Yeniçağ’a kurulan kumpasta sıcak gelişmeler yaşanıyor.
Olayın yaşandığı ilk dakikalardan itibaren tek bir açıklama yapmayan MHP Genel Merkezi, Genel Başkan Adayı Meral Akşener’in gazetemizin Ankara Bürosu’na geçmiş olsun ziyaretinde bulunduğu dakikalarda “ihraç” kararı alındığını açıkladı.
MHP Disiplin kurulundan yapılan açıklamaya göre Meral Akşener partiden ihraç edildi.
Akşener’in bu gayri hukuki süreci yargıya taşıyacağı bildirildi.
İhracı istenen Çağrı Heyeti’nin 3 üyesi hakkında kesinleşmiş bir karar olmadığı ve ihraç sürecinin devam ettiği açıklandı
Meral Akşener ihraç kararına ilişkin gazetemiz Yeniçağ'a konuştu:
Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilciliği ziyaretimizde iki yazar arkadaşımın Servet başkanımın dünkü müessif olaydan sonra bırakılması üzerine yaptığım ziyarette bir haber aldık. Bugün toplanacağını biliyordum ben ve ihraç edilmişim. Öncelikle hayırlı olsun.
'İhraç ettik kurtulduk' söz konusu olmayacak
Ama bu ihraç Meral Akşener’in ihraç edilmesi demek Meral Akşener ve arkadaşlarından kurtulunması anlamına gelmiyor. Türkiye’de adaletin, hukukun hangi durumda olduğunu öğreneceğimiz bir turnusol kâğıdı durumundayım ben şu anda. Elbetti ki hakkımı arayacağım, elbette ki hukuk mücadelesini yerine getireceğim. İhraç ettik kurtulduk söz konusu olmayacak. Biricisi bu. İkincisi, bana 57 suçlamayla bir ihraç için sevk edildiğim evrakı gelmişti. Çok enteresan suçlamalar vardı içinde. Bir tanesi kapatılan teşkilatlarımızın kapatma eylemine karşı itirazıma yönelik. Demişim ki ben şimdi tekrarlayacağım; bizim partimizi sadece cunta kapatmıştı başka hiç kimse kapatmaya cesaret etmemişti çünkü parti kapatması genel merkez tarafından valiye yazılan bir yazı ile anahtarın valiye verilmesi ile oluyor. Halbuki görevden alabilirsiniz o sizin hakkımızdır. Niye haksız görevden aldınız vs diyebiliriz. Ama kapatmak bambaşka bir şeydir.
Bu uygulamalar cunta döneminde bile yoktu
Dolayısıyla tekrar söylüyorum dün arkadaşlarımız haksız yere gözaltına alınmışken 5 ilçemiz kapatıldı. Bu kapatma kararları cunta zamanında bile olmayan kararlardır. Şiddetle kınıyorum. Aynı suçu bir kere daha işleyim. Diğer bir garip suçlama da benimle ilgili ima halinde yapılmış sonra havuz medyası tarafından dile getirilmiş paralel iddiasına yönelik söylediğim yamuk sözünün genel merkezi rencide ettiği anlaşılmış dolayısıyla bu da bir suç olmuş. Bir kere daha söylüyorum bana her kim paralel, her kim FETÖ’cü, her kim bu konuyla iktisaplı bir iftira ediyorsa hem yamuktur, hem şerefsizdir, hem ahlaksızdır, hem namuzsuzdur, hem alçaktır, hem de korkaktır. Gözümün içine baka baka kimse bir şey söyleyemiyor herkes arkadan bir şey söylüyor. Ben bütün bu iftira sahiplerini açık açık, yüzüme karşı, gözümün içine bakarak konuşmaya davet ediyorum.
Esma Bekar FETÖ'cü değil
Bu suçu bir kere daha işleyeyim. Bunun gibi ipe sapa gelmeyen suçlamalar vardı. Çok geniş bir savunma yazmıştım. Ben bu savunmamı yayınlamamıştım çünkü önce mevlitse benimle beraber çalışan Esma Bekar isimli kardeşimin bu KHK ile ihraç edilmesi, FETÖ’cülükle suçlanıp atılması üzerine bunu durdurmuştum çünkü kardeşimin canı yanmıştı. Bu kardeşimizin atılma hikayesi de çok ilginç. O kararnamenin içine aynı sizlere benzeyen bir durum. Bana Fikrek Hayali’nin eşi Ayşegül Hayali ile Esma Bekar kızımızı genel başkan yardımcımız o dönemde Deniz Bölükbaşı tavsiye etmişti. İkisini de o dönem tanımazdım. Onlar tavsiye ettiği için beraber çalıştık. 8 yıl boyunca. Daha sonra benim meclis başkanvekilliğim bitti. Milletvekili olarak görevime devam ettim 7 Haziran’da. Esma Bekar meclisin personeli olduğu için o görevine geri döndü. Ayşegül Hayali kızımız milletvekili arkadaşlarımızla devam etti. Bugün bildiğim kadarıyla Erkan Haberal beyle birlikte çalışıyor. Daha sonra Ayşegül Hayali kardeşim doğal olarak Devlet bey’i destekleyen bir konumda oldu. Esma Bekar kardeşim de Meral Akşener’i destekleyen oldu. İkisi de ülkücü bunların. Daha sonrasında bizim gruptan yapılan şikayetle Esma Bekar bir ağır ameliyat neticesinde aldığı raporlarla ilgili soruşturma geçirdi. Bu soruşturmada Numune Hastanesi bu raporlar gerçektir demesiyle geriye döndü ve daha sonra bir ilginç hikaye içerisinde o kararnameye girdi. Ben Sayın İsmail Kahraman’ı aradım bu konuyla ilgili. Kendisinin bu konuyla bir ilgisinin olmadığını ben kendisinden şu ricada bulundum MİT, emniyet istihbarat ne kadar istihbarat örgütümüz varsa bu hanım kızla ilgili olarak herkes devreye girsin. Ben bir bağlantısının olmadığına kesinlikle eminim. Ama bakılsın sonuç itibariyle buna yeni baştan bakacağını söyledi. Sonra siz girdiniz devreye.
Yarından itibaren hukuki mücadeleyi başlatacağım
Önceliğim siz olduğunuz için yine bu savunmayı yayınlama fırsatı bulamamıştım şimdi yayınlayacağız. Verdiğim cevapları da kamuoyu görecek sizin üzerinizden.bunun dışında tekraren söyleyeyim bu mücadele bitmez. Bu bir muhalefet hareketidir. Neredeyse Türkiye’de şuanda ana muhalefet görevini gören bir hareket haline gelmiştir. Bu hareketin sadece sözcüsüyüm ben. Mücadeleyi yarım bırakmamız mümkün değil. Sayın Bahçeli bu gece mutlaka rahat bir uyku uyuyacaktır. Bu gecelik yüreği soğumuştur mutlaka. Çok ağır bir öfkeyi belki bu gece hafifleterek bir rahat gece geçirir ama yarından itibaren gereken hukuki mücadeleyi başlatacağımı sizlerin huzurunda söylemek isterim.
Mücadele devam edecek
Herkesin bir hesabı var bir de Cenab-ı hakkın bir hesabı var. ben bu yola çıkarken 30 Kasım’da açıklamamı yaptığımda demiştim ki çok ağır bir mücadelenin içine girdiğimizin farkındayım. Çok büyük güç sahipleri ile mücadele edeceğimizin de farkındayım. Bir karar verdikten sonra geriye dönmemizin mümkün olmadığını beni tanıyanlar bilir. Ben de sizleri tanıyorum. Sizlerin de geri dönmeniz mümkün değil. Bu mücadelemiz devam edecektir. Hukuktan ümitliyim. Yani hukukun üstünlüğü için bir turnusol kağıdı. Türkiye’ye bir hizmet de budur.
Karar nazarımda yok hükmündedir
Partimizin teşkilatlarını kapatanları, Ülkücü Hareketin Değerleri Mensuplarını partimize sızmakla suçlayan imzasız ihbar mektupları ile gözaltına alınması karşısında el ovuşturanları, ülkücüler unutmayacaklardır.
Dolayısıyla şahsımın ihraç edilmesi eylemi nazarımda yok hükmündedir.
Meşruluğu tartışmalı bir yönetimin aldığı kararın Türk Milletinin vicdanında bir karşılığı yoktur.
MHP'yi hiçbir partinin arka bahçesi yapmayacağız
Bakalım adalet işleyecek ki hukukun üstünlüğü Türkiye’de geçerli halde midir değil midir bu da bir turnusol kâğıdı olacaktır. Varsayalım her şey tepetaklak olmuş hukuk da yok, hukuk olmuş guguk, adalet rafta ben o zaman bu hareketin sözcüsüyüm. Elbette arkasında dimdik duracağım. Demirden korksaydık hiçbirimiz trene binmezdik. Şimdi yeni yeni bu mücadele ile birlikte bizim dışımızda bizi çok tanımayan bizi başkalarının muarızlarımızın tarifleri ile tanıyan toplum kesimleri, farklı siyasi görüşlere aidiyet hisseden insanlar da bu haklı demokrasiye uygun demokrasi mücadelesini ve direncini hak arayabilmeyi, olgunluğu bizim dışımızda muarız durumunda bulunan insanlar da tanıyor. Dün siz bunun örneğini verdiniz 15 Mayıs’ta Anadolu Oteli’nin önüne gelen arkadaşlarımızın tarih yazdığını bir kere söylüyorum. O gün de o olgun demokrasi talebiyle yola çıkmış hukukun üstünlüğünü adalet talep eden ve susturulmuş sindirilmiş insanlara umut olan imkanı tanıyan o ülkücü kadronun bugün biz burada başına iş gelmiş insanları olarak oturuyoruz. O kadro yerinde duruyor. Biz MHP’yi hiçbir siyasi partinin arka bahçesi yapmayacağız. Şart olsun, and olsun.