Meral Akşener: Tarihe not düşüyorum, Erdoğan seçilemeyecek

Meral Akşener: Tarihe not düşüyorum, Erdoğan seçilemeyecek

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, KARAR TV'de 'Liderlerle Ekonomi' programında Taha Akyol, Elif Çakır ve İbrahim Kahveci'nin sorularını cevapladı. Akşener, AKP iktidarının yoksulluğu kaldırmadığını, yoksulluğu yönettiğini belirtirken, "Tarihe not düşüyorum, Erdoğan gelecek seçimde seçilemeyecek" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Karar TV canlı yayında Elif Çakır, Taha Akyol ve İbrahim Kahveci’nin sorularını yanıtladı.

Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halen daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı perspektifiyle ülkeyi yönettiğini ifade ederken, "AK Parti yoksulluğu kaldırmadı, yoksulluğu yönetti." şeklinde konuştu. 

İktidarlarında sosyal yardımları sürdüreceklerini ifade eden Akşener, "Ama öncelikle insanları istihdam sistemi içine katacağız." dedi ve "Tarihe not düşüyorum sayın Erdoğan gelecek seçimde Cumhurbaşkanı olamayacak." ifadelerini kullandı.

Akşener’in açıklamalarından satır başları şöyle:

Kanada’nın GSHY’si 1 trilyon 720 milyar dolar. Bizim 745 milyar dolar. Bu büyümeyi sağlasak bile 10. Ekonomi olmayı gerçekçi bulmak mümkün değil.

Batıda ‘Pust truth’ diye bir kavram var. Bunun batıdaki temsilcisi Sayın Trump. Sanırım dost oldukları için bu kavramı sayın Erdoğan, Sayın Trump’tan öğrendi.

Eğer bu bir temenniyse saygıyla karşılarız. Ama işsizliği, demokrasi eksikliğini konuşturmamak için bu tür konuları yün yumağı gibi atar ortaya.

"ERDOĞAN BUNA GERÇEKTEN İNANIYORSA DURUM ÇOK VAHİM"

Ama bu konu alay edilecek bir konu değil. Bu söylendiği zaman ‘Bravo’ denilecek bir konu değil. Eğer buna gerçekten inanıyorsa durum çok vahim. Kişi başına düşen milli gelir şu anda 9 bin doların altında. TÜİK'in ısmarlama verilerine göre Türkiye uçup kaçmış.

Bu soruya, demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle ilgili sebepleri sayabiliriz. Bu sadece tek başına yeterli değil. Sayın Erdoğan hala İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı perspektifiyle bakıyor. Kimse bu görevi küçümsediğimi düşünmesin. Belediye Başkanı hizmet için seçilir. Devletten para alır ve tabi borçlanma hakkı da vardır. Ama insanlara iş bulmak, tarımı geliştirmek gibi görevleri yoktur. İstanbul’un güvenliğinden belediye başkanı sorumlu değildir.

"TARIMLA İLGİLİ ZERRE FİKİRLERİ OLMADIĞI İÇİN HER ŞEYİ İTHAL EDİYORUZ"

Asıl mesele mahalle ve ilçelere hizmettir. Devletin güvenliği, dış politikası ve eğitimiyle ilgili bir konumu yoktur. Sayın Erdoğan'ın en sevdiği kelime ‘Kolay’dır. Bu, belediyecilik anlayışından geliyor. Sayın Erdoğan’ın çıraklık döneminde Kemal Derviş’in programına uyduğu için çok rahat geçti.

Ama kalfalık ve ustalıkta öldük. Kalkınma programı oluşturulmadı. Para bol, borçlanabiliniyor. Belediye başkanı üretimi teşvik etmek için kooperatif kurabiliyor. Tarımla ilgili zerre fikri olmadığı için her şeyi ithal eder olduk. Çiftçi buğdayı pahalıya mal ediyor.

Dediler ki çiftçiye üretim yapmadığı tarla için para verelim, buğdayı ithal edelim. Seka fabrikası teknoloji ve endüstriyle tanıştırılsaydı kağıt üretimi devam edecekti. Bugün biz 850 dolardan kağıt alıyoruz.

Bürokrasiden hep şikayet edilir.  Bürokrasiyi doğru çalıştırmanın yolunu siyasetçi vizyon verir, bürokrat çalıştırılır. Zaman içinde bürokrasi o kadar siyasallaştı ki fikrini söyleyemez oldu. Osmanlı’dan beri gelen devlet hafızası gitti. Kurumların birer birer çöktüğünü görüyoruz.

Dostum Putin, dostum Trump.. Bireylerin dostlukları iyidir ama yöneticilerin dostlukları iyi değildir. Bu bütün hafızaları ortadan kalkıyor. Kurumsallık bir kurallar bütünüdür. İçinde ahlak ve şeffaflık vardır. Kolay kolay yolsuzluk yapamazsınız.

"BERAT ALBAYRAK'IN O MAKAMDA OTURMASININ SEBEBİ ERDOĞAN'IN DAMADI OLMASI"

Tarım çok önemli. Eğer siz çocuklarınızı devlet olarak doğru beslemezseniz beyinsel ve akademik gelişmeleri durur. Tarımın böyle stratejik bir alanı var.

Bu döneme baktığınız zaman ben ‘Damat bakan’ dediğim için çok asap bozuluyor ama Berat beyin bu konudaki donanımı tam değil. Fevkalade yetişen bir genç arkadaş olabilir.

Sırf Erdoğan’ın damadı olduğu için bu birikimi yok saymak doğru değil ama o makamda oturmasının sebebi Erdoğan’ın damadı olması.

Adımlara baktığınız zaman bu kavramlara onlardan başka inanan yok. Ben sayın Berat Albayrak’a şu soruyu sormak isterim. Üretim araçları yönetim araçlarını ortaya koyar. Forizm sonrası yeni bir üretim biçimi ortaya kondu. Kalite kontrol çemberinin ortaya çıkışı…

Şirketlerden başlayıp devlete giden strateji yatay hiyererarşi. Fiberoptik kablo 80’lerden sonra hayatımızıa girdi.

Artık New York kütüphanesi üzerinden bir bilginin fiberoptik kablo ile iletimi saatlerle oluyor. Bu değişimi getirdi. Hayatımıza mobil internet girdi, bu durum girişimciliği getirdi. Genel Başkan Yardımcımız İsmail Tatlığolu’na endüstri 4.0’ı sordum, bana ışığı yanmayan fabrikalar dedi.

Bu durum öğrenen organizasyonları getirdi. Türkiye’de girişimciliği felsefe olarak anlaşılmadığını düşünüyorum. Devlet para veriyor, bina yapıyor ama organizasyonları oluşturmadı.

Sayın Erdoğan ve damat beyin sanayi nosyonu yok. Sanayicinin parası olmaz, yüzde 4 ile çalışır.

"AKP İKTİDARI YOKSULLUĞU KALDIRMADI, YOKSULLUĞU YÖNETTİ"

Orta sınıf rahmetli Özal'ın özenle durduğu bir yerdi. Orta sınıf içinde KOBİ, esnaf, mavi ve beyaz yaka içinde maaş alan insan var. Bu alanın sosyolojik ve psikolojik davranışı nedir?

Ayda bir sinemaya gidebiliyor mu, gazete giriyor mu, ayda bir dışarıda yemek yiyebiliyor mu, kirasını ödeyebiliyor mu, çocuğunu okutabiliyor mu diye bakılırdı.

2002’de sayın Erdoğan ve arkadaşları iktidara geldiğinde 6 dolar milyarderimiz vardı. Gelir adaleti çok önemli. Orta geliri olan üst sınıfa çıkamaya çalışır.

Umut, hayal kurmaya müsaittir. Bu umut gitti. Şu anda bazı kaynaklara göre 30 dolar milyarderimiz var. Burada asgari ücretle ve kayıt dışı çalışanların tamamı gelirin yüzde 25’ini kapsıyor.

Şu anda rant ve bina üzerinden bir zenginleşme var. Asıl olan gelir sahipleri iyiye gitmeyi talep eder. Hukun üstünlüğü, adalet bu orta sınıfın talebiyle gerçekleşir.

Orta sınıfı azalttıkça aç kalmadığı için şükreden insanları oluşturur. AK Parti yoksulluğu kaldırmadı, yoksulluğu yönetti. Bugün geldiğimiz nokta, bu problemi çözmek yerine güç alarak ülkeyi daha iyi yönetirim düşüncesi. Orta sınıf bizim için önemli pandemi sürecinde dikkat ederseniz en çok bu alanla ilgili önerilerimiz oldu.

"İTHAL ETTİĞİNİZ SAMANLA, İTHAL ETTİĞİNİZ HAYVANA BAKIYORSUNUZ"

Biz salgına çok kırılgan yakalandık. Biz bu kırılganlığa neden olan sistemi anlayamazsak sadece olguyu konuşuruz. Ekonomi de dahil her alanda kutuplaşma yapıldı. Biz İYİ Partiyi kurduktan sonra bir şeyi iyi anladık. Bunlar bizim düşmanımız değil.

Konfor alanında politika yapma anlayışı söz konusu olduğunda ekonomiyi de böyle yönetiyorlar. Hem faizi düşürüp, hem doları düşük tutup hem istihdamı yüksek tutan Nobel ödülü alır.

İlk Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesi gitti, sonra özelleştirme gelirleri. Sonuç sıfır, ama yol yaptılar. Hazine garantilerinin faturası vatandaştan çıkıyor.

Sayın Özal döneminde yap işlet devret sistemi. O dönem yüzde 4 kar payı ödenmiş. Şimdi bu manada 157 civarında iş var 60 milyar dolar para ödenmiş. Ödenmiş ve ödenecek para dolar bazında yüzde 146…

Demokrasi, adalet, şeffaflık, hukukun üstünlüğü yok. Sanayi yatırımı sıfır, istihdam daralmış… İthal ettiğiniz samanla ithal ettiğiniz hayvana bakıyorsunuz. Bunlar tamamen devletleştirilmeye kalkılsa uluslararası ayağı var bu işin.

Bir daha Türkiye’ye yatırım gelmez. Ama masaya oturulacak. Devlet müşteri garantisi veremez. Neoliberal ekonomi yanlış anlaşılmış. Masaya oturup ortak bir nokta bulunması gerektiğine karar verdik.

Liberal ekonomilerin en iyi ABD’de… Orada devlet ben senin emekliliğini, eğitimini, sağlığını sağlayamam ama senden düşük vergi alırım diyor. Ama Avrupa’da iyi emeklililk, eğitim sağlık sağlayacağım ama bana yüzde 40 vergi vereceksin diyor.

Çocukların iyi bir devlet okulu bulması zor. İlkokullarda yıllık 30 bin lira gibi paralar dönüyor. Biz ne sosyal devletiz ne de liberal devletiz. Ben o sınav düzeni sayenizde karşınızdayım. Fırsat eşitliğini sağlayan devlettir.

"İKTİDARIMIZDA SOSYAL YARDIMLARI SÜRDÜRECEĞİZ AMA ÖNCELİK İSTİHDAM"

Devlet, vatandaş açsa ona bakmak zorundadır. Bu, sosyal haktır. En liberal Cumhurbaşkanımız rahmetli Özal fakir fukara fonunu kurdu. Ben yıllarca siyaset yaptım, kaymakamlık üzerinden kağıt dağıtıldığını görmedim. Şimdi il ve ilçe başkanları üzerinden yardımlar var burada büyük kayırmalar var.

Biz 22 milyonu büyük ölçüde iş ve aş sağlayıp yardımları da sürdüreceğiz. Ama öncelikle insanları istihdam sistemi içine katacağız.

Gençlerin yeniden hayal kurmasını sağlamanın yolu iyi eğitim vermek ve onların fikirlerini dinlemekten geçer. Biz kürsüde genç bir arkadaşımızı çıkardık 7 yıldır işsiz olduğunu söyledi.

Partimizden biri değildi. Kürsüde söylemesine rağmen Polonya’da 7 sene önce çektiği fotoğraflar koca gazetelerde manşet oldu. Bu çocuk, iktidara en ufak bir şey demedi, sadece durumu anlattı. Yardımlar elbet yapılmalı ama kalkınma tabana yayılmalı, yardım yapma sayısıyla övünülmez buna üzülünür.

"TARİHE NOT DÜŞÜYORUM, ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI SEÇİLEMEYECEK"

Hayat, psikolojiden ibaret. Sayın Erdoğan kendisini Cumhurbaşkanı gibi hissetse durum başka olacak. Belediye perspektifinden baktığından onun için her şey ‘Kolay’ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sitemi sonrası ibre hep aşağı indi.

Sayın Erdoğan için hep başkaları suçludur. Önce parlamenter sistemi suçladı. Sonra partili cumhurbaşkanlığına geçildi. Sonrasında çok daha vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Parlamenter sistem döneminde il başkanı suçlanırdı, milletvekili suçlanırdı, varsa belediye başkanı, bakan suçlanırdı.

Sayın Erdoğan önünde büyük bir bariyer olurdu. Belediye başkanları bir göz kırpmayla görevden alınıyor, kural yok. Şimdi o bariyer indi artık her şey sayın Erdoğan’ın iki dudağının arasında. Sayın Erdoğan hep kendi partisinin 10 puan önünde yer alırdı. Tarihe not düşüyorum sayın Erdoğan gelecek seçimde Cumhurbaşkanı olamayacak.

"TENCERE BU İKTİDARI SALLAYACAK"

Buraya gelirken bir video izledim sosyal medyada. Biri diyor ki, ben 3 aydır işsizim kira param duruyor. Kime oy vereceksiniz diyorlar, kime oy vereyim daha yok ki diyor. Biz bunu yıkacağız. EYT’lilerin durumu sadece emekli olamama durumu değil, biz bunu il gezilerimizde anladık.

Oradaki özel sektör lojistiğe dönüş daha az işçi çalıştırıyorlar. Primi dolanlar emekli olmuş. Gündelik işlerde artık Afganlar çalışıyor çünkü daha ucuzlar. Bir kasap dükkanına girdim, durumu içler acısı.

O arada Kapaklı’nın eski bir belediye başkanıyla bir gençle karşılaştık. Dedi ki, ‘Abla ben bugün eve elim boş gidiyordum, başkan sağ olsun elime bunları verdi’ Sonra gördüm ki geçmişteki ülkücü bir arkadaşım aynı durumda. 20 lira borçla pazara gittiğini söyledi. Tencere bu iktidarı sallayacak.

"MÜTHİŞ BİR YOLSUZLUK VAR"

Bugünkü şartlarda bir tsunami bekleniyor: Türkiye borç sorununu çözer, eksi faizde bir sürü para var dünyada ama bu güven gerektirir. Türkiye’den 20-30 milyar dolar para çıktığı söyleniyor. Çin’e gelen para Hong Kong üzerinden geliyor ama orada kuralları değiştirmiyorlar ki.

Onlar da otoriter rejim.. Güveni sağladıktan sonra en kolay borç bulunur. Merkez Bankası bağımsız olmalı. Para politikasını onlar belirler. Şeffaflığın yolu doğru denetimden geçiyor. Müthiş bir yolsuzluk var.

"GENÇLERE TÜRKİYE'NİN KALKINMASI YERİNE BORÇLARINI BIRAKIYORLAR"

Bir bakıyorsunuz CHP zihniyeti düşman, bir bakıyorsunuz başka biri… Biz bir ayna tutuyoruz. İlginç bir şekilde söylediklerimizin en azından cevabı geliyor. Alışkanlıkları değişiyor. Vatandaşın ayağına gidiyoruz, sorunlarını öğrenip çözüm önerilerini sunuyoruz. Bankalar çok pahalıya borçlanıp ucuza kredi veriyor. Bunu gençler ödeyecek. Biz gençlere Türkiye’nin kalkınması yerine borçlarını miras bırakacağız.

İşsizlik fonu gitmiş. Yedek akçe bu günler içindi. Pandemi olduğu zaman istihdam paketinde bolca borçlanma görünce öneriler vermiştik. Birincisi esnaf ve KOBİ’nin çalışmadığı dönemde ayakta kalmasını sağlamak. İstihdamın en büyüğünü Türkiye’de esnaf ve KOBİ oluşturuyor. İki, hane başına 500 lira verip tüketimi canlı tutacaksınız.

Büyük şirketler açısından bakıldığında, ihraç ettiğiniz ürününüz var zora düştünüz. Sizin hissenizi devlet raiç bedelden alacak, kayyum atama yok, sonra devletten raiç bedelden geri alacaksınız.

"EKONOMİ VE ADALETİ BİR BİRİNDEN AYIRMAK MÜMKÜN DEĞİL"

Emekililerin hepsi ayrı maaş alıyorlar bu ayrı bir sorun. 2 bin 200’ün üzerinde maaş alanla karşılaşmadım. 3600 konusunda sözler verildi, ortada kaldı. Bunlar devletin aklına, eşitlik anlayışına yönelik kaygı yaratıyor. Bunları yapmamamız gerek.

Ekonomi ve adaleti bir birinden ayırmak mümkün değil. Eğer kafanız attığında bir ekonomik işletmeyi batırmaya, kayyum atamaya gittiği zaman olan böyle oluyor. Bu sadece FETÖ ile alakalı değil. Varlık fonu bütçenin içine girecek. Bizdeki Varlık Fonu yangından mal kaçırmak. Norveç gibi değil. Biz Varlık Fonu’nun içinde ne var bilmiyoruz. Bunu Ak Parti’nin bakanları da bilmiyor bence. Bu paralel evren gibi.

"6 AYDA PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜLEBİLİR"

Şu anda bir çalışmamız var. Adı ‘Bilgi ekonomisine geçiş ve dijital dönüşüm programı’ Bunun için de veri merkezlerinin kurulması, gençlerin tarıma kayması için bir süre Bağ-Kur primlerinin ödenmesi, üretici kooperatiflerinin etkin bir şekilde kullanılması, tarımın stratejik ürünlerinin tespit edilmesi… Bunun için geniş bir lansman yapacağız. Önce parlamenter demokrasiye döneceğiz. Biz buna çalıştık, 6 ay gibi bir sürede dönülebiliyor.

Önce parlamenter demokrasiye döneceğiz. Biz buna çalıştık, 6 ay gibi bir sürede dönülebiliyor. Sonrasında kurumların ve kuralların geçerli olduğu, bu ada yürütmenin tekmelendiği bir sistem… Burada kuvvetler ayrılığı esas olacak. Bürokrasinin siyasetçi üzerinde bir kılıç gibi görülmediği bir sistem mümkün.

"BAKANLAR BİLE KANUNLARI BİLMİYOR"

Demokrasiyi tam işletmeye başladıktan sonra sıra komşularımızda olacak. Bu havzanın toplam üretim değeri 7 trilyon dolar. Buna Avrupa da eklenince 25-26 milyar dolarlık bir potansiyel… Eskiden iktidar partisinin gençleri öğrenmeye çalışırdı ama deve dişi gibi insanlar vardı, konuları onlardan öğrenilerdi.

Şimdi kanunları bakanlar bile bilmiyor. O bankalara atamalar… Bu nasıl bir şeydir. Resmen lütuf dağıtmaktır. Bu, Putin’de var mı? Bu, sultancılık… Sultan bile en azından Şeyhülislam’a danışmadan veremezdi.