Bu çocukları “romantik devrimcilik edebiyatı” yla ölüme götüren sol örgütlerden kim koruyacak?
“Mahalle” den itiraz var
(...)Biliriz ki; her sol örgüt için esas olan, “kitleyi kırdırmamaktır!”
Gençleri kimler kırdırdı?..
Suphi Nejat Ağırnaslı Suruç’ta ölen gençlerin yoldaşıydı; aynı örgüttendiler. Ayn El Arap’ta öldürüldüğünde şunu yazmıştım:
“Hâlâ romantizme yenik düşmeyi hiç tartışmayacak mıyız?
Hâlâ kendini ifade etme, ölüme hayran olma duygusallığının önüne geçemeyecek miyiz?
Türkülü-şiirli-ağıtlı romantik devrimcilik daha kaç gencimizin ölümüne neden olacak?
Yenilgilerden ders çıkarmak için daha kaç genç toprağa düşecek?
Öğretmesi gereken daha kaç kalem, bu erken ölümlere methiye dizmeye devam edecek?..” (17 Ekim 2014, Sözcü)
... Hâlâ çocuklarımızı koruyamıyoruz...
Kahroluyorum.
Soner Yalçın / Sözcü
*
IŞİD’e DAEŞ demekle olmuyor
(...) Türkiye’ye girip çıkarlarken henüz adları IŞİD değildi.. Radikal gruplar deniliyordu.. Suriye’de savaşıp Türkiye’de dinleniyorlardı.. Ankara Esad’ı alaşağı edeceklerine inanmıştı, resmen destek veriyordu..
Kol kanat geriyordu..
*
Bir süre sonra Irak Şam İslam Devleti kurduklarını ilan ettiler.. Onlara IŞİD denmeye başlandı..
İktidar da ’IŞİD’dedi..
Yaptıkları eylemleri onaylamadılar ama mazur gördüler..
Ankara’ya göre onlar öfkeli gençlerdi..
İktidar yanlısı yazarlar, çizerler ekranlara kurulup IŞİD’çileri haklı çıkarmak bir hayli ter döktü..
(...) Derken kafa kesme, ırza geçme dönemi başladı..
Dünya olanları dehşet içinde izlerken dönemin Başbakanı ‘Onlar IŞİD değil, DEAŞ’ dedi..
(Devlet’ül Islamiyye fil Irak ve’ş Şam)
IŞİD toprağa gömüldü..
DEAŞ, terör örgütü ilan edildi..
Davutoğlu, ’DEAŞ’ı terör örgütü ilan ettik’derken doğru söylüyor..
Mehmet Tezkan / Milliyet
*
Teröristine göre değişir!..
(...) Topraklarımızın içinde bir IŞİD belasının büyütülmüş olmasının nedeni de zaten en tepede IŞİD’in “O kadar da tehlikeli değil” diye görülmüş olmasıdır.
Unutmayalım, Adıyaman’dan insanlar neredeyse otobüslerle “Suriye’deki cihat için” savaşmaya götürüldüler, bazıları geri döndü ve serbestçe faaliyetlerine de devam edebildiler. Diyarbakır bombacısını, bu örgüte önce sempatizan sonra militan yapan, böyle bir kişiydi ve ailelerin şikâyetlerine rağmen serbestçe faaliyet gösteriyordu.
Şimdi bakmayın “Terörün dini, milleti, etnik kökeni olmaz” dediklerine. Evet, terörün dini ve milleti olmaz ama teröristin etnik ya da dini kimliği olabiliyor ve hayata sadece bu gözle bakanlardansanız, teröristin bu özelliği, sırtı sıvazlanmasa bile nispeten rahat hareket etmesine neden olabiliyor.
IŞİD terörüne karşı istihbarat ve güvenlik zafiyetinin altında da olsa olsa bu olabilir.
Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet
*
Sanırsın “canlı bomba” muhalefet
(...) AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ve dahi tüm kurmaylarıyla teröre karşı “milli birlik” ten söz edip durdular. Hatta Başbakan Davutoğlu, parti başkanı olduğunu da vurguladığı konuşmasında, Suruç katliamını gerçekleştiren örgütten çok, teröre karşı “ortak deklarasyon” yapmaktan kaçınacak muhalefet partilerine yüklendi. Öyle bir abandı ki, yarım kulak dinleyenler intihar saldırısını muhalefet gerçekleştirdi, örgütün adı da “ortak deklarasyon” sanabilirdi!
Sıyırtmak neye deniyordu?
Mine Kırıkkanat / Cumhuriyet
*
Meclis toplanmalı
Sınır ötesine ve Türkiye’ye yayılan bir kaç örgüt terör yoluyla büyük kitlelere hükmedebiliyorsa yazıklar olsun!
Yetmiş sekiz milyonluk koca TC devleti bir avuç eli kanlı caninin yarattığı cehennemin esiri konumuna düşmüştür, bu kabul edilir bir durum değildir.
Ne kadar yansak, yakınsak yeridir ama bu haklılık bizi mağdur konumuna sokmaz; çaresiz sınıfına sokar.
(...) Bu saldırıya ve devam edeceği izlenimi veren eylemlere doğru teşhisi koymak ve bundan sonra olacakları önlemek hükümetin ve Meclis’in görevidir...
Güngör Mengi / Vatan
*
“İç meselen”in hayrını gör şimdi(!)
Dışişleri Bakanı iken Davutoğlu NTV’de IŞİD’i anlatıyor:
“IŞİD radikal terör örgütü gibi görülebilir ama yapı itibariyle içinde Türkmenler, Sünni Araplar, Kürtler gibi kitleler var. O katılımı bilmek gerek, ilerleyen bir güç var, var. Önceki dışlanmalar, hakaretler, geniş reaksiyon doğurdu, öfke birikimi yarattı”.
Bir terör örgütüne, geçen yıl benzeri olmayan bu tanımdan sonra, Davutoğlu bugün Suruç felaketine “Terör saldırısı” diyor, çok geç kalmış bir tanım, hazin ve vahim. Başbakan iken Erdoğan Suriye’deki iç savaşı kastederek, “Suriye bizim iç meselemizdir” diyor. Neden iç meselemiz, bilinmez ama Suruç’la birlikte şimdi gerçekten “iç meselen”.
Yalçın Doğan / Hürriyet
*
Çağrı yaptığına göre halk silahlandırılmış
(...) AKP hükümetinin en büyük hatalarından biri, “terörle mücadele” ile “çözüm süreci” ni birbirine karıştırması oldu. Terörle mücadele etmeyerek örgütün alan hakimiyetini kurması, bölge halkı üzerinde etkinliğini artırmasının yolunu açtı. Asker halkın gözünde “Karakolundan çıkamaz, operasyon yapamaz” hale getirildi. PKK’nın devlet yapılanması olan KCK güçlendirildi, örgüt kendilerine yakın olanları silahlandırdı. Öyle bir noktaya gelindi ki, HDP’nin bazı yöneticileri halkın kendi kendini korumasını istiyor. Demek ki halk kendi kendisini koruyacak kadar silahlandırılmış.
Saygı Öztürk / Sözcü
*
Bataklık Urfa’dan giriş yaptı.
Analar ağlıyor.
Necati Doğru / Sözcü
*
Latif Demirci / Hürriyet