İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ülkemizi de etkileyen korona virüs salgını ve iktidarın salgına yönelik politikalarını değerlendirdi.
Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan 100 milyar liralık korona paketine eleştirilerde bulunurken, koronanın ülkemize gecikmeli girmesinin bu sorunu hasarsız atlatacağımız anlamına gelmediğini belirtti.
"Kameralar önündeki toplantılar güzel, Büyük büyük sözlerle güven vermeye çalışmak güzel, ancak bir süre sonra kaçınılmaz tabloyla karşılaştığımızda, yaşanabilecekleri tahmin etmek hiç de zor değil" diyen Akşener, "Bizim işaret ettiğimiz nokta, işte budur." şeklinde konuştu.
Büyük Türk Milleti; Dünyanın karşı karşıya olduğu COVID-19 salgını, ülkemiz için de ciddi bir sağlık tehdidi haline gelmiş bulunuyor.
Milletçe el ele verip, büyük bir özenle uzmanların uyarılarına uyacak, gerekli önlemleri alıp bu belayı da Allah’ın izniyle atlatacağız.
Ancak; Korona virüsünün ülkemize gecikmeli olarak girmiş olması, bu sorunu hasarsız atlatacağımız anlamına maalesef gelmiyor. Önlemlerimizi almak, ilerleyen aşamalarda gerekecek adımları da zamanında ve yeterli şekilde atabilmek, salgınla mücadelede en önemli silahımız.
"YAŞANABİLECEKLERİ TAHMİN ETMEK HİÇ ZOR DEĞİL"
Sayın Sağlık Bakanının iyi niyeti ve gayretleri, karşı karşıya olduğumuz riskleri maalesef ortadan kaldırmıyor. Kendisinin düzenli bilgilendirmelerini saymazsak, önlemler konusunda aksamaların yaşandığını görüyoruz.
“Geliyorum” diyen bir sağlık tehdidine rağmen, 22 bin vatandaşımızın Umre’ye gidişine izin veren, dönüşte ise, vatandaşlarımızı gece yarısı boşaltılan öğrenci yurtlarına dolduran bir kriz yönetiminin, bizzat kendisi bir krizdir.
Kameralar önündeki toplantılar güzel, Büyük büyük sözlerle güven vermeye çalışmak güzel, ancak bir süre sonra kaçınılmaz tabloyla karşılaştığımızda, yaşanabilecekleri tahmin etmek hiç de zor değil. Bizim işaret ettiğimiz nokta, işte budur.
"SAĞLIK ÇALIŞANLARINA NE KADAR TEŞEKKÜR ETSEK AZDIR"
Aziz milletim;
Bu salgından kurtulmanın yolu, önce gerçeklerle yüzleşmektir. İYİ Parti olarak, ülkemize ve milletimize karşı sorumluluğumuz, bu meseleyi cesaretle ele alıp, eksikler ve hataların telafisi konusunda rehberlik etmektir. Bakın; iki ay önce Meclis kürsüsünden iktidara bazı sorular sormuştum: “Karantina merkezlerini hazırladınız mı?”
“Sahra hastaneleri için gerekli hazırlıklar tamam mı?” “Tanı kitleri temin edildi mi?” Üzüntüm odur ki, bu soruların yanıtlarını şimdi yaşayarak alıyoruz.
Buradan iktidara sesleniyorum: 83 milyonluk bir ülkeye, 16 tanı merkezinin yetmeyeceği açık. Tanı testlerini ve başvuru merkezlerini acilen ülke genelinde yaygınlaştırın. Vatandaşlarımız büyük merkezlerin acil servislerine veya polikliniklerine gitmek zorunda bırakılıyor, bu da virüsün yayılmasına sebep oluyor.
Virüsü taşıyan ve hastayla temasta olan vatandaşlarımızın büyük sağlık kuruluşlarına yığılmalarını engelleyin. Bunu sağlamak için, tıp fakültesi hastanelerinde, eğitim ve araştırma hastanelerinde, hatta semt polikliniklerinde test için örnek alınmasını ve ilgili merkezlere ulaştırılmasını sağlayın.
Aile sağlığı merkezlerinin, risk grubundaki vatandaşlarımızla iletişim halinde olmalarını, ve şüpheli durumlarda, tanı için gereken örneklerin, seyyar sağlık ekipleri vasıtasıyla alınmasını sağlayın. Sosyal izolasyonun artırılması için kolaylaştırıcı adımlar atın. Özellikle iş hayatında, nöbet veya vardiya sistemine geçilmesini teşvik edin.
Kamu personelini 3 hafta süre ile izinli sayıp, nöbet esası getirerek, kamu hizmetlerinin asgari personelle yürütülmesinin önünü açın. Bu mücadelede milletimizin sağlığı için, büyük bir özveriyle görev yapan sağlık çalışanlarımıza ne kadar teşekkür etsek azdır.
Kahramanca savaş veren sağlık ordumuza, bu süre zarfında en az üç ay süreyle birer maaş prim vermek için gerekli düzenlemeleri bir an önce yapın.
"GÜNÜ KURTARMACI EKONOMİ ANLAYIŞINI YANSITIYOR"
Aziz milletim;
Devletin görevi önce vatandaşlarının sağlığını ve hayatlarını korumaktır. Ekonominin sağlığı da bu görevin en önemli bileşenlerinden biridir. Salgınla boğuşan bütün ülkeler, bir yandan da kapsamlı ekonomik tedbirler alıyor.
Sayın Erdoğan da, bu çerçevede, “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adı verilen bir ekonomik tedbir paketini kamuoyuna ilan etti. Olumlu bulduğumuz yanları olmakla birlikte, paketin milletimizin her ferdini kapsayan, toplumsal anlamda adil nitelikte olmadığı maalesef ortada.
Patronlara teşvik, vatandaşa kolonya öngören bir ekonomik paket, milletimizin içinde bulunduğu bu hassas dönemdeki ihtiyaçlarını karşılayamaz.
Korona salgınının etkileri, öncelikle dünyanın kırılgan ekonomilerini etkileyecek. Türk ekonomisi de, bir süredir maalesef en kırılgan ekonomilerden biri. Bu anlamda, Sayın Erdoğan’ın açıkladığı ekonomik tedbirler, damadının karakteristik özelliği olan, “günü kurtarmacı” ekonomi anlayışını yansıtıyor.
Paketin en önemli maddelerinden biri olarak sunulan, KDV, muhtasar ve SGK’ya dair kamusal yükümlülüklerin 3 ay ertelenmesi, bu anlayışın kanıtı…
Sayın Erdoğan ve damadına sormak isterim; Koşullardan olumsuz etkilenecek KOBİ’ler, ertelenen borçları hangi kaynaklarla ödeyecek? Gelişen salgın şartları ve karantina uygulamaları sonucunda işleri duran esnafımıza, sürecin sonrasında arayı kapatma imkanı vermeniz gerekir.
Bunun için en azından ertelenen kamusal yükümlülüklerin ödemeleri için, 1 yıl üzerinden vade farkı olmaksızın taksitlendirme imkanı sağlayın. Açıklanan paket, krizin finansal yükünün ağırlıklı olarak KOBİ’lerin ve çalışanların sırtına kalacağını gösteriyor. Oysa ki; bu tür sıkıntılı dönemlerde, işletmelerin ayakta kalmalarını sağlamak elzem olduğu gibi; aynı şekilde, hane halkına yönelik gelir akışının, kesilmeden artırılarak devam ettirilmesi de hayati öneme sahip.
Bu çerçevede, tüketiciye yönelik de finansal destekler sağlanarak, piyasanın ayakta tutulması gerekiyor. İhtiyaç sahibi ailelere yapılacak 2 milyar TL tutarındaki nakdi yardımı olumlu ama yetersiz buluyoruz.
100 milyar liralık bir destek paketinde, ihtiyaç sahibi ailelere yalnızca 2 milyar lira ayrılması, ve bunun dağıtımının şeffaflığıyla ilgili soru işaretleri olması, her şeyden önce sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmaz.
Bu nedenle, çok açık ve güçlü bir yöntem için çağrıda bulunuyoruz; Destek programında vatandaşa doğrudan bir maddi destek sağlayın. İYİ Parti olarak önerimiz, harcama garantili hane halkı desteğidir. Nasıl mı?
Hazine, sıfır faizli bonoları hane halkına, hanenin büyüklüğüne göre orantılayarak dağıtsın. Bunun maliyeti açıklanan destek paketinin ancak üçte biri kadar olur. Bu bonoyu alan hane halkı, ister aylık tüketiminin bir kısmını bu bonoyu paraya çevirerek yapsın, isterse saklasın ihtiyacı olduğunda kullansın.
"SERMAYE KONTROLÜNÜ AKLINIZDAN GEÇİRMEYİN"
Bizi dinleyip ihtiyat akçesini bugünler için ayırsaydınız, bu önlem kolayca uygulanabilirdi ancak, artık böyle bir kaynak bulunmadığından, finansman için İşsizlik Sigorta Fonu ya da Varlık Fonu’nu kullanabilirsiniz.
Ayrıca, tüketimi canlı tutmak için tüm ürünlerdeki KDV oranlarını Haziran ayı sonuna kadar sıfırlayın, yılın geri kalanında ise yüzde 50 indirimli uygulayın. Ücretsiz izne çıkarılan, yevmiye ile çalışan, maaşı yaptığı satışa bağlı olan birçok vatandaşımız var. O yüzden eşitlik ilkesi doğrultusunda, onların da kredi kartı, tüketici ve ihtiyaç kredi ödemelerinin 3 ay ertelenip, yeniden yapılandırılması gerekir.
Böylece her gün iş yerine gitmek zorunda olup, büyük risk alan işçilerimizi, bir de o ay ödeyeceği kredi borcunun derdine düşürmemiş olursunuz. Kredi borcu bulunmayan vatandaşlarımız için ise, elektrik, doğalgaz, su ve internet faturalarını mutlaka erteleyin.
Ayrıca bu hizmetler üzerindeki vergi yükünü de 1 yıllığına kaldırın. Özel sektördeki maaş ödemelerinin kesintisiz yapılmaya devam etmesi kritik. Bu çerçevede, Kısmi Çalışma Ödeneği özelinde yapılan değişikliği, olumlu ama yetersiz buluyoruz. Tüm çalışanlarımızın kapsama alınması ve işsizlik sigorta fonunun kullanılmasında bir an önce kolaylık sağlayın. Aynı şekilde, temel emekli maaşının 500 lira arttırılarak 1500 liraya çıkarılması yerinde ama yetersiz bir adım.
Kapsayıcı ve hakkaniyetli bir uygulama için, bütün emekli maaşlarına aynı şekilde 500 lira zam yapılması ve muhtaç aylıklarının 1500 liraya çıkartılması gerekir. Diğer yandan; İhracatçı firmalarımızın, dünya ticaretinde yaşanacak yavaşlama nedeniyle gelir akışının aksaması söz konusu olacak.
Bu firmalarımıza 6 ay sıfır faizli, ve 1 yıl düşük faizli işletme kredisi imkanı sağlayın. KOBİ’lerimizin Halkbank’a olan kredi ödemelerini 3 ay erteleyin, 3 ay sonunda 1 yıllık süreç için “sıfır” faizle yapılandırın.
Ayrıca, başta turizm olmak üzere, salgından birincil olarak etkilenecek sektörlerin, yaşanacak süreçten, en az hasarla çıkmasını temin edecek, uygun işletme kredilerinin acilen uygulamaya konması gerekiyor. Tabii her zaman olduğu gibi, öğrencilerimizi ve çiftçimizi destek paketinde düşünmemişsiniz…
Oysa bu destek paketinde öğrenci kredileri ve çiftçi borçları da mutlaka yer almalıydı. Vakit kaybetmeden çiftçilerimizin Ziraat Bankası’na olan kredi ödemelerini 3 ay erteleyin, 3 ay sonunda 1 yıllık süreç için “sıfır” faizle yapılandırın. Öğrenciler için ise, zaten normal şartlarda bile sorunlu olan öğrenci kredi geri ödemelerini de aynı şekilde 3 ay erteleyip, yeniden yapılandırın.
Tüm bu adımlara paralel olarak, kredi ödemelerinin aksayacak olması nedeniyle, bankalara mutlaka stres testi yapılmasını sağlayın ve bankalarımızın sermaye yapısını güçlendirici adımlar atın.
Ve sakın ola, “Sermaye Kontrolü” gibi uygulamaları aklınızdan geçirmeyin.
"İŞTE SANA TARİHİ FIRSAT"
Aziz milletim;
İYİ Parti olarak toplumsal bir mücadele anlayışı içinde, milletimizin sağlığının korunması ve ekonomik çöküşün önlenmesi konusunda, hükümetin alacağı doğru ve rasyonel tedbirleri destekleyeceğimizi ilan ediyoruz.
Ancak pakette hiçbir şekilde anlam veremediğimiz bazı maddeler var. Mesela Sayın Erdoğan, hem tedbirli olup dışarı çıkmamamız gerektiğini söylüyor, hem de uçak biletlerindeki KDV’yi indiriyor…
Mesela Sayın Erdoğan, öğrenciyi, çiftçiyi unutuyor ama, her zaman olduğu gibi sevgili müteahhitlerini unutmuyor…
Allah aşkına, konut kredisi teşvikinin vatandaşımızın salgın nedeniyle çektiği zorlukla ne ilgisi var? Vatandaş canının derdine düşmüş, sen hala yandaşına ciro yaptırma peşindesin.
Sayın Erdoğan; Allah aşkına bir kez olsun bir felaketi, eşin dostun için fırsata çevirmeye çalışma. Birçok şirket çalışanlarını ücretsiz izine gönderirken, Çalışanların bir bölümü işini kaybederken, Sen gidip, eşini dostunu kurtarma peşinde koşamazsın.
Senin görevin yandaşlarını değil, önce vatandaşlarını garanti altına almaktır. Milletimiz, geleceğinden endişeli, senden güvence bekliyor. Milletimiz senden, “Hiçbir işyeri kapanmayacak, hiçbir vatandaşım işsiz kalmayacak.” demeni bekliyor. Böyle durumlarda; Endişe etmesi gereken, vatandaş değil, devleti yönetenlerdir. Uykusu kaçması gereken, vatandaş değil, devleti yönetenlerdir. Kaynak yaratması gereken, vatandaş değil, devleti yönetenlerdir. Ama illaki krizi fırsata çevirmek istiyorsan, sana bir önerim var:
Hani konuşmanda AB ülkelerine laf çarpmak için, “Hastaneleri devletleştirmeye başladılar.” diyordun ya… İşte sana tarihi fırsat! Salgın gerekçesiyle müşteri garantili yol ve köprülerin ödemelerini önce durdur, salgın bitiminde de, o yolları köprüleri devletleştir. Böylece, hem şu zor dönemde ekonominin yükünü hafifletirsin, hem de ülkenin geleceği için kırk yılda bir olumlu bir adım atmış olursun.
Aziz milletim;
Son olarak ifade etmek isterim ki; Evet, milletçe birlik ve beraberlik duygusunu koruyacağız. Ama bunu koruyabilmenin ilk adımı, sağlıklı olmaktır, ayakta kalmaktır. Eminim ki; Ellerimizi yıkayacak, sosyal mesafeyi koruyacak, uzmanların uyarılarını dikkate alarak, bu günleri de hep birlikte atlatacağız.
Bu vesileyle, Salgınla mücadelede en ön safta mücadele eden sağlık personelimize özverili çalışmalarından ötürü teşekkür ediyorum.