Memleketi sen kurtaracaksın

Her şey mümkün yarın sandıkta...

Bunca hırsızlıktan, yolsuzluktan, yalan dolandan, baskıdan, şiddetten, hiddetten, tehditten, freni boşalmış bir kamyon gibi ülkenin oradan oraya savrulmasından ve her seferinde ağır maddi manevi hasar verecek şekilde toslamasından sonra önüne "dikilen" ilk ülkeye, lidere, ittifaka ve hatta yazık ki "örgüte"; açık ara "kurtuluş" öngörebilir olmalıydık şu dakikalarda aslında.

Hangi şarkıda vals yapacağımıza karar vermekten gayrısına yormuyor olmalıydık mesela o güzel kafalarımızı!

Yazık ki öyle değil; bıçak sırtındayız hâlâ.

Aman ha, sakın bir karamsarlık bulutu gibi çökmesin bu yazı umudunuza. Bilin, bilin de anlık bir rehavet/gaflet haliyle "memleketi ben mi kurtaracağım" tuzağına düşmeyin yarın diye yazıyorum ben sadece.

"Erken öten horoz"un değil de "son gülen"in akıbeti olsun diye paylaşacağımız yarın gece...

***

- Çankırı'da 1584 oyla el değiştiriyor milletvekilliği ve 7 Haziran'da 20 bin 722 seçmen oy kullanmamış burada...

- Erzurum'da 11 bin 667 oyla milletvekilliği el değiştiriyor ve 7 Haziran'da sandığa gitmeyen seçmen sayısı 73 bin 345.

- Ankara 2'nci Bölge'de 4 bin 175 oy fark var seçilen son vekille seçilemeyen arasında ve burada tam 192 bin 701 seçmen tenezzül edip gitmemiş sandığa 7 Haziran'da; bir değil iki vekil fark eder hepsi kullanmış olsa...

- Gümüşhane'de 3 bin 838 oy bir tarafa kaybettirip diğer tarafa kazandırabilir, 7 Haziran'da burada oy kullanmayan seçmen sayısı 22 bin 931.

- Giresun'da 3897 oyla değişiyor milletvekili ve 54 bin 78 kişi oy kullanmamış 7 Haziran'da burada...

- Malatya'da 1484 oy lazım son milletvekilliğinin el değiştirmesine ve düşünün 83 bin 715 seçmen vermemiş reyini...

Amasya'da 681 oy, Kocaeli'de 1231 oy, Bayburt'ta 1376 oy, Çorum'da 1549 oy, Hatay'da 3 bin 673 oy, Diyarbakır'da 6 bin 111 oy; böyle daha onlarca şehir ve bu tabloyu değiştirebilecek "sandığa gitmemiş" yüzbinlerce seçmen var Türkiye genelinde. Şimdi bir de 340 bin "yeni/genç seçmen" ekleniyor memleketin kaderini değiştirme gücü parmaklarının ucunda olduğu halde 7 Haziran'da her nedense (dilerim siyasi partiler bu nedene kafa yormuş ve katılımı artıracak bir formül bulmuştur 7 Haziran'dan bu yana geçen zaman zarfında) buna lüzum görmeyen kitleye.

***

Hazin... Lakin... Yarın saat 17.00'a kadar eş, dost, akraba yanımızda, yöremizde "memleketi ben mi kurtaracağım" diyen kim varsa ikna etmek zorundayız:

- Evet! Sen kurtaracaksın memleketi!

İktidar dediğin aslen "bir tek oy"lar bileşkesi ve bu ülkenin senin o bir tek oyuna ihtiyacı var!

"İktidar"ın "daha iyi organize olan bir grup"un tekelinden alınıp sahiden de fikri hür, vicdanı hür bir milletin iradesini temsil edebilmesi için o "bir tek oy" var ya, hükümet yıkıp hükümet kuracak kudrette şu anda; Cumhuriyet'ten sakınma!

***

Sen de gördün işte dün;

"Cumhuriyet" adına, güya görkemli-dev ama ironik biçimde uzaktan millete kibrit kutusu boyunda gözüktükleri -cüceleştikleri yani- zoraki kutlamalarda bizi nasıl "tariz ve hatta taciz ettiklerini..."

Görmedin mi?

"Bunlar" keşke "benim başörtüsüz bacıma" sadece "vals" yaptırsaydılar ama saçlarından tutup kafasını kaldırım taşlarına vurdular kaç kere; aşağıladılar, hakaret ettiler; Cumhuriyet kurulabilsin diye kağnısında cephane taşıyan "bacılar"ın Meclisi'nde küfür yağdırdılar "başörtüsüz" diye bacılarımıza...

Kaldı ki "başörtülü bacılarımız"ı içinden deri pantolonlu üstü çıplak adamların geçtiği fantezilerin başrol oyuncusu haline getiren de "bunlar"dan başkası değildi...

Vals ayakkabısına sığmaz mı parmakları nasırlı, topuğu çatlak ayakların; giy kara lastiklerini horon tep o sandıkta bacım;

Kollar dik... Vur çık!!

***

Vals olmaz mı diyorsun ülkemin sarp dağlarında?

Olmasın, ama cenazelerimize musalla olsun diye mi dikmiş Rabbim sıra sıra memleketin her köşesine?

"Bunlar" evlatlarımızın "sebebi" oldular.

PKK'yla, IŞİD'le kurdukları kanlı ortaklıklarla şehitlerimizin...

İhmalleriyle işçilerimizin Soma'da, Ermenek'te...

Rantiyecilikleriyle çocuklarımızın Samsun'da, Artvin'de, Van'da...

Sapkınlıklarıyla Cansu'nun, Özgecan'ın...

Dağdan şehre indirerek terörü Cengiz Abi'nin, Fırat'ın, Fırat'ımızın sebebi oldular!

Vals olmaz belki İzmir'in dağlarında ama geçir kartal kanat cepkenini sırtına, dizini vur artık şu sandığa efem;

Yer gök inlesin! Saray dinlesin!

***

"Bunlar" var ya "bunlar", namusumuza diktiler gözümüzü daha ne olsun;

Bayrağımıza... Askeri birlikte dalgalanan bayrak indirildi "bunlar"ın zamanında...

Ordumuza... Yol verdikleri kumpasçılar "millî ordumuzu" tasfiye ettiler, katillerin, canilerin, teröristlerin lafıyla Mustafa Kemal'in askerlerini tutukladılar; komutanlarımız hapse atıldı "bunların" zamanında... Mütarekeden sonra ilk defa zincirleme onur intiharlarında kaybettik birbirinden kıymetli subaylarımızı...

Vatan toprağına... Türk tarihi, bir tek kurşun sıkmadan vatan terk eden başkomutanı gördü "bunlar"ın zamanında; tek büyük kahramanlığı keklik dürtmek şemsiye ucuyla! Ha bir de çok güzel çömelmişti kum torbalarının arkasına!

"Bunlar" nefret ektiler ruhuna milletin; teyzesiyle halası, amcasıyla dayısı arasında ikiye bölünüyor artık çocuklar... Bedeni Türk ise ruhu Kürt; yahut tam tersi... Yüreği Çerkes, fikri Laz... Devleti geçtim el kadar çocukları bir ve bütün halde yetiştiremez oldu bir tarafı doğulu bir tarafı batılı aileler... Bereket değil kin biçiliyor şimdi Iğdır Ovası'nda, Çukurova'da, Harran'da, Gediz'de...

Silivri'de, Mamak'ta, Şirinyer'de, Sincan'da...

TOMA'lar tazyikli su fışkırtırken Taksim'e çıkan sokak aralarında...

Plastik mermilerle köşe kapmaca oynarken evden fırına ekmek almaya giderken mesela;

Vals evet, fazla ütopik galiba ama el ele verirsen, kol kola girersen, birbirine tutunursan pekala halay çekebilirsin yarın sandıkta...

Öyle bir dayarsın ki sırtını etnik kökeni fark etmez, inancı fark etmez, zengin mi fakir mi fark etmez, genç mi yaşlı mı, kız mı erkek mi fark etmez ne olursa olsun en az senin kadar mağdur, senin kadar yalnız, senin kadar sindirilmiş olan "vatandaş"ına; fitne aranıza girmeyi başaramaz bir daha...

Yazacak çok şey var ama hepsini biliyorsun. Belki hâlâ bilmediğin; yarın bu memleketi ya batıracak, ya çıkaracak olan sensin...

Gel kurtar, kurtulalım; öyle uzun zaman oldu ki tadını unuttuk, "huzur" bu yoran, boğan her daim asık suratlı iklimden daha mutlu olacağımız bir yerdir belki...

Denemeye değmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları