'Memalik-i Şahane'den!
Gün oluyor ki; bir çiçek, bir renk veya bir söz, bir yazı, insanoğlunu etkiliyor, ufuklarda gezdiriyor.
Geçenlerde; gönül sultanı Hazreti Mevlana’nın toprağından “nişad” eden satırlar, benliğimizde adeta taht kurmuş bulunuyor.
Gerçekten de, Sezayi Keskin’in “Memalik-i Şahane” adını verdiği yazının bütününü sütunlarımıza buyur edememenin üzüntüsünü duymamak kabil olmuyor.
Ne var ki; birkaç satırı olsa bile, gönlümüzde esmeye yetiyor.
“Toprak seni üstünde taşıyan ve yaşatandır hâlbuki vatan kalbinin gittiği yerdir.
Öldüğünde bir çiçek gibi gömülmek istediğin, uğrunda bedel ödediğin ve geçmişle bağ kurduğun yerdir. Vatan esmer buğdaydan alın teri ve özveri ile yapılan ekmektir...
Dizinde yavrusunu emziren annenin taze sütüdür... Türkler; kucaklaştıkları toprağı kalbine “vatan” diye yerleştirir.
Ona ana gibi, baba gibi sarılır, öper, koklar.
Ama ne yazık ki; her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış, iman dolu kalplerimizdeki vuruşun alameti bu aziz vatan toprağının yabancılara satışı düzenlenen kanunla birlikte 25 dönümden 300 dönüme çıkarılmıştır.
Türkiye’de faaliyet gösteren 17 bin yabancı şirketin 3 bini sadece toprak alımıyla meşgul olmaktadır. Avrupa’daki bankalar kampanya düzenleyerek Türkiye’den toprak alana istediği kadar kredi verebilmektedir.
Diğer ülkelerin topraklarına göz diken barbar Avrupa, toprağını satmamakta, sadece üzerindeki mülkün kullanım iznini vermektedir.
Yabancılara toprak satışı, 19. yüzyılda, Tanzimat döneminde kanunlaşmış ve sonraki dönemin hükümetleri tarafından ilerleme olarak görülmüş, reform denilerek sıkı bir biçimde desteklenmiştir. Mandacı kafa yöneticilerin toprak satışı da dahil Sevr Antlaşması’nı imzalamakta bir sakınca görmemeleri parçalanmaya giden yolun taşlarını döşemiştir.
Bu sürecin temeli 1839’da atılmış, 1856’da kök salmıştır.
Gel zaman, git zaman...
Fili yuttu bir yılan...
Yabancıların ülkemizde gayrimenkul alımı baş döndürücü bir hızla artarak devam etmektedir.
1096’da 1.Haçlı Seferi’nden beri Türkleri Anadolu’dan atmak için fırsat kollayan kanlı Haçlıların eline fırsat verilmiştir.
Siz bu satırları okurken bile, binlerce metrekarelik en verimli topraklarımız el değiştirmekte ve tarihi düşmanlarımızın tapulu malı haline gelmektedir.
Toprak satmak geleceğinizi satmak, siyasi ve kültürel bağımsızlığın elden çıkarılması demektir.”
Sezayi Keskin’in “inci dizer gibi” yan yana getirdiği kelimeler birleşince, gerçekleri öyle haykırıyor ki, heyecanlanmamak, hatta bir yerde teessüre kapılmamak elden gelmiyor.
Özellikle; toprak ve vatan anlatımı, insanı derinlere götürüyor ve “bedbin” bir şekle getiriyor.
Akla, şairin haykırışı geliyor;
“Vatanım ha ekmeğini yemişim, Ha uğruna kurşun...!”