanan rezaletin ardından Türkiye'de bir "NATO'dan çıkalım" dalgası başladı. Bu bağlamda NATO'ya nasıl bakıyorsunuz? Türkiye Batı'dan mı kopuyor veya koparılmak mı isteniyor?
- "Karşılıklı bir sistem bu. NATO tatbikatından Mustafa Kemal Atatürk ve Sayın Erdoğan'ın düşman kuvvet olarak kullanılması bir kere kabul edilebilir bir şey değil. Sanki Türkiye'nin iç sinirlerine basmak için yapılan bir iş gibi görünüyor. Biz nasıl bakıyoruz NATO'ya?.. Türkiye, orada yer alabilmek için Kore'ye asker göndermiş ve bütün siyasi partilerin ortak iradesi ile o zaman o şemsiyenin içine dahil olmuş. O dönem Meclis'ten karar bütün siyasi partilerin ortak kararı ile alınmış. Yani bu bir mutabakat bu bir milli karar. Devlet olarak hiçbir siyasi partinin itiraz etmediği burada yer almamız gerektiği yönünde kanaat belirttiği bir süreç.
NATO'nun zaman zaman Türkiye ile ilgili hatası kusuru yok mu? Elbette var. Biz şöyle bakıyoruz nitekim parti programımızda da bu şekilde yazıyor. Evet biz bu şemsiyenin içindeyiz. Veto hakkımız var. Bu önemli bir kavram. Ama NATO ile birlikte olmak bizim milli çıkarlarımızla ters düşen durumlarda ebetteki milli çıkarlarımız ve milli meselelerimizin yanında onlarla ilgili net tutumu almak durumundayız.
Şimdi diğer taraftan NATO'dan çıkalım diyenler. Ben bu tür şeylerin hadi bakalım denildiği zaman özellikle bu iktidarla yapılmayacağını düşünüyorum. NATO'da yapılan terbiyesizlik ikinci 'one minute' haline getirilmek isteniyor. Ama dışarı ile olan ilişkilerin içeride harlaması gürlemesi o ilişkileri yeniden eski hale getiremiyor. Getirdiği zamanda biz bir şeyler vererek getiriliyor. Rusya olan ilişkilerde olduğu gibi.
"ŞAMAR OĞLANINA DÖNMÜŞ BİR TÜRKİYE İLE KARŞI KARŞIYAYIZ"
Yani harlıyorsun gürlüyorsun fakat sonra barışmaya kalkıyorsun sonra mutlaka bir şey veriyorsun. Ama kendinden vermiyorsun kardeşim Türkiye'den veriyorsun. Dolayısıyla ben bu çıkalım çıkmayalım konularını ciddiye almıyorum. ABD ve NATO ile yapılan 'Ey'lerin neticesinde İncirlik Üssü yerinde duruyor. Ama bu tavşana kaç tazıya tut durumudur. Ama kimsenin fark etmediği dış dünyada Türkiye'nin iki paralık olduğudur. Asıl mesele burası. Şamar oğlanına dönmüş bir Türkiye ile karşı karşıyayız."
- Zarrab davası konusunda ne düşünüyorsunuz?
- "Reza Zarrab konusunda benim en büyük endişem yolsuzluk itirafçısı olduğu görünüyor. Birincisi büyük bir ciddiyetsizliktir. Bir ülke bir ambargo meselesinde ülke çıkarını delmeye karar vermiş diyelim. Tamam. Ama 26 yaşında bir genç ile bu işi yapmışsınız, ondan sonra anlaşılıyor ki bu sistemden rüşvetler alınmış. Türkiye'ye girmesi gereken o paranın büyük bir oranı paylaşılmış, öyle anlaşılıyor. Çok büyük bir laçkalık ve ciddiyetsizlik içinde yapılmış. Sonuç itibari ile de en anlaşılamayan kısmı nasıl bir istihbarat sistemimiz vardır ki elini kolunu sallayarak gidiyor, FBI bu kişiyi alıyor ve itirafçı oluyor. Bütün bu konuştuklarımızın temel noktası ciddiyetsizlik yani Türkiye'yi yönetenlerin ciddiyetsizliğidir. Türkiye'de ciddiyet sorunu var şu anda. Kurumlar bu manada çöktü. Korkunç. Dolayısıyla şimdi Sayın Cumhurbaşkanı ile bu mesele Türkiye meselesi haline getirildiği takdirde bu davada kumar masasına Türkiye sürülür. Bizim İYİ parti olarak karşı çıktığımız alan burasıdır. Suç vardır yoktur ben onu bilmiyorum. Mahkemede bir şey olacak. Ama burada oraya buraya uzanıyorsa iş, bunun karşılığı olarak Türkiye o masaya sürüldüğü takdirde bu kabul edilemez. O kumar masasıdır o kumar masasına Sayın Cumhurbaşkanı adına Türkiye'yi sürüyoruz bu doğru bir şey değil."
-Ekonomi ile ilgili görüşleriniz nelerdir. Dolar ve Euro'da yaşanan hareketlilik? Ülkenin ekonomik durumu ne olacak?
-"Biz bu noktaya doğru bağıra bağıra geldik. Beraber gittik. Bitlis'te bir tane fabrika gördünüz mü? Devasa binalar gördük hakikaten muhteşem kamu kurumlarına muhteşem binalar yapılmış. Ama dört yıllık okullardan mezun çocukların iş bulabileceği bir tane yer yoktu.
"ÜRETTİĞİNİZİ SATACAK BİR SİSTEMİNİZ YOK"
Bu geçmiş dönem iktidarlarında iyi kötü oralarda atölye sayılabilecek 3 yüz elli 4 yüz kişinin çalışabildiği yerler vardır. Ben onları bilirim onları da görmedim. Yani Bitlis bile kupon arazi olmuş. Şimdi üretmeyen bir ekonomik yapı oluşturuldu, dışarıdan gelen para ile yürüyen işti. Şimdi dünyanın her tarafı ile bozuksunuz, dolayısıyla sıcak paranın durduğu bir anda üretmiyorsunuz, ürettiğinizi satacak bir sisteminiz yok. Dolayısıyla rant ve sıcak para üzerinden yürüyen ekonominin sonu budur.
Onun için derhal üreten ve istihdam yaratan bir ekonomik model uygulanmalıdır. Ekonomiyi iyi hale getirebilmek için hukukun üstünlüğüne ihtiyacımız var. Doğru dürüst hukukun uygulandığı kanunların gerçekten uygulandığı bir döneme ihtiyacımız var. Elbet dış sermaye gelmeli. Hukuk düzeni olmadığı için güven yok. Güven olmadığı için kimse yatırım yapmıyor. İşçi çıkarıyorlar ama alan yok. Ekonomi eşittir güvendir. O da hukukla sağlanır."