Meral Akşener'den yaylım ateşi. Erdoğan ile görüşmesini açıkladı

Meral Akşener'den yaylım ateşi. Erdoğan ile görüşmesini açıkladı

İYİ Parti'nin haftalık grup toplantısında konuşan Meral Akşener CHP, AKP ve DEM Partiyi yaylım ateşine tutarken, Türkiye'ye gelen sığınmacı akını ile birlikte TÜİK'in kayıp çocuk verisini neden kestiğini sordu.

Partisinin haftalık grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri Meral Akşener, gündeme dair sert ve çarpıcı açıklamalar yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesinin nasıl gerçekleştiğini anlatan Akşener, bir dönem ittifak ortağı olan CHP'yi, DEM Parti ile olan ilişkilerinden ve şehitlere karşı yayımlanan bildiri polemiğinden dolayı yaylım ateşine tuttu.

ABD'de yapılan ve dünyayı sarsan Epstein davası hakkında da konuşan Akşener, 6 Şubat depreminde kaybolan çocuklarla ilgili tereddütte olduğunu ve TÜİK'in özellikle sığınmacı akını ile 'kayıp çocuk' verisini kestiğini söyledi.

Akşener'in haftalık grup toplantısından satır başları şu şekilde oldu:

"Aziz milletim, değerli milletvekilleri, sevgili gençler, kıymetli basın mensupları;

Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Yeni yılın, ilk grup toplantısındayız…

Gönül isterdi ki; Milletimizle, yeni mutlulukları paylaşalım,

Yeni umutları konuşalım, Yeni başarıları analım…

“9 MEHMETÇİĞİMİZİ ŞEHİT VERDİK”

Konuşmasında geçen hafta Irak’ın Kuzeyinde şehit düşen Mehmetçikleri anarak başlayan Akşener, “Ancak maalesef; Hepimizi kahreden acılarımız var. Geçtiğimiz hafta, 9 Mehmetçiğimizi daha, teröre şehit verdik…

Gökhan Delen;

Serkan Sayın;

Müslüm Özdemir;

Kemal Batur;

Emrullah Gülmez;

Hakan Gün;

Ahmet Köroğlu;

Murat Atar;

Muhammed Tunahan Evcin…

9 kahramanımız, Pençe-Kilit Harekatı’nda;

Vatanımızı, terör örgütüne karşı korurken, şehit düştüler.

Ruhları şad, mekânları cennet olsun…

Başımız sağ olsun. Unutmayalım ki; Bugün bu salonlarda, güven içerisinde konuşabiliyorsak;

Bunu;

Bu millet, bu memleket için, göğsünü siper eden; Nice vatan evladımıza borçluyuz. Onlar, analarının kuzuları; Türk yurdunun da, yiğit fedaileridir.

Biz bugün; Fedailerimiz için, acımızı yüreğimize basacak; Tıpkı aileleri gibi, vakur duracak;

Düşmanı güldürmeyeceğiz!

Biz bugün; Ateşi içimizde söndürecek;

Birliğimizden, beraberliğimizden, kardeşliğimizden, Geçit vermeyeceğiz!

Herkes peşini bıraksa bile, andımız olsun ki; Biz bu davayı, kıyamete kadar güdeceğiz!

Değerli dava arkadaşlarım; Zorlu kış şartlarında, milletimizin güvenliği ve esenliği için;

Mehmetçiklerimiz sahada; Amansız bir mücadele vermeye, devam ediyor…

Aklımız, fikrimiz, yüreğimiz onlarla… Ayakları taşa değmesin, attıkları boşa gitmesin. Rabbim onları korusun, bize acılarını göstermesin. Buradan bir kez daha;

Türk Ordusu’na, Türk Gençlerine, Vatan ve Millet yolunun, tüm serdengeçtilerine selam olsun! Allah, her birinden razı olsun! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilelebet payidar olsun!” dedi.

“DEVLET İNTİKAM ALMAZ GEREĞİNİ YAPAR”

Akşener, konuşmasında teröre karşı yapılan mücadeleyi sonun kadar desteklediklerini ancak Devletin intikam değil gereğini yapması gerektiğini ifade etti:

“Değerli milletvekilleri; Türk milleti olarak, teröre karşı, 40 yıldır, sarsılmaz bir iradeyle, mücadele ediyoruz! Değil 40; 140 yıl olsa da, asla boyun eğmeyeceğiz! Bu yüzden, İYİ Parti olarak, biz de; Teröre karşı, içerdeki ve dışardaki mücadeleyi, Elbette, sonuna kadar destekliyoruz.

Ancak, her terör saldırısı sonrasında;

“Can çekişiyorlar…”;

“Son çırpınışları…”;

“Ayakkabı numaralarını biliyoruz…”;

“Kanı yerde kalmadı…” diyerek, milletimizi oyalayan; Ve bu kutlu mücadeleyi, Bir intikam meselesine indirgeyen, hamasete de; Elbette göz yumamayız.

Çünkü, bizim baktığımız çerçevede; Devlet intikam almaz, gereğini yapar… Terörle mücadelenin, tek amacı, Terörü tüm unsurlarıyla, tamamen bitirmektir. Eğer ki; 40 yıl sonra bile, hâlâ evlatlarımızı,

Teröre şehit vermeye devam ediyorsak;

Yapmamız gereken şey, strateji değiştirmektir. Ama öyle, geçtiğimiz yıllarda yapıldığı gibi;

Teröre, sözüm ona çözüm bulmak için, Siyasi arayışlara girmekten bahsetmiyorum.”

“BİR DAHA ASLA”

Terör ile mücadelede geçmiş dönemde yapılan ‘Çözüm Süreci’ne atıfta buluan İYİ Parti Lideri şu ifadeleri kullandı:

“Çünkü; Sözde “Teröre siyasi çözüm” diyerek atılan, her adım, Şüphesiz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Kuruluşuna, varlığına ve huzuruna yönelen, birer kurşun olarak, geri dönecektir.

Nitekim bunu, yakın tarihimizde yaşadık. Çok acılar çektik.

Canlarımızı, evlatlarımızı kaybettik…

Bir daha tekrarlanmasına da,

Asla müsaade etmeyiz!

Bahsettiğimiz strateji değişikliği;

Sahada ve dış politikada atılacak, bazı adımları içeriyor."

"İRAN GEREĞİNİ YAPIYOR"

Mesela İran’a bakın…

Irak’la anlaşmaya vararak, bu adımları, gayet iyi atabiliyor.

İran’ın pkk’sı olan pjak’ın;

Irak sınırlarında bulunan üslerden çıkarılıp, silahsızlandırılmasını,

Pekala sağlayabiliyor. İran;

“Eğer Irak tarafından gereği yapılmazsa;

Ben gereğini yapacağım.” Diyor. Ve sonra da Irak;

Tıpış tıpış gereğini yapıyor. İşte bu yüzden, biz de;

Öncelikle Irak topraklarında bulunan,

Terör bölgelerine karşı, gerekli adımları atmalıyız.

Dolayısıyla buradan, iktidara sormak istiyorum:

Irak’ta, bölgesel yönetimle görüşüyorsunuz.

O zaman neden, bu konuda adım atmaları için,

Onlara kesin ve net bir dille,

Uyarıda bulunmuyorsunuz?”

“NEDEN TÜM İMKAN VE KABİLİYETLERİMİZİ KULLANMIYORSUNUZ?”

Akşener terörle mücadelede intikam duygularının kullanılamayacağının altını çizerek,

“Aynı şekilde; Suriye’nin kuzey doğusunda;

Pkk varlığının, ortadan kaldırılması için;

Neden tüm imkân ve kabiliyetlerimizi, kullanmıyorsunuz?

Neden, bir taraftan, Rusya’nın; diğer taraftan da, ABD’nin;

Pkk/pyd varlığını kabul eden, politikaları konusunda,

Net bir tavır koyamıyorsunuz?

Terörle mücadeleyi;

Suçlu arayıp, şikâyet ederek yürütemezsiniz.

Terörle mücadeleyi;

İntikam duygularıyla da yönetemezsiniz.

Eğer memleketimizde, terörü gerçekten,

Kökünden söküp atmak istiyorsanız;

Devlet aklımızı çalıştırmak;

Gerektiği zaman, strateji değiştirmek;

Türkiye’nin tüm avantajlarını kullanarak,

Haklı mücadelemizi, sonuca ulaştırmak zorundasınız!

Bu vesileyle;

Bir daha böyle bir olayın tekrarlanmaması adına,

Terörle mücadele stratejisinde,

Devlet aklının önemini, bir kez daha vurguluyor;

Ve iktidardaki siyasetçileri;

Devlet geleneklerimize uygun biçimde,

Hareket etmeye davet ediyorum.” İfadelerini kullandı.

“DEVLET İNSANLIĞINA İHTİÇAY DUYDUĞUMUZ GÜNLERDEYİZ”

Aziz milletim; Milletçe zor zamanlardan geçiyoruz.

Devlet insanlığına, ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz.

Devlet ciddiyetini, aradığımız olaylar yaşıyoruz.

Ve milletten alınan yetkiyle oturulan, o koltukların hakkının,

Tam da bugünlerde, verilmesini bekliyoruz. Ancak ülkemizde ne yazık ki;

Birey-devlet ilişkisinde de; Toplum-siyaset ilişkisinde de;

Ciddi bozulmalar yaşıyoruz. Bildiğiniz gibi; Türkiye Cumhuriyeti Devleti,

demokrasi temeli üzerinde yükselir.

“DEVLETSİZ TÜRK MİLLETİ…”

Ve o nedenle, Cumhuriyetimizin, devlet yönetimi anlayışında;

Bireyin refahı, mutluluğu, onuru, huzuru ve özgürlüğü esastır.

Bu esaslar çerçevesinde ise; Hem bireylerin devlete karşı;

Hem de devletin, milletimizin her bir ferdine karşı;

Bazı görev ve sorumlulukları vardır. Çünkü bizim anlayışımızda,

Devletsiz Türk Milleti, Milletsiz de, Türk Devleti olmaz.

Ancak bugün, görüyoruz ki;

Milletimizden aldığı yetkiyle, devletimizi yöneten iktidar;

Maalesef, bu görev ve sorumlulukların,

Bilinciyle hareket etmiyor…

Çünkü mesela;

İKTİDAR MİLLETE KARŞI SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİREMİYOR

Hukuk alanında yapılan yanlışlara grup konuşmasında yer veren Akşener,

“Yargıtay 3’üncü Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayarak;

Anayasayı, alenen yok saydığı bir ortamda;

Eğer ki iktidar; Anayasanın çiğnenmesine, göz yumuyorsa;

Gayrimeşruluktan, siyasi çıkar elde etmeye çalışıyorsa;

Ortaya çıkan anayasal devlet krizine, engel olmuyorsa, olamıyorsa;

O zaman; Yetkiyi aldığı milletine karşı,

Sorumluluğunu yerine getiremiyor demektir!”

“EMEKLİLERİMİZ AÇLIĞA MAHKUM EDİLİYORSA”

Konuşmasında milliyetçi söylemlerde bulunan gençlerin tutuklamasına karşın terörist başının ifadelerinin devlet kanalında gösterilmesine de tepki veren Akşener,

“Mesela; Bir yanda gençlerimiz,

“milliyetçi söylemlerde bulundukları için” tutuklanırken;

Diğer yanda, terörist başının, devletin kanalına çıkmasına,

İfade ve basın özgürlüğü kararları veriliyorsa;

Yani; Milliyetçilik yargılanırken;

Bölücülük özgürlük sayılıyorsa;

O zaman iktidar; Milletine karşı sorumluluğunu, yerine getiremiyor demektir!

Mesela; Bir yanda;

Sırtını iktidara yaslayanlar sefa sürerken; Makyajlı enflasyon rakamları üzerinden,

Lütufmuş gibi verilen zamlarla;

İşçilerimiz, yoksulluğa; Emeklilerimiz de, açlığa mahkum ediliyorsa;

Hatta; Yapılan göstermelik zamlarda bile, ayrımcılık yapılıyorsa;

O zaman iktidar;

Milletine karşı sorumluluğunu, yerine getiremiyor demektir!” dedi.

“VATANDAŞININ ÖLMESİ GÜNDE 1 DOLAR OLUYORSA..”

Somali Cumhurbaşkanının oğlunun Türk motokurye Yunus Emre Göçer’in ölümüne neden olup dün görülen davada 27 bin 300 lira para cezası almasına değinen Akşener,

“Mesela; Motokuryenin ölümüne yol açan kişinin kaçmasına göz yumuyorsa,

Sonra da gelip hızlandırılmış yargıyla,

Kişiliği ve pişmanlığını dikkate alıp, 27 bin 300 liraya serbest kalıyor;

Kendi vatandaşının ölmesinin karşılığı günde 30 lira yani 1 dolar oluyorsa

O zaman; Milletine karşı sorumluluğunu, yerine getiremiyor demektir.

Mesela; 11 ilimizi harabeye çeviren, deprem felaketinin üzerinden,

Neredeyse, 1 yıl geçtikten sonra bile; Eğer ki iktidar;

Vatandaşının, barınma hakkını teslim edemiyorsa;

Bir asker ailesini, bir şehit ailesini, çadıra muhtaç bırakıyorsa;

O zaman; Milletine karşı sorumluluğunu, yerine getiremiyor demektir” şeklinde konuştu.

ŞEHİT HABERİNDEN SONRA ISITICI

Kahramanmaraş’a şehit ateşinin düşmesinden sonra çadırda kalan ailesinin evine 10 adet ısıtıcı gönderilmesini eleştiren Akşener,

“Düşünebiliyor musunuz?

Bu memleketin yarınları için;

Kendi evladından, kendi yarınlarından vazgeçen, bir aileye;

Devleti yönetenler, sahip çıkamamış.

Başlarını sokacak bir çatı kuramamış.

Şehit haberini verirken, 10 tane ısıtıcı götürmekten utanmamış.

Suriye’de yaptığı evlerle övünürken;

Kahramanmaraş’ta, şehidimizin ailesini, sahipsiz bırakmış!

Yuh olsun, yazıklar olsun!”

KAÇIRILAN/KAYBOLAN ÇOCUKLAR

Akşener, ABD’de ortaya çıkan ve dünya gündemine bomba gibi düşen Epstein davasında, çocukların kaçırılmasına ilişkin iddiaların kamuoyunda geniş bir yer tutması üzerine Türkiye kaygılarını belirtti.

“Değerli dava arkadaşlarım; Ak Parti iktidarının;

Milletimize karşı sorumluluğunu, yerine getiremediği bir başka mesele ise;

Kaçırılan, kaybolan, çocuklarımız meselesidir.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta; Amerika Birleşik Devletleri’nde;

Sapkın bir çocuk istismarı şebekesini, ifşa eden;

Korkunç gelişmeler yaşandı.

Dosyadaki birçok ülkeyle birlikte; 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında,

Türkiye'den de, bazı çocuklarımızın kaçırılarak,

ABD'ye götürüldükleri ve bu şebekenin eline düşürüldükleri ortaya çıktı.

Bu vahim ifşaat sonrasında;

Herkesin aklına, aynı korkunç soru geldi:

6 Şubat’ta yaşadığımız, büyük deprem felaketinin ardından,

Kaybolan çocuklarımız var mı?

Varsa kaç çocuk?

Ve bu çocuklar nerede?

Biliyorsunuz ben;

1999 depremini, bizzat yaşamış bir insan olarak;

Kahramanmaraş merkezli depremlerin sonrasında,

Deprem bölgesine yaptığım ziyaretlerde;

Kayıp çocuk olaylarının, yaşanması riskine karşı,

Devleti yönetenleri ısrarla uyardım.

Bunu da; 1999 depreminden sonra;

3 yaşındaki Edanur, 17 yaşındaki Nurcan,

6 yaşındaki Gözde, 11 yaşındaki Sinem,

9 yaşındaki Hande gibi,

Hâlâ ailelerinin ulaşamadığı,

Ama öldüklerine dair, hiçbir somut delilin de bulunmadığı,

Kayıp çocuklarımız olduğunun, bilinciyle yaptım.

Bu endişemi önemsemeyenler, hatta eleştirenler bile oldu.”

“VARSAYARAK DEVLET YÖNETİLMEZ”

Önceki Aile Bakanı ve şimdiki Aile Bakanının depremde kaybolan çocuklar hakkında çelişkili ifadeler kullanmasına dikkat çeken Akşener,

“Nitekim;

Geçtiğimiz dönemin Aile Bakanı, Derya Yanık da;

Çıktı ve dedi ki;

“Çocukların önemli bir kısmının,

Sağlık kuruluşlarında olduklarını varsayıyoruz…"

Evet, yanlış duymadınız, “varsayıyoruz” dedi.

Yani; Böylesi kritik bir konuda yaptığımız uyarı;

Umursamazlıkla karşılandı.

Ciddiyetsizlikle karşılandı.

Varsayarak devlet yönetmeye çalışan,

Bir büyük liyakatsizlikle karşılandı.

Geldiğimiz noktada ise; Yeni Aile Bakanı, Mahinur Özdemir;

Kayıp çocuklar konusunda yaptığı son açıklamada;

“1912 çocuğumuzdan, bir tanesinin bile,

Kayıp olması durumunun, söz konusu olmadığını,

Tekrar ilan ediyorum.

Bu çocukların, kimlik tespitleri,

Devletin bütün birimleriyle, titizlikle yapıldı.

Ancak, geçtiğimiz günlerde yaptığımız Aksaray ziyaretimizde gördük ki;

Karşımıza çıkan, depremzede ailelerimiz;

Hâlâ gözleri yaşlı, çocuklarını arıyor…

Şimdi ben de buradan, doğal olarak,

Sayın Bakan’a sormak istiyorum:” dedi.

“ÇOCUKLAR NEREDE?”

Depremde kayıp olan çocuklardan birkaçını sayan Akşener, Aile Bakanına bu çocukların nerede olduğunu sordu:

“Sayın Bakan; Madem çocuklarımızdan bir tanesinin bile,

Kayıp olmadığını iddia ediyorsunuz;O zaman, söyleyin;

Kahramanmaraş’ta, Yeşilada Apartmanı’nda yaşayan,

6 yaşındaki, Talha Demirel nerede?

Söyleyin;

Ebrar Sitesinde yaşayan, Alya Kılınç nerede?

Söyleyin;

Antakya Rönesans Rezidans’ta yaşayan;

3 yaşındaki, Mustafa Kemal Koşar,

1 yaşındaki, Mehmet Akif Koşar nerede?

Söyleyin;

Adıyaman’daki, Arzıklar Apartmanı’nda yaşayan;

9 yaşındaki, Muhammed Enes Demir nerede?

Söyleyin;

7 yaşındaki, ikiz kardeşler, Elif ve Esma Yapar;

17 yaşındaki, Şükran Yapar nerede?

Deprem bölgesinde, toplamda bine yakın çocuğun,

Kayıp olduğu iddiası var…

Sadece, Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği’ne,

142 kayıp çocuk başvurusu yapılmış…

Madem bu çocuklar, kayıp değil;

O zaman neden, ailelerinin bundan haberi yok?

Madem bütün çocuklarımızın, kimlik tespitleri yapılmış;

O zaman neden, yüzlerce aile, hâlâ çocuklarını arıyor?

Haydi bakalım, çıkın, açıklayın!

Kimlik tespitleri nerede yapıldı?

Otopsi savcıları, enkazdan çıkan her bir cenazeyi;

Otopsi yaptıktan sonra mı kaldırdı?

Defin için, kanuni süre olan, 15 gün beklendi mi;

Yoksa Adalet Bakanlığı emriyle;

“Bir gün içinde defin” mi yapıldı?

Her birinin DNA’sı alındı mı?

Her biri fotoğraflandı mı?

Çıkın, açıklayın!

Sözünü ettiğiniz tespitler;

Çocuklarımızın hayatta olduklarını mı;

Yoksa öldüklerini mi gösteriyor?

Eğer öldülerse, mezar yerleri nerede?

Ve aileleri bunu, neden bilmiyor?

Çıkın, açıklayın!

Depremden sonra, gümrük kontrolüne girmeden,

Bölgeye giriş-çıkış yapan, araçlar oldu mu?

Eğer ki olduysa;

Bunlar, hangi uluslararası yardım kuruluşlarının,

Logolarını taşıyorlardı?

Çıkın, açıklayın!”

“TÜİK VERİ AKIŞINI DURDURDU”

TÜİK’in sığınmacıların akın akın gelmesi ile kayıp çocuk verilerini kestiğini ifade eden Akşener,

“Ve son olarak; 2016 yılına kadar, kayıp çocuklarla ilgili,

Düzenli olarak veri açıklayan, TÜİK;

Tam da sığınmacı akınının da etkisiyle,

Rekor artışların yaşandığı, bu dönemde;

Neden bu veri akışını durdurdu?

Kimden, neyi saklıyorsunuz?

Nereye kadar saklamayı düşünüyorsunuz?

Haydi bakalım, çıkın, açıklayın!

Bu kadar çok soru işaretinin olduğu, böyle bir konuda,

Eğer ki iktidar; Bu sorulara cevap veremiyorsa;

Çocuklarımızın nerede olduğunu bilmiyorsa;

Ailelere bir açıklama yapamıyorsa;

Milletine karşı sorumluluğunu,

Yerine getiremiyor demektir!

Ve böyle bir iktidar da, devlet yönetme kabiliyetini,

Tamamen kaybetmiş demektir.

Bu kadar basit.

Aziz milletim;”

“SİYASET KURUMUNUN VATANDAŞA KARŞI SORUMLULUĞU VAR”

Birey-devlet ilişkisindeki bozulmanın, bir benzeri de,

Toplum-siyaset ilişkisinde yaşanıyor.

Nasıl ki; Devletin bireye karşı görevleri varsa;

Şüphesiz ki, siyaset kurumunun da;

Topluma, milletimize karşı görevleri var…

Yani; Milletimizin; Haklarını savunmamız için kendisine avukat tayin ettiği;

Muhalefet partileri olarak, bizlere de bazı görevler düşüyor…

Mesela bizlere; Milletimizin sesini duymak;

İktidara da, o sesi duyurmak düşüyor.

Mesela bizlere; Doğruya doğru, yanlışa yanlış derken;

Aynı zamanda, milletimizin dertlerine, derman olacak,

Çözümler üretmek düşüyor. Mesela bizlere;

Kadim devlet anlayışımızı,

Ve beraberinde getirdiği sorumlulukları,

Devleti yönetenlere, hatırlatmak düşüyor.

Mesela bizlere; Hiçbir siyasi çıkarı

Türkiye’nin, teröre karşı ortak sergilediği bir duruşun,

Önünde görmemek düşüyor!

CHP’YE DEM PARTİ GÖNDERMESİ

DEM Parti’nin CHP ziyareti esnasında önlerine kırmızı halı serilmesine tepki gösteren Akşener,

“Mesela bizlere;

Milletimizin, canına kasteden katillere;

O katillerin yoldaşlarına, propagandistlerine, fırsat vermemek;

Onları kırmızı halılarda, karşılamamak düşüyor!Mesela bizlere; Tıpkı sahada olduğu gibi, siyaset kürsüsünde de,Teröre geçit vermemek düşüyor!

Mesela bizlere; Terör örgütüne alan açan İsveç’in, NATO’ya kabulüne,

Koşa koşa “EVET” dememek düşüyor!

Ancak ne yazık ki;

Ülkemizde uzun bir zamandır;

Rekabetten değil, kutuplaşmadan beslenen;

Kısır bir siyaset anlayışı, hüküm sürüyor.” İfadelerini kullandı.

“SEÇMENE MARABA GÖZÜ İLE BAKILIYOR”

Seçmenleri maraba, sandığı da oy sayım etkinliğinden ibaret görenlere karşın kendilerinin bu şekil

e olmadığını vurgulayarak:

“Bu anlayış yüzünden de;

Seçimler, bir rövanş alanına indirgeniyor.

Sandık, bir oy sayım etkinliğinden ibaret görülüyor.

Seçmene de, her halükarda kendilerine oy vermek zorunda olan,

Marabalar olarak bakılıyor. Hâlbuki siyaset, bundan çok daha fazlasıdır…

Siyaset, ülkemize katma değer sağlama;

Milletin derdine çare arama;

İnsanımıza aracısız dokunma alanıdır.

İşte tam da bu yüzden biz, İYİ Parti’yi;

Siyasetin unutulan ruhunu, yeniden canlandırmak;

Milletimiz için, hakkıyla rekabet, nasıl yapılırmış,

Türkiye’ye göstermek için kurduk.

Ve ilk günden beri de;

Milletimiz ve memleketimiz için, yılmadan çalışmaya;

Vizyonumuzu, çözümlerimizi ve projelerimizi, ortaya koymaya;

İnatla, azimle, ısrarla devam ediyoruz.

Varsın, kayıkçılar, kavgalarına devam etsinler…”

YEREL SEÇİMLERE İLİŞKİN VAATLER

31 Mart tarihinde yapılacak olan yerel seçimlerde partisinin nasıl bir vizyona sahip olacağını açıklayan Akşener:

“Biz, önümüzdeki seçimlerde;

İYİ Belediyecilik vizyonumuzla;

Milletimizi, beton yığınlarına mahkûm eden,

Rantçı ve fırsatçı yönetim anlayışına, son vereceğiz.

Yetkiyi devraldığımız, tüm şehirlerimizi;

İnsan ve çevre odaklı, bütüncül bir imar anlayışıyla,

Yeniden planlayacak ve hakkıyla yöneteceğiz.

Yaşanabilir kentler için;

“Sürdürülebilir Kentleşme Stratejimizi” hayata geçireceğiz.

Şehirlerimizin; İmar, arazi, konut, ulaşım gibi, yapısal meselelerini;

Doğal, sosyal, tarihi ve kültürel çevresiyle,

Birlikte ele alacağız.

Bu kapsamda; Kentsel planlama ve imar politikalarımızı;

Çevresel Sürdürülebilirlik,

Toplumsal Etkileşim,

Ekonomik Gelişim,

Risk Yönetimi,

Ve Estetik Görünüm ilkelerinin, üzerine kuracağız.

İmar planlarının hazırlanmasında;

Gelecekteki taleplerin karşılanması,

Kentsel dönüşüm, kentin ihtiyaçlarına uygunluk,

Teknik uygulanabilirlik,

Ve kamu yararını esas alacağız.

Enerji, gıda ve su kaynaklarını, verimli kullanan;

Doğal afetlere dirençli;

Değişen iklim koşullarına, uyum sağlayabilen şehirler için;

Kentlerin morfolojik özelliklerini,

Planlama süreçlerine dahil edeceğiz.

Kentsel imar planlarının,

Belediye stratejik planlarıyla entegrasyonunu sağlayacağız.

Böylece;

Arazi kullanımının, optimize edilmesinin yanı sıra;

Yeşil alanların korunmasını ve genişletilmesini sağlayacağız."

“DEM’E MAHKUM OLANLAR MI? HÜDA-PAR’A BOYUN EĞENLER Mİ?”

AKP ve CHP’yi kast ederek kimseye boyun eğmeyip mahkum olmadıklarını belirten Akşener:

“Değerli dava arkadaşlarım;

31 Mart 2024’te gireceğimiz seçimler;

“Ceketimizi koysak kazanırız.” Diyenlere karşı;

“Milletin istediği kazanır.” Diyen;

İYİ Parti’nin mücadelesidir. Bu seçimler;

Seçmeni maraba görenlere karşı; Seçmeni velinimet gören;

İYİ Parti’nin mücadelesidir.

Bu seçimler; Yan gelip yatanlara karşı;

Durmadan, bıkmadan, yorulmadan, çalışan;

İYİ Parti’nin mücadelesidir. Bu seçimler;

Koltuk peşinde, rant peşinde koşup;

Millete tepeden bakan, siyaset simsarlarına karşı;

Millet iradesini, yeniden hakim kılma kavgası veren;

İYİ Parti’nin mücadelesidir.

Ayrıca bu seçimlerde; Sadece belediyeler değil, başka şeyler de oylanacak:

Mesela; DEM’e mahkûm olanlar mı?

Hüdapar’a boyun eğenler mi?

Yoksa; İYİ Parti’nin, dimdik duruşu mu? İşte bu oylanacak! “

İlgili Haberler