Youtube’da yayın hayatına kaldığı yerden devam eden Katarsis’in bu haftaki konuğu sosyal medya fenomeni Ece Ronay oldu.
Erbil’le yazışmalarını ifşa eden Ronay, o paylaşımların gündem yaratacağını tahmin edemediğini söyleyerek şunları anlattı:
"BENİ TEHDİT ETTİ"
“Paylaşım yaparken bunun bu kadar büyüyeceğini düşünemedim. O beni tehdit etti, ben de paylaştım. Özür diler ve konu kapanır diye düşünmüştüm. Tek amacım; susmuyorum, tehdidinize boyun eğmiyorum demekti. İftira atmaya çalışsam, başka şeyler de söyleyebilirdim. Sadece özür bekledim. Ama onlar beni suçlu çıkarmak için her şeyi yaptılar. Gelip klibimde oynadı. Birbirimize etkileşim olarak destek sağlayacağız diye konuşmuştuk. Saygılı duruşuma rağmen bana karşı çirkin bir dönüş yaptı. Sonradan ‘Nişanlı olduğunu bilmiyordum’ dedi.,
"ŞİKAYETİMİ GERİ ÇEKECEĞİM"
Şunu bile söyledim; ‘Eğer herhangi bir çocuk yurduna kütüphane yapmayı kabul ederseniz ben bu olayı daha fazla büyütmeyeceğim, hatta şikâyetimi geri çekeceğim’ dedim. Ama bana maddi tazminat davası açtılar.”
"YEMEK YİYEBİLMEK İÇİN İNSANLARLA TANIŞTIM"
Çocukluğunda yaşadığı dram ile yüzleşen Ece Ronay, sözlerini şu şekilde sürdürdü; ‘’Kendimi çok değersiz hissettim dönemlerden geçtim. Bu benim bedenimdi ve benim bedenime sürekli zarar verdiler. Bunlar zaten baba ve kardeş olduğu için anlatabileceğim ve şikayet edeceğim hiç kimsem yoktu. Annem evde olmadığı zaman böyle şeyler yaşıyordum. Annemin yapabildiği sadece araya girebilmekti. Sen kendi karnını doyurmazsan hiç kimse senin karnını doyurmak için bir çabaya girmiyor. Bu hayatta sen kendini korumak zorundasın, sen hayatta sürekli kendin için bir şeyler yapmak zorundasın. Ben bunu yıllar önce deneyimledim. Yemek yiyebilmek için bile şunu yaptığımı hatırlıyorum. Yaşça bizden büyük insanlar tanışmak için ben ve arkadaşımı yemeğe davet ederlerdi. Biz yemek yiyip oradan kaçardık. Bu çok utanç verici bir nokta ama maalesef bunu da yaptık. Bunun daha ilerisi çok çirkin noktalar.
"İNTİHARA KALKIŞTIM"
Lise birinci sınıftayken yatılı bir okulda kaldım. Okul hayatımın bir dönemi yatılı okullarda geçti. O dönem fen lisesinde başarılı bir öğrencilik hayatı geçiriyorum. Hatta kendime bir arkadaş dahi edinmiştim. Beni anlayan çok düzgün bir kişiydi. Okulun müdürü benim o kişiyle arkadaş olmamam için elinden geleni yaptı. O sağlık meslek öğrencisi onunla senin ne işin olur diyerek bana kızdığı oluyordu. Bu benim anlam verebildiğim bir şey değildi. Ben müdürün bu lafını dinlemeyi tercih etmedim. Sonra o beni babama söyledi ve babam okula gelerek herkesin ortasında beni çok kötü dövdü. O günden sonra artık gerçekten o ev benim için bitmişti. Olaydan sonra eve götürdü beni ve odaya kilitledi. O ada aklınca ben evden kaçmayayım diye böyle bir şey yaptı ama bu sefer ben bunun üzerine intihara kalkıştım. Artık kendi başıma bir hayatım olmayacak ve hep bunlara maruz kalacağım diyerek bunu göze aldım. Bileğimi kestim ve kardeşimin ilaçlarını içtim. Ölürüm artık diye beklerken annem beni fark etti ve beni kusturmaya çalıştı. O an duyduğum bir ses beni bambaşka bir insana dönüştürdü. Babam kesin arkadaş olduğu o çocuktan hamiledir. Şu an yüzümüze bakmaya utandığı için bunu yapıyordur dedi. Hamile olmasa bunu yapmazdı dedi. Bunları duyduktan sonra kendi içimde bir aydınlanma yaşadım. O günden beridir kendime, kendi başına bir hayat kurmak için yaşıyorum.’