Bünyamin Öztürk - Fotoğraf: Alp Eren Kaya / Ankara
İYİ Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener gazetecilerle sohbet edip sorularını yanıtladı. Sohbetin çarpıcı konu başlıkları ve Akşener'in açıklamaları şöyle:
CUMHUR İTTİFAKI VE GELECEĞİ
Sayın Bahçeli başkan yardımcılığını talep etmedi, Bakanlar Kurulu'na insan vermeyi reddetti. Biraz zoraki bir evlilik gibi gözüküyor. Bahçeli'nin odaklaştığı konu ile Erdoğan'ın odaklaştığı alan farklı. Erdoğan MHP'ye oy verecek olan seçmenin cumhurbaşkanlığında oyunu almak istiyor. Bahçeli de Meclis'te yer almak istiyor, hedefi o. Fakat bu tam gerçekleşmedi. Onun için sahada AK Parti milletvekili adaylarının çalışmalarında gözlemliyoruz, arkadaşlarımız söylüyor. 'MHP'ye oy vermeye lüzum yok, hem cumhurbaşkanlığında hem de Meclis'te AK Partiye oy verin' diye. Bundan bir şikayet olduğu anlaşılıyor. Diğer taraftan da, Tayyip Bey hatırlarsanız 'münafık' ilan etmişti Cumhurbaşkanlığında kendisine oy verip diğer taraftan da MHP'ye oy verecek olanları. Bunun Bahçeli tarafından su yüzüne çıkarılmış hali diye düşünüyorum. Kopar mı? 8 Temmuz'dan sonra herkes her şeyi gözden geçirir diye düşünüyorum. MHP'de bir değişiklik, çıkardığı milletvekili sayısına bağlı olur.
PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜŞ
Ben önce Meral Akşener olarak şahsi fikrimi söylüyorum. Ben parlamenter demokrasinin, 150-160 yıllık bir birikim olduğunu, bu birikimin kenara atılamayacağını, 16 Nisan'da geçmiş olan referandum sonucunda Güney Afrika'da ve Güney Amerika'da diktatörlüklerin bile kötüsü bir sistemin geçtiğini, bununla Türkiye'nin yönetilmeyeceğini 37 ilde bağıra bağıra anlattım. Tutarlılığa çok önem veren biriyim. O nedenle şahsi fikrim böyle bir şeyin olamayacağı şeklindedir. CHP, Demokrat Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisi, herkes parlamenter sisteme dönüş komisyonuna isim gönderdi. Şu anda çalışıyor. Bir tarih çıkacak.
ERDOĞAN'LA İŞBİRLİĞİ İDDİASI
Aslında bu sorunun (Erdoğan'a destek) cevabı açısından gittim liderlerle görüştüm. Sahada seçmen çok rahatsız, "Birinden biri yarın katakulliye sebep olur mu?" diye. Şahsi fikrim, böyle bir şeyin yanında durmayacağım. Bu komisyon da bunun, hepimizin garantisi. Çünkü inanamadığım şeyler oluyor. İkinci tura garanti kalınıyor... Tartışma kimin kalacağında. "2. tura Akşener kalırsa, Tayyip Beyle anlaşır' lafları, ilk oradan çıktı bu iddia. Ve Sırrı Süreyya Önder Bey bu konularda uzman olmuş durumda. Altta tezvirat olarak işleniyor. Halbuki ben 7 Haziran'dan sonra bakanlığı reddettim. Bana bakanlık, kulağıma söylenen güçlü başbakan yardımcılığıydı. Davet yazısı duruyor. Teklif ettiler, reddettim. Sonra Metin Külünk (AKP İstanbul Milletvekili) evime geldi. Tayyip Bey tarafından gönderildiğini söyledi. O mu gönderdi, göndermedi bilemem. Bütün bunların neticesinde ben şahsi olarak 'hayır' demiş bir insanım. Benim açımdan böyle bir şey mümkün değil.
"ERDOĞAN'IN OYUNU ÇÖKTÜ"
İktidar kanadı ne konuştuğunu bilmiyor. İlk defa 16 yıldan sonra kaybedeceklerine dair bir endişeleri var. İlk defa Erdoğan'ın oyun planı, yani stratejisi sayemde çöktü. Birebir sistemi kurar, ondan sonra da yürür giderdi. Bu 16 Nisan'daydı. Referandum sürecinde çok daha güçlülerdi. 15 Temmuz olmuş, onun travması devam ediyor, ekonomi böyle değildi. Bütün olumlu şartlara rağmen, neticede 51-49 sonucunu kabul ettik. Böyle bir pozisyonda bugüne geldiğimizde ekonomi çökmüş durumda, işsizlik yüzde 11, dolar almış başını gitmiş. Dışarıdan para bulunamıyor. Faiz lobisi diyorlardı şimdi faiz lobisi karşısında herkes hazır olda. Vaat ettiklerine bakarsanız hepsi çöp. Endişeli. Sistemden endişeli. Erdoğan'ın en önemli özelliği alanı, yani seçmenin davranışlarını ölçtürmesidir. Bu ölçtürmeler sırasında OHAL'den herkesin son derece rahatsız olduğu ortaya çıktı. Seçmen burada çok hassas.
KANDİL'E OPERASYON KONUSU
Yıllardır bu ülke terör mücadelesi yapıyor. Hiçbir iktidar terör mücadelesini siyasi iç politikanın ve seçimin malzemesi yapmadı. İlk defa etinden, sütünden, yağından her milli konunun yararlanmak üzere gündeme konulduğu bir süreci, biz bu iktidar döneminde gördük. Dış politikada aynı şey oldu. Terör mücadelesinde aynı şey oldu. Afrin için de aynı şekilde davulla zurnayla böyle oldu. Ben uyardım, davulla zurnayla harekat yapılmaz dedim. Fakat ölçüldü Afrin'den oy anlamında bir fayda yok. Artık Afrin'i duyuyor musunuz? Menbiç'i duyuyor musunuz? Hayır. Böyle bir pozisyonda Kandil söz konusu. Davulla zurnayla her şeyler söylenerek bir terör mücadelesi söz konusu. Bunun dış politikanın öznesi olduğu aşikar.
FETÖ İLE MÜCADELE
Ben bu iktidarı çok ciddiyetsiz buluyorum. FETÖ bir terör örgütüdür ve onunla mücadele etmek ciddiyet ister. Başbakanlık makamında oturan şahısların önüne gelene FETÖ'cü isnadında bulunması skandaldır. Gereğini ve görevini yapması gerekir. Benim gördüğüm iktidar kanadı darmadağın. İnsicamı bozuldu. Her şey cumhurbaşkanlığı seçimi için. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ikinci tura kalınacağını net bir şekilde gördüler ve çare bulabilir miyiz cümleleri kuruyorlar. Her şeyin suyunu çıkardılar. İktidarın FETÖ mücadele planı yok. Biz partimizi iki ay olmuştu kuralı. Güvenlik bürokrasisinden, sosyologlardan, ilahiyatçılardan bir grup topladım ben, çalıştılar. Bütün herkes için, kamu malı haline getirdik. Herkesin faydalanabileceği çok ciddi bir FETÖ ve IŞİD mücadele eylem planı yaptık. Kendilerinin bu planı yok. Hatta iktidar da kullanabilir dedik. O zaman seçim de yoktu.
"OYLAR KİMSENİN CEBİNDE DEĞİL"
Ben Diyarbakır'a hem MHP adaylığım, hem referandum esnasında, hem de sonrasında, ondan evvel de DYP'de, batıda doğmuş büyümüş seçilmiş biri olarak en fazla giden politikacıyım. Diyarbakır'ı bu ülkenin sınırları içinde değilmiş gibi tanımlayan bir konuşma biçimini doğru bulmuyorum. Diyarbakır seçmenini, Güneydoğu'da her şehrin seçmenini bir grup olarak tutup cepteymiş gibi görmek çok ayıp. "Kürtler şuna oy verir, şuna oy vermez" bu tür önermeler son derece rencide edici. Hedef alınan siyasetçi açısından söylemiyorum ama seçmen açısından müthiş ayıp ve rencide edici. Bir taraftan demokrasi diye bağıracaksınız, diğer taraftan da paket olarak 'Kürtlerin oyu benim cebimde' diyeceksiniz, bu çelişki. Benim Güneydoğu'da gördüğüm şu: Şırnak'taki, Bitlis'teki problemle, Edirne'deki problem aynı olmuş. Genç işsizliği. Edirne'deki gençle, Diyarbakır'daki gencin bireyselleşme, kendini tanımlanma konusunda çok bir fark yok. Edirne'deki anayla, Ahlat'taki anne eğilip kulağıma 'Sen eski içişleri bakanısın emniyet müdürüne talimat ver de benim oğlanı içeri alsın bonzaiden kurtulsun' diyorsa bir başka sosyal problem vardır. Bunlar hiç konuşulmuyor. Çünkü vatandaş dinlenmiyor Türkiye'de.
"ÖNCE TÜRKİYE NORMALLEŞMELİ"
Türkiye'nin bazı şeyleri konuşması için önce Türkiye'nin normalleşmesi lazım. Yani vatandaş nefes almalı. Ne batıda, doğuda ne de Güneydoğu'da, Karadeniz'de insanlar gerçek fikirlerini söyleyemiyor. Böyle bir korku var. Güneydoğu ile diğer iller arasında bir fark yok. Önce normalleştirilecek. Vatandaşın ne istediğini anlamaya çalışacağız. Hep önermeler var. Federasyon mu isteniyor, ayrılmak mı isteniyor, ya da bütün olarak yaşanmak mı? Hiç bunun üzerinde konuşanı görmedim ben siyasi cenahtan. Dolayısıyla Edirne'yle Şırnak'ı dinlemek zorundayız. Bizim önermemiz vatandaşın bir bütün olarak yaşamayı istediği şeklinde. Bugün Türkiye'nin batısı ile doğusunda ortak bir nokta var. AK Parti'den kağıt getirmeden kimse işe giremiyor. Bütün bunları son derece gündelik konuşma biçiminde görüyorum. Türkiye'yi yönetmek, devlet yönetmek ciddiyet ister. Türkiye'nin devlet aklı ve ciddiyeti kayboldu gitti. Bunu bulmamız lazım. Doğru düzgün bir iletişim kurmamız lazım.
AKP BEDELLİYİ ASKIYA ALDI
Bedelli askerlik konusunu askıda tutuyorlar. İşin esası açısından bakıldığında bir milyona yakın genç var. Bunlar öyle zengin çocuğu değiller. İş bulmuş, askerden sonra işe giremeyeceğini düşünüyor vs. Bedelli askerlik konusunda bir taraftan da Afrin var, Kandil ile ilgili bir operasyon olduğunu öğreniyoruz basından. Böyle bir durumda 16 gün içinde Meclis toplanacak, bunu yapamazlar. Diğer taraftan KHK ile olur. Yani, fiili savaşan da asker var şu anda. O açıdan ben bedelli askerliğin iktidar partisi tarafından aynı OHAL gibi 'Hele önce seçim bitsin, ondan sonra bakalım duruma' olduğunu düşünüyorum.