Memleket-İ Cemâhiriyye’nin muhalifleri
Handiyse bütün gazeteler, bütün televizyonlar, ittifâk-ı cemâhiriyyeyi destekliyor. Kûşelerin eski yeni muharrirleri ve ser-muharrirleri, ekranların eski yeni üstat ve mütehassısları her türlü lisan ve üslubu kullanarak imâl-i fikr eyliyorlar ve desteklerini ifade ediyorlar. Bir nice gazete, bir nice televizyon, bir nice muharrir muhalefet ediyorsa da onların da encamı yaklaşmak üzeredir. TMSK, rüsumlandırma, tevkîf-i neşriyat, tecziye, reklamâtı ayar etme ve akla gelmesi, hayale sığması müşkil daha bir nice usul ve üslup var. Filan muharrir gider, falan muharrir gelir. Gazetenin, televizyonun rengi aheste beste değişir. Âhirül-emr adam illallah der, gazetesini, televizyonunu satar, rahatına bakıp huzuruna kavuşur.
Matbuat ve neşriyat böyle, kanunlar, kararlar farklı mı? Hangi kararı isterlerse anında çıkarırlar. Bazen harflere yükleyerek çıkarırlar, bazen cülus ederek, bazen de torbaya koyarak… Özellikle geceleri torbaya koyma usulü son derece eğlenceli oluyor. Neticede herkes muradına eriyor. Memleketi de gül gibi idare ediyorlar. Sanki bir top sahasındayız. Küçük şerik pası veriyor, büyük şerik darbediyor. En ehveni bu âlâ ittifaka iştirak değil de nedir? Bizim neyimiz noksan, biz de muradımıza ersek olmaz mı?
Nedir o sendikalar, meslek hücreleri filan? Sendika dediğin oturur, vekilimizle görüşür. Tatlı tatlı hâlleşirler ve sonunda uzlaşırlar. Demokrasi zaten uzlaşmak demek değil midir? Uzlaşan sendika demokrat sendikadır. Üstelik bir de memleketin birlik ve beraberliğine hizmet etmektedir. Eh, bir nicesinden arkuru sesler geliyorsa yeni intişar edecek kararnameler, yeni çıkarılacak kavânîn-i muhkeme ne güne duruyor? Bu müessesat ile alâkadar ne kadar mevzuat varsa hepsi yeniden ayarlanır, böylece antidemokratik, arkuru ve tahrip edici avaza son verilir. Yeni gelenler de ittifakla bir ve beraber olmanın lezzetine varırlar. Tabii kavanini değiştirmeden alınacak tedbirler de var. Bu gibi usullere bazı edep adap bilmeyenler havuç usulü diyorlarsa da aslında iş onların dedikleri gibi değildir. Azıcık nimetlenen, ülke menfaatinin nerede olduğunu görmekdedir, mes’ele bundan ibaretdir.
Şimdi böyle her şeyin ayarlandığı, yoluna konulduğu bir memleketde muhalif fırkacılık olur mu? Artık herkes bizimle beraber. Sesimiz gür ve gümrah!... Ekranlar bizim, beyaz sayfalar bizim… Bu şerait içinde muhalefet etmek hiç de âkılâne değil. Açarız ağzımızı, yumarız gözümüzü, sallarız parmağımızı, vururuz yumruğumuzu, yıkarız mikrofonu, haddinizi bildiririz. Biz herkesin ve her zihniyetin cemaziyelevvelini biliriz. Bunlar!... Bu zihniyet!... Hain emeller taşıyanlar!...
Bizim seksen milyonu kucaklamadığımızı hiç kimse söyleyemez. Seksen milyonu her gün şapur şupur öpdüğümüz de gün gibi aşikâr. Artık toprağa gömülecek olan o köhne ve faşist zihniyet tabii ki seksen milyonun içinde değil. Hâşâ!... Vatandaşlarımı tenzih ederim. Ümmete iftira etmeyiniz. Birlik ve beraberlik tarafdarı olanlara bir şey diyor muyuz? Amma bizi nihai menzilimize götürecek olan demokrasi tramvayından inecek olanlara da elbette müsamaha etmeyiz.
Bâlâda yer alan ibâratda nakledilen manzaraya bakıp da malum bir memleketden bahsettiğimi zannetmeyiniz sakın. Burası hayali bir yer. İsm-i şerîfi de Memleket-i Cemâhiriyye. Nazarlarınıza çatdığı üzere ol memleketde her şey demokrasi usul ve adabına muvafık şekilde cereyan etmekde, ittifâk-ı cemâhiriyyeye mensub ve merbut olanlar asla ve kat’a zarar görmemekde ve elbette sadakat ve merbutiyetlerinin mükâfatı olarak menfaatlenmekde ve nimetlenmekdedirler.
Memleketin huzur ve saadetine düşmanlık edenler, yani cemâhiriyyenin lisanınca hain sıfatını hak edenler elbette vatandaş addedilemeyeceği hasebiyle her türlü tazib ve tacize müstehak olacaklardır. Böyle huzur ve sükûn içinde olan bir memleketde, demokratik nizamın evc-i bâlâsına yükselmiş bir idâre-i mukaddesede muhaliflik ve muhalefetperverlik asla cevaz verilemeyecek olan cürümlerdendir.
Demokratik nizamın mânâsı tevhiddir, beraberlikdir. Demokratik nizam demek, tevhide hizmet, beraberliğe iştirak demekdir. Demokratik nizam, ancak ve ancak ittifâk-ı cemâhiriyye ile aynı safda olmağ-ile temin edilir. Cemâhiriyyede hayat, muhalefetde memat vardır. Eğer hayatı tercih ediyorsanız ve de menfaatinize halel gelmesin diyorsanız biliniz ki necat, cemâhiriyyededir.
Memleket-i Cemâhiriyye’nin usulü, adabı, nizamı bu makuledir, yahşıca biline, sehv olunmaya!