İmralı “sermaye” süreci
Alman Başbakanı Merkel’i Maraş’ta Patriotları incelerken görünce aklıma geldi:
2002 başında da Rus Genelkurmay Başkanı Türkiye’ye gelmişti. Onu ağırlayan Türk mevkidaşı Org. Kıvrıkoğlu, Rusya’dan S-300 füzeleri almak istiyordu.
Washington’un hoşuna gitmeyen bir niyetti bu...
Kıvrıkoğlu zaten “Amerika’yı ziyarete gitmeyen tek Türk Genelkurmay Başkanı” olarak ünlenmişti.
Ankara’ya gelen ABD Savunma Bakanı ile de görüşmemiş, “Çin ziyaretimin hazırlığıyla meşgulüm” demişti.
Çin’den sonra da Rusya’ya gitmişti. Orada, “Irak’ın toprak bütünlüğünün arkasındayız” ortak açıklaması
yapılmıştı.
TSK’nın, Kuzey Irak’ta Kürt devletini destekleyen ABD’ye karşı, Çin-Rusya alternatifini yokladığı dönemdi.
Sonraki gelişmeleri tarih sırasına koyalım:
Kıvrıkoğlu’nun Rusya gezisi:
Haziran 2002.
Ergenekon’la ilgili ilk ihbarın gelişi:
Temmuz 2002.
Meclis’te Irak tezkeresinin reddedilişi:
Mart 2003.
Amerikalıların Türk askerinin başına çuval geçirişi:
Temmuz 2003.
Sonra Kıvrıkoğlu ekibi gitti, Ruslarla füze pazarlığı da bitti.
Bugün NATO füzeleri koruyor sınırımızı...
(...)
2003’te ABD, Irak’ı işgal etti.
Orduyla beraber, petrol devleri de bölgeye akın etti. (...) İşgale ortak olmayan Türkiye, paylaşıma da sokulmadı. Tersine PKK varlığına göz yumularak cezalandırıldı. Washington o dönem “Irak’ın toprak bütünlüğü” diye tutturan Ankara’ya hep “Erbil’le yakınlaş” dedi. Sonuçta Türkiye, Barzani’ye yanaştı; Kuzey Irak doğalgazına talip oldu. Ve Erbil, bu yılbaşında, tarihinde ilk kez Bağdat’tan bağımsız olarak, Türk limanları üzerinden petrol ihraç etti. İşte o zaman roller tersine döndü. Ankara’ya “Erbil’le yakınlaş” baskısı yapan ABD, birden “Bu ticaretten Irak’ın bütünlüğü zarar görür” demeye başladı.
Hafta sonu Türkiye’ye gelecek Amerikan Dışişleri Bakanı’nın çantasındaki konulardan biri bu...
Hürriyet’te Cansu Çamlıbel, Kuzey Irak’ta ilk petrol anlaşmasını yapan Genel Enerji’nin Başkanı Mehmet Sepil ile konuştu.(...) Sepil, son İmralı sürecinin de, “kesinlikle” , Kuzey Irak’la gelişen ticaretin sonucu olduğuna inanıyor.
(...)
Her darbeyi destekleyen ABD’nin, şimdi neden “Darbeciler yargılansın” pozisyonuna geçtiğini, düne kadar Kürt devletinden yanayken şimdi niye Irak’ın bütünlüğünü istediğini kavramalıyız...
Can Dündar/Milliyet
+++
Kimimiz vatan için ölür, kimimiz ‘harcırah’ alır
...Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Başkanı Bendevi Palandöken, 2007 yılının ekim ayında Hakkâri’nin Dağlıca kırsalında teröristlerle girdiği çatışmada şehit düşen Vedat Kutlucan’ın, Kırıkkale’nin Keskin ilçesindeki cenaze namazına katılmak istemiş...
Oturmuş, TESK’in muhasebesine bir talimat yazmış, yazdığı talimatı da “Başkan” sıfatıyla kendisi onaylamış...
Ve Başkan bey, “şehit cenazesine katıldığı için” kurumundan 117 lira “harcırah” almaya tenezzül etmiş!
(...)
Kimimiz bu vatan şehit için olurken demek ki kimimiz de onların cenazelerine gitmek için bile özveride bulunamıyor, temsil ettiği kurumdan “harcırah” alıyor...
Bu “harcırah”ın yasal olduğu konusunda hiçbir kuşkum yok. Ama... Her şey de “yasaldır” diye yapılmaz ki be kardeşim! Kimseden çekinmesen de tabutta yatan aslan gibi şehitten de mi utanmazsın?
Mustafa Mutlu/Vatan
+++
Kadrolar savaşıyor
Star köşe yazarı Nasuhi Güngör’ün sözleşmesi uzatılmayan Ümit Sezgin’in yerine TRT TÜRK Genel Yayın Yönetmenliği görevine getirilmesinin ardından kurumda deprem gibi kararlar alındı.. TRT Türk’ün eski yayın yönetmeni Ümit Sezgin döneminde haber müdürlüğü yapan Taşkın Şenol ve 8 kişinin sözleşmeleri uzatılmayarak kurumla ilişkileri kesildi. Yine Sezgin döneminde göreve başlayan ve kurumda kadrolu olarak görev yapan değişik birimlere atanarak TRT Türk’ten uzaklaştırıldı..
Postmedya
TRT’de 3 yılda 150 milyon TL zarar
Sayıştay, reklam alma işini özelleştiren TRT’nin 3 yılda tam 89.2 milyon TL zarara uğratıldığını saptadı. TRT’nin hesaplarına göre, raporun hazırlandığı dönemden sonra da işleyen faiz ve cezalarla birlikte rakam 150 milyon TL’ye ulaştı. Şirketin kuruma verdiği 3.6 milyon TL’lik teminat, “devede kulak” kalınca TRT 3 yıl gecikmeyle firma ile yaptığı sözleşmeyi feshetti ve şirketi mahkemeye verdi.
Fırat Kozok/Cumhuriyet
+++
‘Rahmetli Huntington’ artık rahat uyuyabilir!
Bu başlık, haftalık ‘Bağımsız’dergisinin 5. sayısında yer alıyor.
‘Rahmetli Huntington’ artık rahat uyuyabilir. Tezleri gerçek oluyor.
Başbakan Erdoğan, Ergin Saygun’u hastanede ziyaretinden önce, emekli orgeneralin ‘Balyoz’ kitabını okusaydı, şu satırlara rastlayacaktı:
“Bugüne kadar kurulmuş Türk devletlerinin tamamını yine Türkler yıkmıştır. Yani kendim ettim kendim buldum meselesi. Yine aynı istikamette gidiyoruz, hızla. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti can çekişme noktasına getirdik. Buradan nereye götüreceğimiz de meçhul. Hayırlısı.”
(...)
Huntington’a göre Türkiye yüzünü (...) Ortadoğu’da İslam dünyası liderliğine oynamalıydı. Bu yüzden Atatürk’e çok kızıyordu. Onun tümüyle reddedilmesini ve Türkiye’nin kendi Osmanlı-İslam mirasına dönmesini istiyordu. O günlerden bugüne... Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp, yerine bölge coğrafyasını kucaklayan İslami renkli yeni bir devlet kurmak istiyor. Yüzünü Doğu’ya ve bölgeye dönüyor. ‘Rahmetli Huntington artık rahat uyuyabilir. Tezleri gerçek oluyor.
Yalçın Bayer/Hürriyet
+++
ABD, Ankara’daki büyükelçiliğinin karşısındaki otopark nedeniyle nota vermiş. Ne nezaketsizlik.. Biz kafamıza çuval geçirilse dost diye sesimizi çıkartmıyoruz!..
Fahrettin Fidan/Milliyet (Açık Pencere)
+++
Başbakan’ın dönme hızı...
Başbakan’ı dinlerken, dönmekten ben dahi şaşırıp yönümü kaybederim kimi zaman...
(...)
Liderini izleyen bakanları, milletvekilleri, yardımcıları da benim gibi dönmenin etkisi ile yön kaybına uğruyorlar doğal olarak...
(...)
Diyelim ki Başbakan “Terör örgütü ile görüştüğümüzü ispatlamayan şerefsizdir” deyince, Bülent Arınç da “Biz terör örgütü ile pazarlık yapacak namussuz ve şerefsizlerden değiliz” dedi ya...
Gel de dön şimdi...
Bekir Coşkun/Cumhuriyet