Yaşasın! Bizi ayyaşlıktan kurtarıyorlar!
...Alkole getirilen yasakların eleştirilmesine kızan Başbakan, AKP Grup toplantısında:
“İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da, dinin emrettiği bir yasanın, sizin için neden reddedilmesi gerekiyor?” dedi. İyi mi?
(...)
Başbakan’ın sözleri bir itiraftır!
(...)
Din kurallarının geçerli olduğu bir ülkede kesinlikle demokrasi olmaz, “Teokrasi” olur!
(...)
Peki, Başbakan’ın AKP Grup toplantısında bahsettiği iki ayyaş kim? Koskoca Meclis, hangi iki ayyaşın isteğiyle kanun kabul etti? Bu ne zaman oldu?
Elinde bilgi-belge var mı?
Kürsüden sallamak kolay!
(...)
Bireysel özgürlükler, dinin emri veya toplumun düzeltilmesi bahanesiyle devlet zoruyla ortadan kaldırılırsa ya da kısıtlanırsa bu tür yönetimlere demokratik değil “Totaliter rejim” denir! Teokrasi de totaliter bir rejimdir!
(...)
Türkiye alkolikler ülkesi mi ki, böyle yasaklarla önlem almak istiyorlar?
Hayır!
Tam tersine tüm Avrupa devletleri arasında en az içki içilen ülke Türkiye’dir.
Biz yılda kişi başına ortalama 1,4 litre alkol tüketirken, bu rakam İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ileri ülkelerde misliyle artıyor ve o ülkeler alkol tüketiminde bizi yediye-sekize katlıyor. Avrupa’da Lüksemburg gibi, kişi başına 15 litre tüketen ülkeler de var. (Türkiye’den 10,7 kat fazla)
Hal böyle iken, Türk ulusu sanki ayyaşmış gibi düzenlemeler yapmak, her şeyden önce millete hakarettir.
(...)
Savcıların, bir kısım milletvekili hakkında Meclis Başkanlığı’na yolladıkları fezlekelerde, cinsel taciz, sarkıntılık, yolsuzluk, zimmet, irtikap dahil her türlü suç iddiası var!
Var amma, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda hiç bir hareket yok!
(...) Türkiye’de sadece içki içmek ve bir-iki duble rakı almak ayyaşlık oluyor, ahlâk bozuyor! Meclis raflarında bekletilen yüzlerce suç dosyası ise maşallah tam bir ahlâk örneği!.. İnsanın gözleri yaşarıyor!..
Rahmi Turan/turktime.com
+++
Mevzu bahis “fetih” ise; camilere bayrak asılabiliyormuş
Camiler ulusal bayramlarda neden Türk bayrağı asmıyor, diye yazılarında sorardı Emin (Çölaşan)...(...) Dün baktık... En büyük camiye... Süleymaniye’ye kocaman bir Türk bayrağı asılmıştı... Sebebi, İstanbul’un Fetih günü olmalıydı... Demek camilere bayrak asılabiliyormuş... O zaman Cumhuriyet Bayramı gibi büyük bayramlarda da camilere bayrak asılmasını beklemek hakkımız değil mi?
Melih Aşık/Milliyet
+++
GÜNÜN TESPİTİ
Başbakan’ın çalışma odasına konan “böcek”in şüphelileri,
tasfiye olan polisler.
Barış Pehlivan/odatv.com
+++
“Millet” görünümündeki “seyirci” tribününden Türkiye rezaletleri...
Taksim’e AVM yapılacak...
“Tarihi Topçu Hanı”
görünümünde...
*
(Yeryüzünün, henüz yapılmamış ilk “tarihi eseri” olacak.)
*
Haydarpaşa gitti, otel oluyor...
Bakarsınız, sanki gar görünümünde...
*
Yağma...
“Kentsel dönüşüm” görünümünde...
Talan...
“Özelleştirme” görünümünde...
*
II. Abdülhamit’e doktora diploması veriyor Karabük Üniversitesi mesela...
Böylece padişah ölümünden 94 yıl sonra “raylı sistem doktorası” sahibi oldu... Hicaz demiryolunu yaptığı için...
Demiryolunu yapan kim?..
Almanlar...
İngilizleri arkadan dolanıp
Arap petrol bölgesine ulaşmak
için, Osmanlı yapıyormuş görünümünde idi...
Belki IV. Murat’a da “Alkolün dolaşım sistemine etkileri konusunda” tıp dalında fahri doktora
verirler...
Böyle birçok medrese var
sonuçta...
“Üniversite” görünümünde...
*
Ne yapacaksınız?..
Cemaat...
“Yargı” görünümünde...
Zulüm...
“Hukuk” görünümünde...
Faşizm...
“Siyasi parti” görünümünde...
*
Yalakalık...
“Medya” görünümünde...
İkiyüzlülük...
“Aydın” görünümünde...
Yanaşma...
“Demokrat” görünümünde...
*
Biçarelik...
“Muhalefet” görünümünde...
*
AVM yapıyor size işte...
Görünümü “Tarihi Topçu
Hanı” gibisinden...
Yürekli bir avuç insan
dışında, koca Türkiye seyrediyor rezaletleri...
“Millet” görünümünde...
Bekir Coşkun/Cumhuriyet
+++
Ya o kazayı Bülent Arınç yapsaydı!..
Gelin bir fikir jimnastiği yapalım:
O makam aracında Kemal Kılıçdaroğlu değil de iktidardan biri, örneğin “pireyi deveyi yapmakta üstat” olan Bülent Arınç olsaydı... Bu olay yine bu kadar basite alınır mıydı?
Yandaş basın, haberi yine dün yaptığı gibi on sekizinci sayfaya tek sütuna mı koyardı; yoksa manşete mi taşırdı?
Ve evinin bulunduğu sokakta iki sivil askerin dolaştığını görünce, konuyu “Genelkurmay’ın Kozmik Odası” nın aranmasına kadar götüren Bülent Arınç, acaba nasıl tepki verirdi?
Öküzün altında buzağı falan aramıyorum; sadece herkesi “akıl penceresi” nden bakmaya davet ediyorum:
Bu ülkenin ana muhalefet partisi liderinin aracı, ehliyetsiz bir sürücünün kullandığı TIR tarafından “sıkıştırılıyor” ve bire bir “Susurluk olayı”nı çağrıştıran bu olay “basit bir kaza” olarak geçiştiriliyor...
Fakat Başbakan Yardımcısı’nın evinin sokağında iki sivil askerin dolaştığı tespit edilince; ülke yangın yerine çevriliyor...
(...)
Tamam; Kılıçdaroğlu’nun başına gelen, büyük bir olasılıkla gerçekten “basit bir kaza...”
Peki; (Allah göstermesin ama) ya Kılıçdaroğlu ve yanındaki usta siyasetçiler o kazada hayatlarını kaybetselerdi; bu olay yine “basit bir kaza” olarak kapatılacak mıydı; yoksa ülke siyasetinde bütün dengeleri değiştirecek yeni bir dönem mi başlayacaktı?
Bu soruları kime mi soruyorum?
Amaaaaan boş verin; nasıl olsa yanıtlayan çıkmayacak ki...
Yeter ki Allah hiçbir sivil askerin yolunu kazayla Bay Arınç’ın evinin sokağına düşürmesin!
Mustafa Mutlu/Vatan