"Mektuba hamasetle değil, hakkıyla cevap verin!"

"Mektuba hamasetle değil, hakkıyla cevap verin!"

İYİ Parti'den Suriye'de yaşanan son gelişmeler ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamada Suriye politikası eleştirilirken, iktidara son durum ile ilgili de uyarılar yapıldı.

İYİ Parti'den Barış Pınarı Harekatı ve ABD ile varılan anlaşma ile ilgili yazılı bir açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada Suriye politikası eleştirilirken, gelinen son durumla ilgili de uyarılar yapıldı.

Türkiye ile ABD'nin vardığı anlaşmanın metninde, güvenli bölgenin denetimimiz altındaki bölgeyle sınırlı tutulduğu belirtilen açıklamada, "Oysa, harekatın hedefleri anlatılırken, Suriye’de, Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan bölgede söz sahibi olma hedefinden söz ediliyordu. Bu hedef, anılan alanda bir ‘Güvenli Bölge’yi tarif ediyordu. Bildirideki ifadelerden, bu hedeften vazgeçildiğini anlıyoruz.

Şu an denetimimiz altındaki bölgelerin dışından, milli güvenliğimize yönelebilecek tehditleri bertaraf edebilmek için, Rusya ve önünde sonunda Suriye yönetimiyle müzakere etmemiz gerekecek." ifadeleri kullanıldı.

ABD Başkanı Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yazdığı 9 Ekim 2019 tarihli mektubunun da asla kabul edilebilir bulunmadığının belirtildiği açıklamada, "Sayın Erdoğan’ın bunları, geçiştirmeden ve geciktirmeden, Türkiye’nin onuruna ve büyüklüğüne yakışır tarzda cevaplamasını bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın aksine; Türk Devleti ve Türk Milleti’nin onuruna yönelmiş seviyesiz üsluba, hak ettiği cevabın verilmesini “Önceliğimiz” olarak görüyoruz. Aksi halde bu, Türkiye’ye karşı yanıtlanamayan bir hakaret olarak, tarihin kayıtlarına geçecektir." denildi.

Açıklamanın tamamı şu şekilde;

Aziz Türk Milleti

İYİ Parti olarak, bugüne kadar AK Parti ve Erdoğan hükümetlerinin, bölgemizdeki politikalarına ve özellikle, 2011’den itibaren uyguladıkları Suriye politikalarına itirazımızı birçok defa dile getirdik.

Bu yanlış politikalar nedeniyle, Suriye’den Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik tehditler, ciddi boyutlara ulaştı.

Bu tehditlerin önüne geçilebilmesi için gerekli olan harekat için, sorumlu siyaset anlayışımız gereği, yurt dışına asker gönderme tezkeresini destekledik.

Milli güvenliğimizi tehdit eden gelişmelere karşı;

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerekli görevi üstlenmesi gerektiğinin altını çizerek, “Bu koşullarda şu ya da bu parti yoktur, tek bir parti vardır, o da Al Bayrak Partisi’dir” diyerek, milli bir duruş sergiledik.

ARTIK GÖREV HÜKÜMETTEDİR

Bugün itibarıyla, sürecin yeni bir aşamasına geçildi.

Net olan şu ki; siyaset görevini yaptı. Milletimiz görevini yaptı. Mehmetçik de görevini başarıyla yerine getirdi, getiriyor.

Şimdi iş, masada ve hükümettedir.

Ortada bir mutabakat var.

Türkiye ve ABD heyetleri arasında yapılan görüşmenin ardından yayınlanan ortak bildiri metni ve resmi açıklamalarda, birçok belirsizlikle beraber, bazı olumlu ilerlemeler de görüyoruz. Türkiye’yi oldukça hassas bir sürecin beklediği ortada.

Bu süreçte, iktidarın hatasız bir çizgi izlemesi gerekir.

Temennimiz yeni bir hatalar zincirinin başlamamasıdır. İyi bilinmelidir ki; Yakından takip edeceğiz.

GÜVENLİ BÖLGEDEN VAZ MI GEÇTİK?

Bazı noktalara değinmek ve iktidarı hayati gördüğümüz konularda uyarmak isteriz.

Bildirideki ifadeler, denetimimiz altındaki bölgeyle sınırlı tutulmuştur.

Oysa, harekatın hedefleri anlatılırken, Suriye’de, Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan bölgede söz sahibi olma hedefinden söz ediliyordu. Bu hedef, anılan alanda bir ‘Güvenli Bölge’yi tarif ediyordu. Bildirideki ifadelerden, bu hedeften vazgeçildiğini anlıyoruz.

Şu an denetimimiz altındaki bölgelerin dışından, milli güvenliğimize yönelebilecek tehditleri bertaraf edebilmek için, Rusya ve önünde sonunda Suriye yönetimiyle müzakere etmemiz gerekecek.

İdlib’de hala ağır riskler var. Fırat’ın batısında da Rusya’nın hakimiyeti belirgin.

Görünüşe göre, Türkiye operasyonu başlatırken kontrol sağlamayı hedeflediği bölgelerden Ayn-el-Arab’ın (Kobani) tamamından, ve Tel Abyad’a çok yakın olan sınır bölgelerinden de vazgeçmiştir. Keza Mümbiç de aynı durumdadır.

Zaten harekatın başlamasının ardından bu bölgelerin tedricen Şam’ın eline geçmesi, buralarda Türkiye’nin kontrolünü imkansız olmasa da, çok zor hale getirmiştir.

Bu konulardaki pozisyonumuzun ve planlamaların dikkatle yapılması, milli güvenliğimiz açısından hayati önem taşımaktadır.

TERÖR ÖRGÜTLERİ NE YAPACAK?

Bildiride, terör örgütlerinin ellerindeki ağır silahların toplanacağı ifade edilmektedir.

Ancak, kim tarafından, nasıl ve hangi yöntemle toplanacağı muallaktadır.

Bu noktanın da aydınlığa kavuşturulması şarttır.

Üzücü olan o dur ki;

Bölgesel aktör olma iddiasıyla çıkılan yolun sonunda, bugün karşılaştığımız gerçek, ülkemizi başka akılların yol haritalarına mahkum hale getirmiştir.

Bu mutabakat, 911 kilometrelik sınırımızda, başka güçlere ya da uzaklardan gelen devletlere tabi hale geldiğimizin açık bir ifadesidir.

Mutabakat kapsamındaki bölgeler için ABD ile,

Fırat’ın doğusundaki diğer alan için de Rusya’yla müzakere etmek zorundayız.

Sınırımızdan 30 km derinliğin ötesinde yaşanabilecek gelişmelerin ise, ilave zorluklar yaratacağı muhakkaktır.

Ayrıca, büyük sorun haline gelen Türkiye’deki sığınmacıların geri dönüş projesi ve planlar da, iktidarın öngördüğü şekilde işlemeyebilir. Bunun da altını çiziyoruz.

İYİ Parti olarak;

Şimdi, Erdoğan-Putin görüşmesinin sonuçlarını bekleyeceğiz.

Ancak o zaman daha sağlıklı bir tahlil yapmak mümkün olabilecektir.

İktidarı, daha önce düştükleri bir yanlışa karşı bir kez daha uyarmak isteriz.

ABD ve Rusya’yla yürütülen müzakerelerin, dolaylı da olsa, “terör örgütüyle görüşme” şeklinde değerlendirilmesine yol açacak adımlardan uzak durulması gerekmektedir.

Bu noktada hiçbir telkin ya da baskıya boyun eğilmemeli, devlet ciddiyet ve ilkeleri asla unutulmamalıdır.

Harekatın başındaki hedeflerden geriye düşülmemesi, bir ve bütün olarak devletinin arkasında duran milletimizin, haklı beklentisidir.

Hükümetin yürüttüğü politikalardan ve özellikle mutabakat metninden kaynaklı kaygılarımızı bir kenarda tutarak, gelişmelerin takipçisi olacağız.

Tarihe şu notu düşmek isteriz ki;

“Güvenli bölge” esasen Suriye’nin tamamıdır”.

Bölgesel istikrarın temel şartı, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasal bütünlüğüdür.

Bunu sağlamak için gereğini yapmak durumundayız.

MEKTUBA HAMASETLE DEĞİL, HAKKIYLA CEVAP VERİN!

ABD Başkanı’nın aşağılayıcı mektubunu ve bu mahiyetteki diğer ifadelerini asla kabul edilebilir bulmuyoruz.

Sayın Erdoğan’ın bunları, geçiştirmeden ve geciktirmeden, Türkiye’nin onuruna ve büyüklüğüne yakışır tarzda cevaplamasını bekliyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın aksine;

Türk Devleti ve Türk Milleti’nin onuruna yönelmiş seviyesiz üsluba, hak ettiği cevabın verilmesini “Önceliğimiz” olarak görüyoruz.

Aksi halde bu, Türkiye’ye karşı yanıtlanamayan bir hakaret olarak, tarihin kayıtlarına geçecektir.

Türkiye büyük bir ülkedir, Türk milleti kadim bir millettir.

İYİ Parti, iktidarın bu gerçek ışığında adımlar atmasını beklemekte, ve gelişmeleri yakınen takip etmektedir."